tck 301 inci madde

0 /
salome
kesinlikle degisiklige ugramasi gereken maddedir. "turban tartismasi bitse de artik gundeme gelse" diyen cok kisi olsa gerek. ha ayrica yazar olsa idim mutlaka yargilanmama neden olurdu su andaki hali ile.
evrendeki en mutevazi insanim
maddede geçen ifadelerin altı doldurulmadığı için her türlü yoruma açık olan ve günümüzdeki milliyetçi dalgalanmanın etkisiyle de fazla korumacı fazla paranoyakça yorumlanan madde. kalkması her şekilde iyi olacaktır ama yerine daha az yoruma açık bir adde getirilmelidir.
ankakusu
bir cok avrupa ulkesinde benzerleri olan madde. aslinda sorun bu maddenin uyugulamasinda. ve bir nebze’de olsa formule edilisinde.

ya basta viva zapatista
birgün gazetesinin 28 eylül 2006 günkü sayısında ibrahim kaboğlu tarafından bu konu üzerine kaleme alınan yazı aşağıdaki gibidir.

tck 301 ve götürdükleri 28/09/06
"hiçbir düşünce ve mülâhazanın türk mil-li menfaatlerinin, türk varlığının (...), türklüğün tarihî ve manevî değerlerinin, (...) karşısında korunma göremeyeceği" (1982 anayasası, başlangıç) kaydı, 2001 değişikliğinde yumuşatıldı: "düşünce ve mülâhaza" yerine, "eylem" önerildi. böylece, düşünce özgürlüğünü "türk ve türklük" kalıplarına indirgeyen, ev-renselci ve bilimsel düşünce tarzını dışlayan düzenlemenin genel ve mutlak etkisi, artık "eylem" çerçevesine alınacaktı. "eylem" sözcüğü kabul görmediği için, oylama aşamasında, "ey-lem"e oranla sınırlamaya daha çok olanak tanıyan, fakat "düşünce ve mülâhaza" derecesinde kapsayıcı ve mutlak olmayan bir "orta" kavram getirildi: "faaliyet".

anayasa’nın etik temelini oluşturmakla kalmayıp, hukuken bağlayıcı bir metin olarak başlangıç kısmı, böylece anayasa’nın kapalı olduğu alanı da daha baştan belirlemiş oldu. söz konusu tanımla, düşünce özgürlüğü, tekdüze bir örgü ağına hapsedilmekle kalmayıp, cumhuriyetsin temellerinin dayandığı ulus-devlet anlayışına da fatiha okunmuş oluyordu. 2001 değişikliği, örgüyü "düşünce"den "faaliyef’e geçirmekle, düşünce özgürlüğü kısmen rahatlamış oluyordu.

yeni tck ise, "kişi hak ve özgürlüklerini, kamu düzeni ve güvenliğini, hukuk devletini, kamu sağlığını ve çevreyi, toplumun barışını korumak, suç işlenmesini önlemek" amacıyla hazırlanmış. fakat 300 madde sonra, bu amaçla ne derece örtüştüğü pek tartışmalı olan "türklüğü, cumhuriyeti, devletin kurum ve organlarını aşağılama" başlıklı bir suç oluşturuldu.

"aşağılama" kavramına dayandırılan suç, gerçi "eleştiri" kavramı ile dengelenmeye çalışılmış: "eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz".

burada dikkat çeken noktalardan ilki, aşağılanması hapis yaptırımına bağlanan değerin madde gerekçesi ile tanımlanma şekli: "türklük deyiminden maksat, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır. bu varlık türk milleti kavramından geniştir ve türkiye dışında yaşayan aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsar".

