ladycapulet

türkçe adı paşmaklı olarak geçen kasaba. rodop dağlarında bulunması sebebiyle buraya giden yollar inanılmaz virajlı. kökenlerimin de buraya dayanmasından mıdır nedir ben pek sevdim. çeyrek asırı biraz geçmiş ömrümde adını sık sık duyduğum,ilk olarak okuma yazma öğrenip de rahmetli dedemin pasaportunda ismini gördüğüm bu güzel kasabanın havası başka, suyu başka.bulgaristan’ın karadeniz bölgesi olur buradan tam olarak.inanılmaz yeşil, tepelik, küçük derelerin yol boyunca yatak değiştirdiği hoş bir doğası var. kar yağışının yoğun olduğu bir zamanda gidilmeli ki çam ağaçlarının ortaya koyduğu manzara karşısında büyülenilsin ve de pamporovo adlı kayak merkezinde karın tadı doyasıya çıkarılabilsin.

bahar mı çarptı, baharın nezlesi mi, aldığım alkol oranındaki artışın beyin hücrelerime olan etkisi mi bilemedim. son 3 gündür başımda bu illet.ilk gün pilav yapacakken nasıl olur da bir paket pirincin hepsini yere dökmeyi başardım hala bilemiyorum ayıkla pirincin taşını şimdi durumu oldu tam olarak. ikinci gün güzel güzel film izlemeye hazırlanıyorum, sehpanın üzerindeki telefona ulaşayım derken karanlıkta yanlışlıkla baileys dolu bardağa çarptım. halıya döküldü hepsi sildim ettim ama halı yapış yapış. son vakam ise bu gece gene bir film seansına başlamak üzereyken bir şişe kamenitzayı kanepeye devirmemle vuku buldu. yarınımdan korkar oldum yeminlen.sırada ne var acaba?

hayatıma ve lugatıma bu sene giren kırmızı beyaz yün ipliklerden yapılmış bir nevi şans bilekliği. bulgaristan’da 1 mart sabahı herkes birbirine marteniçka hediye eder. hediyeyi veren hediyeyi alanın bileğine bu bilekliği takarken dilek diletir ve her ne dilediysen kabul olmasını istiyorum gibisinden bir iki kelam eder. samanizmden kalan bu gelenek baharın müjdesidir esasen.

mart ayı gelmeden meydanlarda seyyar satıcılar çeşit çeşit, desen desen marteniçka satar. 1 mart sabahı çoluk çocuk, genç yaşlı, kadın erkek herkesin kolları marteniçkalarla doludur. ne kadar çok marteniçkanız varsa o kadar çok sevilen bir insansınızdır bir nevi.

sonra bahar gelip de ağaçlar çiçek açmaya başladığında, çiçek açmış bir ağacı ilk gördüğünüzde bilekliğinizi bağlarsınız o ağacın dalina ki dileğiniz gerçekleşsin.

hoş bir gelenektir, insanları bir iple mutlu edebilmek/paylaşım yaratabilmek/bir kültürün devamını sağlamaktır.

secebildigim yalnızlığı severim ben. yay kadınıyım ya, özgürlüğe düşkünüm ya sürekli aynı yerler, aynı kişiler, aynı hikayeler sıkar beni. sıkılınca alıp başımı gitmek, yeni yerler keşfetmek isterim. tepem atınca etrafımda kimse olmasın isterim. bi müzik, biraz şarap, bi kaç film, bi kaç kitap ve ben. kafamı dinleyebildiğim, iç sesimi daha net duyabildiğim ve kendimle daha koşulsuz iletişim kurabildiğim anlardır yalnızlık anları.

gel gör ki şu sıra bu süreç fazla uzadı. yalnızım ve bu benim yaptığım bir seçimin getirdiği kaçınılmaz bir yalnızlık. o kadar da iyi mi bilemediğim, kararımdan emin olamadığım, ara ara bir şeyleri sorgulamama sebep olan bir tek başına kalmışlık.

eskiden apartmanın önüne gelir,zili çalar ve kapının açılmasını beklerdim. şimdi ise evimde ne bir bekleyenim var ne de benim beklediğim biri. işin kötüsü alışıyorsun buna, daha fazla yadırgamıyorsun odadaki tek sesin klavyenin tuşlarına ait olmasını. haa bi de bilgisayarım ısınıo, onun da bi katkısı var alttan alttan.

sonra bencilleşiyorsun, paylaşımların azalıyor. o çok özlediğin, o çok sevdiğin insanları görüp mutlu oluyorsun bir yandan,bir yandan da içten içe kendi kabuğuna çekilmek istiyorsun. artık sen kalabalıkların insanı olamıyorsun çünkü, bir şekilde kendinle yetinmeye kaptırmışsın çoktan kendini. bu işte bir tuhaflık var biliyorsun ve her zamankinden daha az aidiyet hissederek daha az köken salıyorsun hayata..

bundan böyle benim de ismimin sıkça görüneceği buton mu desem ne desem bilemedim.yoğun baskı ve aylaklık-yalnızlık ikilisinin bir ürünü olarak here i am.

