isminin şinasi olduğunu tahmin ettiğim yeni bilgiç adayı.
tecessüs, elle dokunmak, haber araştırmak, göz dikmek, yoklamak, bir şeyin iç yüzünü araştırıp sırrını çözmeye çalışma gibi anlamlara gelen "cess" kökünden gelmektedir. kelime olarak, herhangi bir şey hakkında bilgi toplama, yitik arama, bir şeyi gözetleme, buluş ve keşif merakı gibi anlamlarda kullanılmaktadır. tecessüs, daha hususi bir anlamda, kötü bir maksada yönelik olarak gizli hususları araştırma demektir. nitekim, casûs kelimesi aynı kökten türemiş bulunan bir kelimedir.
ahlâkî bir terim olarak ise tecessüs, kötü niyetle başkalarına ait sırları araştırma, insanların açığa çıkmasını istemedikleri gizliliklerini dışa vurma ve onların istemedikleri davranışlarına vakıf olmaya çalışmaktır.
ahlâkî bir terim olarak ise tecessüs, kötü niyetle başkalarına ait sırları araştırma, insanların açığa çıkmasını istemedikleri gizliliklerini dışa vurma ve onların istemedikleri davranışlarına vakıf olmaya çalışmaktır.
(bkz: otel odaları)
ulan sayın yazar arkadaşlarım...bilmem
anlatabildim mi.
anlatabildim mi.
ben.boş kalmasın dedim.bir maniniz yoksa bekleriz efenim.
yatağa yattıktan kısa bir süre sonra bacaklarınızda hissetmeye başladığınız, tarifi mümkün olmayan rahatsızlık, adı üstünde huzursuzluk. ağrı desem ağrı değil, uyuşma desem uyuşma değil, kasılma desem kasılma değil.ama böyle bacaklarınızı sabit tutamazsınız, sürekli hareket ettirme isteği nedeniyle yatakta kıpır kıpır kıpırdanırsınız, bacaklarınızın dizden altını kesip atmak gelir içinizden. ama tabi yapamazsınız. onlar size lazımdır. nitekim epey bi süre yatakta cebelleştikten sonra, elinize yastığınızı alır, evdeki bilumum yatak, kanape, koltukları ziyaret edersiniz. nitekim sabaha doğru saat beşi gördükten sonra, tam "artık bundan sonra uyusam nolur uyumasam nolur nasılsa 2 saat sonra kalkacam" dediğiniz tevekkül anından sonra, alınan ağrı kesicilerin etkisiyle mi yoksa sabaha kadar dolanmaktan bitap düşmüş bünyenin etkisiyle mi olduğu bilinmez, sızarsınız ve sonuç;yine işe geç kalırsınız.
bir süreliğine ben.
sopa isteyen ve bunu tüm samimiyetiyle dile getiren en asil duygunun insanı repliği.
mario levi nin bir öykü kitabı.
"yalnızca hayallerimizde gidebildiğimiz, ya da gitmeyi göze aldığımız şehirler vardır. bu şehirleri içimizde, gizli fotoğraflarımızla yaşatırız. aslına bakılacak olursa, gerçek anlamını özel tarihlerimizde bulan bir tek şehirdir bu. sınırlarını, kendi haritamızda, duygularımızla çizdiğimiz bir şehir… dilini anlatmak ve birilerine duyurmak istediğimiz bir şehir. bir hayalde kaldığı için, bir başkası tarafından hiçbir zaman yıkılamayacak, talan edilemeyecek bir şehir… hikâyemdeki insanlar bu şehre tutkundu… ama ben bu tutkunun, hikâyesi olan her insana, bir yerlerden seslendiğine inanıyorum. bu sesi duyuyor musunuz?… bu yola siz de o dil ve o insan için çıkmak istememiş miydiniz?" arka kapaktan.
"yalnızca hayallerimizde gidebildiğimiz, ya da gitmeyi göze aldığımız şehirler vardır. bu şehirleri içimizde, gizli fotoğraflarımızla yaşatırız. aslına bakılacak olursa, gerçek anlamını özel tarihlerimizde bulan bir tek şehirdir bu. sınırlarını, kendi haritamızda, duygularımızla çizdiğimiz bir şehir… dilini anlatmak ve birilerine duyurmak istediğimiz bir şehir. bir hayalde kaldığı için, bir başkası tarafından hiçbir zaman yıkılamayacak, talan edilemeyecek bir şehir… hikâyemdeki insanlar bu şehre tutkundu… ama ben bu tutkunun, hikâyesi olan her insana, bir yerlerden seslendiğine inanıyorum. bu sesi duyuyor musunuz?… bu yola siz de o dil ve o insan için çıkmak istememiş miydiniz?" arka kapaktan.
(bkz: bir şehre gidememek)
bir şehri bırakmak
bu şehirde yağmur altında dolaşılır
limandaki mavnalara bakıp
şarkılar mırıldanılır geceleri.
bu şehrin sokakları çoktur,
binlerce insan gelir gider sokaklarında..
her akşam çayımı getiren
ve bir beyaz rus olmasına rağmen
hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir.
bu şehirdedir
valsler, foksrotlar altında
sumandan, bramsdan
parçalar çaldığı zaman dönüp
bana bakan ihtiyar piyanist.
doğduğum köye müşteri taşıyan
şirket vapurları bu şehirdedir.
hatıralarım bu şehirdedir.
sevdiklerim,
ölmüşlerimin mezarları.
bu şehirdedir işim gücüm,
ekmek param.
fakat bütün bunlara mukabil
yine budur başka bir şehirdeki
bir kadın yüzünden
bıraktığım şehir.
orhan veli kanık
bu şehirde yağmur altında dolaşılır
limandaki mavnalara bakıp
şarkılar mırıldanılır geceleri.
bu şehrin sokakları çoktur,
binlerce insan gelir gider sokaklarında..
her akşam çayımı getiren
ve bir beyaz rus olmasına rağmen
hoşuma giden garson kadın bu şehirdedir.
bu şehirdedir
valsler, foksrotlar altında
sumandan, bramsdan
parçalar çaldığı zaman dönüp
bana bakan ihtiyar piyanist.
doğduğum köye müşteri taşıyan
şirket vapurları bu şehirdedir.
hatıralarım bu şehirdedir.
sevdiklerim,
ölmüşlerimin mezarları.
bu şehirdedir işim gücüm,
ekmek param.
fakat bütün bunlara mukabil
yine budur başka bir şehirdeki
bir kadın yüzünden
bıraktığım şehir.
orhan veli kanık
şehri bombalayıpda mı gidecektik dedirten başlık.
sloganı "sanal muhabbetlerin vazgeçilmez tadı" olan bir içecek.
edit:gerçektir. bizzat ben kendim içtim. ordan biliyorum.
edit:gerçektir. bizzat ben kendim içtim. ordan biliyorum.
(bkz: atma recep din kardeşiyiz)
son günlerin en büyük sorunsalı olması dolayısıyla, yazarlar arasında "bu gün de hava ne sıcak dimi " tadındaki rutin muhabbetlerin konusu olmuş hede.
evet schenardi, bir guest ve ben hala devam ediyoruz efendim.bekleriz.
engellenemez bir patolojik vakadır.
hastalıkların dokularda ve hücrelerde oluşturduğu yapısal ve işlevsel bozuklukları inceleyen, hastalıkların nedenlerini araştıran bir bilim dalı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?