ikincisi, adı geçen maddenin koruduğu toplumsal kategori ve anayasal kurumlar bakımından açıkça ayrımcılık yapmış olması. çin’den moldavya’ya kadar, bütün türk’leri korurken, türkiye’de farklı soya mensup topluluklar koruma alanı dışında tutulmakta. örneğin, ülke içinde cami, kilise karşısında korunurken; dışarıda, türk addolunan gagavuz kilisesi, bu kez moldav kilisesi karşısında koruma görecektir. suçun "yabancı bir ülkede bir türk vatandaşı tarafından işlenmesi halinde" verilecek ceza artırılacağına göre, gagavuz’lara karşı suçun, moldavya’da veya türkiye’de işlenmesi halinde, hangisi "yabancı ülke" sayılacaktır? görüldüğü gibi madde 301, dünya ceza hukuku öğretisinde "ciddi" tartışmaları gündeme getirebilir. kurumlar yönünden, örneğin sağlık kuruluşları "dökülüyor" şeklindeki eleştiri serbest; ama, benzer eleştiri emniyet teşkilatı için yapılamayacağından, eşitsizlik emniyet lehine görünse de, kaybeden, eleştiri dışında bırakılan kurum olacak.

üçüncü nokta, uygulamada eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının cezalandırılmış olması. hatta, sorun bununla da sınırlı kalmadı; "sokak-yargı-hükümet" ekseninde özgül boyutlar kazandı. yargı, sokak ve siyaset kıskacına sokulurken; düşüncenin bastırılması ile birlikte, kaba gücün yükselişi, "meşrulaştırıl-mış" oldu. uygulama tarzı, madde 301’in adeta anayasa’nın 2001’de değiştirilen başlangıç paragrafının ilk şeklinin yasal temeli anlayışıyla yazıldığını gösteriyor.

anayasal açıdan; tck madde 301, eşitlik ilkesinden (m. 10), ifade özgürlüğüne (m. 26); "demokratik toplum", "hakkın özü", "ölçülülük" ve "lâik cumhuriyet" gibi güvence ölçütlerinden (m. 13), suç ve cezaların yasallığı (m. 38) ilkesine kadar, birçok maddeye açıkça aykırı. kuşkulu olan, bu düşünce suçunun, "türklüğü" ne derece korumuş olduğudur. ancak, türkiye cumhuri-yeti’nin saygınlığını zedelediği ise açıktır. kaynakhttp://www.birgun.net/

schumi
yorumlara açık, her zaman güç odaklarının işine gelen şekilde evirilip çevirilen, bukalemun misali bir maddedir. kanunda maddeler değişmez, değişmemeli, kastettikleri belli olmalıdır. ancak bu maddeyi incelediğimizde karşımızda tam muallak bir muhayyele oluşuyor. yani ne anlatmak istediği kesin sınırlarla belli değil, yorumlamalara göre şahsın ifadeleri aşağılama olabilir, yahut olmayabilir.

buyrun:
1) türklüğü, cumhuriyeti veya türkiye büyük millet meclisini alenen aşağılayan kişi, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) türkiye cumhuriyeti hükûmetini, devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, verilecek ceza üçte bir oranında artırılır.
(4) eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.

kanunda bile ilk üç madde hazırlanmış, sonradan bunların gerçekten düşünce özgürlüğüne balta vurduğu anlaşılıp, "yav biz bunu yutturamayız türk halkına" deyip "bizde ifade özgürlüğü de var" demek için bi de 4. madde eklenmiş.
ilk üç madde ile 4. maddeyi bağdaştıracak olursak, hadi anlatın bana eleştiri ile aşağılamanın sınırları nelerdir? dozajını kim belirleyecek?
şimdi de gelip türkçü nidalarıyla, milliyetçilik damarıyla, faşistlik özlemiyle bu anlamsız ve gereksiz maddeyi savunmayın benim önümde...
emhhre
çoğu avrupa ulkesinde benzerleri vardır. evet turkluğe hakarette ceza grektirir cumhuriyete hakaret, cumhuriyetin kurumlarına hakaret suç sayılmalıdır. ama daha açık bir şekle getirilmesi gereken maddedir yoruma açık hiç bir yerinin kalmaması okuyan herkesin aynı şeyi anlaması gerekmektedir. oncelikle aşağlamanın tanımını yapması gereken maddedir.
schumi
düşünmeyin, ifade etmeyin. çünkü düşündükçe ve ifade ettikçe avam tabakası bazı şeylerin farkına varır, tahtımız sallanır, yönetmek zorlaşır düşüncesinin doğurmuş olduğu maddedir.
bir koyun sürüsünü yönetmek mi kolaydır, yoksa düşünen, halkları sürükleyen grubu yönetmek mi kolaydır sorusunu getirir insanın aklına.
sepulturk
son bombasını da patlatan maddedir. youtubedaki atatürkle ilgili malum videoyu yayınlayan yunan gence dava açılacaktır bu madde kapsamında. youtubedan bu kullanıcının bilgisayarının ve kimliğinin tespit edilmesi istenmiştir.