2 ayı aşkın bir süredir yaşadığım, alıştıkça daha da sevdiğim bulgaristan’ın ikinci büyük şehri. türkçe adı filibe olan bu güzide şehrimizde hala komunizmin etkilerini görmek mümkün.

independence’ın bulgaristan’dan arayan arkadaşı olarak bildiriyorum ki bu viber çok şükela bir şey. kendisine de ben öğrettim, buna değinmemesine de biraz kıl oldum. lakin benim de ondan öğrendiğim çok şey olması dolayısıyla ses etmedim. yaşasın uzakları yakın eden viber diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

neden zırt pırt değiştiriyoruz biz bu saatlerin ayarlarını kardeşim? enerji tasarrufuymuş, onu da hiç anlamıyorum ya neyse. bi de hani geçen senelerde son kez değiştiriyoruz saatleri, bi daha hep sabit kalcak demişlerdi. ee ne anladım ben bu işten?

mutsuz olduğum bu pazar gününde bizim ünlülerin girdiği triplere ve kendilerinin saçmasapan hareketlerine bakarak günün son saatlerini gülerek geçirmek için an itibariyle izlediğim şarkı yarışması.

trakyalı olduğumdan mıdır nedir aklıma direk düğün dernek gelir. geleneksel olarak kına gecesiydi, düğünüydü, nikahıydı diye uzayan bir koşuşturma kaynağı olan bu olay bol stres ve kimine göre gereksiz para kaybına sebep olur. o yüzden artık sade bir nikah töreni ile evleniveriyor pek çok insan. tercih meselesi tabii.

ama bi dakka! son dönemde çeyrek altının fiyatı çok yüksek lan.nikah yapanları kınıyorum, evet buna şu an karar verdim. şöyle iki göbek attırmıyorlar bize adam gibi yahu.yapacaksın çalgılı çengili düğün, en güzeli. hem pinti olmaya gerek yok, altın yüksek diyoruz.maliyeti çıkarır, kara da geçersin arkadaşım.

bize göre cinsel teşhir olmayan ne var anacım? ince belli bardaktan nem kapan bi toplumuz. allah akıl fikir vere.

benle böyle bir evliliğe imza atacak mantıksızı bulsam hiç durmadan yapacağım evlilik çeşidi mi desem ne desem bilemedim.

kısa boylu olmaya yeğlerim ki kısa boylu olduğum düşünülmesin şimdi.genelde bayansanız çok uzun boylu bir partner bulmakta zorlanabilirsiniz. bi de siz hafif iri görüneceğiniz için yalnız kalma olasılığınız biraz daha fazladır, atalarımızın da demiş olduğu gibi bodur tavuk her daim piliçtir mantığıyla olsa gerek erkekler genelde minyon ve daha çıtı pıtı hatunların peşinde zira. bunun dışında ayakkabı numarası da sıkıntı yaratabilir. bir de topuklu ayakkabı giymek belki anlamsız gelir bi sürü insana.hayatımda tanıdığım en uzun boylu kadın da 1 yıldır tanıdığım ev arkadaşım. 1.80 boyu var hatunun, buna rağmen 10-13 santim arası değişen topuklu ayakkabı giyer sırf sevdiği için.yani takılmamak lazım çok da aslında millete.

erkekseniz hayat size her zaman olduğu gibi yine güzel. uzun boy her zaman hitap etmiştir kadınlara, en azından benim çevremdekilere.

mutsuz olmanız sebepsiz de olabilir. ya da bi sebep vardır aslında ama siz görmezden gelmeye çalışırsınız. kararsız kaldığınız bir konu vardır mesela aklınızı meşgul eder, her ne kadar siz kendinizi doğru olduğunu düşündüğünüz yolda ilerlemeye inandırdıysanız da aslında tam ikna olmamışsınızdır. gece mutlu olduğunuzu düşünerek yatar, sabah çok huzursuz uyanırsanız. yataktan kalkmak, işe gitmek istemezsiniz.hadi zar zor işe geldiniz diyelim gün de geçmek bilmez; hiç kimseden hiçbir şeyden memnun olmazsınız. tek istediğiniz evinize gidip bi şişe şarabı açmak ve ev arkadaşınızın seyahate gittiği tam da bu günde evinizde yalnızlık şarkıları eşliğinde demlenmektir.

evet, kaç saat kaldı ki mesai bitimine?

ilk defa dün akşam izlediğim programdır, öncesi var mı bilmiyorum. istanbul’dan katılan ve sokak müzisyenliği yaptıklarını belirten, adını hatırlamadığım bir kadın ve partneri çok çok başarılıydı.zaten jüri de onları kendi grubuna dahil etmek için epey yarıştı.

güzel sesler var hakikaten, bakalım devamı nasıl olacak.

kalabalık bi ofisiniz varsa, her kafadan bi ses çıkıyorsa, takıyorsun kulağına, açıyorsun en sevdiğin şarkıları..sonra hayat daha bi güzel oluyor..severiz kendilerini kısacası.

hangi kurumda memur olduğuna ve yaptığın işin içeriğine göre değişir güzel kardeşim. dış işlerinde memur olmak güzel olsa gerek mesela. adamlar yurtdışına gidiyor, memleket görüyor, farklı kültür, farklı çiçek böcek falan.parası da iyidir kanımca.tabi yurtdışı deyince kötü yerler de vardır ama o da bu işin cilvesi deyip bakacaksın kariyerine derdim ben olsam.

edirne, kırklareli ve tekirdağ’da her zamanki gibi chp önde..

annem kendi yapar. kesik deriz biz, sütü kestirmek deyimi vardır çünkü. çok da lezzetli olur.

dün akşam bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine izlemeye başladığım dizi.