şimdi düşününce nasıl olacak bu iş? youtube bu kişinin kimliğini bulacak, türkiyeye kimlik bilgileri gönderilecek, türkiyede 301 kapsamında dava açılacak ve hani olur da bunu yayınlayan genç türkiyeye gelirse cezası infaz edilecek.
yorulmaz savasci
bazı yönetilen,sürülen koyunlar tarafından kaldırılması istenen maddedir.tabi bu sürülen,yönetilen kişiler hallerinden bihaber bir şekilde yayılmaktadır ortalıkta.türklüğe hakaret etmek de düşünce özgürlüğüdür bu kişilere göre.ancak bu kişiler, başka milletler hakkında olumsuz küçük birşey söylendiğinde,olumsuz şeyi söyleyen kişiyi hemen "faşist" ilan ederler.bunlara göre hiçkimse farklı düşünemez.bunlar düşünce özgürlüğü vs. derler ,ancak kendilerinden farklı düşünenleri engizisyon mahkemelerinde hemen yargılarlar.yargı sonuçları da hiç değişmez.
türkler de millet olmasına rağmen yine de türklüğe sövmeyi özgürlüğün tezahürü,söveni de düşünce özgürlüğünün savunucusu olarak görürler.hülasa, bu maddenin kaldırılmasını savunanların ne zaman neyi savunacakları belli olmaz.
su hayat bitsede gitsek
dusundugune degil soyledegine,yaptıgına artık her ne sikim yapıyorsan yap ama ne yaptıgına dikkat et diyen türkiye cumhuriyeti anayasa kanunu.nasıl ki bir insanın baska bir insana olan davranısları belirli sınırlar ile(kişisel)sınırlı ise buda devlet boyutunda gecerli dir.dunya turk olsun falan filan siyen kımse yoktur.onune gelen dusunce ozgurlugu diyerek turkler sole turkler bole soykırım yaptılar,devrim yapıcam,lenınzmi yasatıcam,osmanlı imparatorlugunu yasatıcam ,allah ın devletini kurucam diye ne sozlu nede fiili hareket edenemez hakkı yoktur.cok ta sikime lan turkiye diye dusunupte yapar ise degil kendisi babası sıktıgıne anası siktirdigine pisman olur.olduda.bu kanun bunun resmi olarak bu yonde hayal kuran birey/lere hatırlatmadır.
ya basta viva zapatista
türkiyeliliğe ya da türkiye cumhuriyeti’ne değil türklüğe hakareti düzenleyen bir maddedir.madde gerekçesinde de görüleceği üzere türklük bir etnik kimliktir ve dünyanın her bir bölgesindeki türk soyundan gelenlere yöneliktir.o zaman sormak gerekir türklük dışındaki kimliklere hakaret serbest midir?

ayrıca unutulmaması gereken nokta maddenin muğlak olmasının yanında kişilerin niyetlerine göre değişen yorum farklılıkları ile kullanılabilecek olmasıdır.hakaret suçunun koşulları oluşmamışken bile eleştiri mahiyetindeki ya da insanların inandıkları kimi durumları dile getirmelerinin madde kapsamında yargılandığına sürekli şahit olunmaktadır.ilginçtir bu maddeyi hakaret varsa cezalandırılmalı diyen kişiler kendi dışlarındaki eytnik kimlikler aşağılandığında ya da onlara hakarete dildiğinde hatta bunu devletin kendisi resmi ideolojisi eliyle yaptığında ses çıkarmamaktadırlar.

eklemekte fayda var ki geçmişte yaşanılan bir olaydan hareketle şunlar yapıldı demek hakaret içermez.
angelus
sayın rte’ye "e efendim nasıl olacak bu madde allasen" şeklinde bir soru geldiğinde "güzel kardeşim henüz bu madde sebebi ile ceza alan kimse olmadı ki ne bıdı bıdı ediyosunuz" demiştir. daha sonra bu madde sebebi ile mahkeme kapılarına düşen bireyler nasıl hedef olarak gösterilmiştir, nelerle karşılaşmışlardır bilen bilmektedir. kanun nezdinde nokta atışı yapmak böyle bir şey olsa gerek zannediyorum.
ya basta viva zapatista
rte gibi ’’henüz 301’den kimse cezaevine girmedi’’ mantığındaki kişilerin davaları görmeden savundukları maddedir.kimse kimseye ya da herhangi bri kuruma, gruba, yapıya ne dersek diyelim bir şeye hakaret zaten etmemelidir.ancak hakaret ile eleştiri ve düşünceyi açıklama ifade etme arasındaki farkın görülememesi de ayrı bir kötü niyet örneğidir.devlet yanlış yapsa dahi onu eleştirmeyen, eleştireni de idam sehpasına oturtan bir anlayış ile halkın refahı ne kadar sağlanır bilinmez.

türklüğün ne anlama geldiği bellidir ,yani türklük bir etni sitedir.yok türk diye bir etni site yok bu bir kendini var etme biçimidir diyenler varsa onlara insanlar bir taraflarıyla gülerler.bu ülkede sadece türkü, kürdü yoktur ve olayı kürt sorununa indirgememek esastır.zaten resmi ideolojinin düşüncesi de tam olarak bu hususa ilişkindir yani olayın bir kürt-türk kavgası şekline bürünmesi.bu ülkede adını sayamayacağımız kadar çok etni site olduğu gibi, madde gerekçesinde ifade edilen devletin sınırları dışında da bulunan bir etni site üzerinden kanun yapılması da abesle iştigaldir.haa madem bunu koyuyorsun o vakit diğer halklar içinde benzer düzenlemeler getireceksin, bilakis sürekli resmi ağızlarla aşağıladığın diğer halklar için.

ayrıca ’’avrupa’da da bak şu var, bunda da bu var’’ tarzında it dalaşına girme seyri izlemek gerçekten kuralların devlet için mi insanlar ya da halk için mi olduğu sorusuna yönlendirir bizleri.kimse demokrasiyi veya benzeri kavramları dış güçler istiyor diye kabul etmemelidir; herkes insanca yaşamayı hak ettiği ve temel insan hakları normlarına doğuştan sahip olduğu için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.siyasi düşünmeyin deyip siyasi öneriler getiren sağ cenahın da biraz kendisini sorgulaması yıllardır tüm dünyayı ne hale getirdikleri görüldüğünde ivedi olan konulardandır, her nekadar yüzleri kızarmazsa da.ülkenin menfaatleri halkın menfaatleri olabilirken, devletin menfaatleri ile ülkenin menfaatlerini de karıştırmamak tartışma usulü açısından elzem konulardandır.
emhhre
ya nasıl bişi bu anlamıyorum bu ülkede milliyetçiyim diyene türküm diyene, türklüğune hakareti kabul etmeyenlere faşist deniyor. etnik kökenin ne olursa olsun bu topraklarda yaşıyorsan türklüğü kabul edeceksin kardeşim yok ben buyum ben şuyum diyerek asıl faşisliği ırkçılığı sen yapıyosundur. sonuçta türkiye cumhuriyeti vatandaşıyız ve bu ülke ben türküm diyenlerin, diyebilenlerin ülkesidir.

edit: eksi oyları bekliyorum nede olsa turkum.
capt it all
hakkında aşağıdaki bilgiyi edindiğim şey.

301’e akademik isyan ise boğaziçi üniversitesi’nden (bü) geldi. bü rektörü prof. ayşe sosyal öncülüğünde 135 akademisyen, bir bildiri yayımlayarak
"301. maddenin tümüyle iptal edilmesini" istedi.

0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol