recep tayyip erdoğan ile aydın doğan polemigi

0 /
independence
anlamadigim konu bizi geren nokta ne turk halki olarak.

birisi medya devi, elinde her turlu ileti$im ve ula$im araci var, sikinin keyfine gore tum kanallarini kapattirip dilerse ozel yayin yapar. dilerse tum gazetelerini tamamen kendi resimleri ile bastirir.

birisi ba$bakan, ulkenin tum ipleri elinde. hangi gazeteye dese ki "gel sana roportaj vericem" gazeteler ilk sayfalarini degi$tirir. hangi televizyoncuya dese ki "bugun canli yayina cikmak istiyorum", tum programlarin saatleri degi$tirilir.

diyelimki iki tane denk guc var ve birbiri ile carpi$maya karar vermi$. konu hiltondu kildi tuydu. kisacasi halkin zerre sikinde olmayan bir diyalog. e ulan ozaman neden halkin gundemine ta$iyorsunuz bireysel kavganizi. gidin ormaninizda parcalayin birbirinizi, kemiklerinizi cigneyin isterseniz bize ne. hangi kanala baksam yok erdogan ile donag in restle$mesi, yok dogan ile erdogan in meydan sava$i. yumurtali ramazan pidesinin tanesi 1,75 ytl biliyor musun sen bunu, haberin var mi bundan. adam ramazan pidesi alabilmek icin, coluguna cocuguna pide yedirebilmek icin nelerden fedakarlik ediyor hic haberin var mi?

ulan hala diyorlar ki hilton du residence’di. kufur etmicem bugun.
benduruyorumsebagitti
2002’de devlet bahçeli, mhp’ye kurulan tuzağı görüp (görmesi istenmişti) erken seçime götürmüştü ülkeyi. ak parti hazırdı!

...

başbakan düğmeye bastı. ama o, yerel seçim öncesi bir hamle ya da artık isteklerinden, hırsından, baskılarından bunaldığı bir medya grubuna karşı harekete geçişin düğmesi değil! hiç sandığı gibi değil. en güçlü olduğunu düşündüğü anda olacak herşey.

"ben gazetecilerin yazdıklarını söylüyorum" diyen baykal, her zamanki gibi oyunda sadece rol alıyor, ne yaptığının farkında bile değil.

çok fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek yok. içeride de, dışarıda da akp’nin sevmeyeni çok. destekleyenlerin bir kısmı da kerhen, alternatifsizlikten destekliyor.

hıncal uluç’un bir süre önce belki başka niyetlerle (engin ardıç’ın dediği gibi: "babana söyle beni oraya alsın") yazdığı arzuhan doğan yalçındağ’ın siyasete girmesi teklifi, belki ilk başta kendilerine değil ama birilerine cazip geldi.

arzuhan doğan yalçındağ siyasete girecek!

"alternatif yok" diyenlere, "al sana alternatif!" hem kadın, hem çağdaş, hem hem...

çiller’le yaşanan hüsranı telafi edecekler.

doğan medyasında taha akyol-özdemir ince-ahmet hakan gibi isimler birarada bulunabiliyor. "alçakları tanıyalım" yazısıyla 28 şubat döneminde sahte andıçla hedef gösterdiği, alçak dediği mehmet ali birand ve cengiz çandar’la aynı ortamda bulunuyor oktay ekşi!

bu yeni partide abdüllatif şener’i, -hatta eşiyle birlikte- ali müfit gürtuna’yı görürsek hiç şaşırmayalım! (edit: artı mustafa sarıgül tabii ki)

evet hilton olayı var, poaş var, rafineri var, rtük var; şaban dişli, deniz feneri, gaziantep... var, hepsi var. ama bunlar küçük resim.




benduruyorumsebagitti
serdar akinan’ın 10 nisan 2008 tarihli yazısı:

aydın doğan’a operasyon mu geliyor?

çok üst düzey biriyle sohbet ediyoruz. bugüne kadar benimle paylaştığı pek az şey boş çıktığından dikkatle dinliyorum...

öylesi detaylara haiz ki anlatamam... gerçekten yazılacak şeyler değil. ama çok önemli gördüğüm bir bilgiyi de, dolaylı olarak bir başka kaynaktan öğrendiğim için yazmadan edemeyeceğim.

o bilgi çok büyük bir operasyonla ilgili.

operasyon aydın doğan’a... dosya ise çok ciddi...

önce sohbetten kısa satırbaşlarını aktarayım size...

bakın bu kimsenin sürece dair nasıl öngörüleri var...

“başbakan frene basacak. yani sistemle çatışmayacak. ancak öte taraftan ne zamandır yapmadığı çok radikal reformlara imza atacak... engel olarak gördüğü bürokratik yapıyı yerle bir edecek... sistemin hastalıklı taraflarını çok iyi biliyor. derdinin türkiye olduğunu millete bu reformlarla anlatacak. özal’ın 83 yılında yaptığını yapmaya çalışacak. yani devrim niteliğinde değişikliklere gidecek. bunlar asla kapatma davasını etkileyecek adımlar da olmayacak...”

“çok zor” dedim, “bu yapıyı bunca yıldır değiştir(e)medi. şimdi nasıl başaracak? nereden başlayacak?”

“mesela doğan grubu hedefte... bizzat aydın doğan’ı hedef alacak. dosyası sağlam...” dedi.

güldüm ve şunu söyledim: “çıkartacak olsa çoktaan çıkartırdı...”

“yanılıyorsun. hazırlığını yaptı...türkiye’deki en büyük suç vergi kaçırmaktır... aydın doğan’ı buradan yakalayacak” dedi.

vergi kaçakçılığı meselesi çok yazıldı çizildi.

ama gene de dönüp bir baktım... kısaca hatırlamak gerekirse basına yansıyan boyutunun satır başları şöyle:

aydın doğan, 2000 yılında iş-doğan petrol yatırımları a.ş. adıyla kurduğu şirket aracılığıyla poaş’ın yüzde 51 hissesini 1 milyar 260 milyon dolara satın aldı.

2002 yılında 228 trilyon kâr edip 70 trilyon vergi ödeyen poaş birleşmeden ötürü 1.3 trilyon borçlu gösterildi ve tek kuruş vergi ödemedi.

gelir kontrolörleri 1.2 milyar ytl’lik vergi kaçağı belirledi.

sonra bir “uzlaşma” sağlandı ve bu borç 275.3 milyon ytl’ye indi.

şimdi burada duralım.

akaryakıt kaçakçılığı konusunda 1 ocak 2007’de “ulusal marker” uygulaması başladı.

geçtiğimiz günlerde “işaretr” adlı ulusal markerın 31 litresi “buharlaştı”...

tüpraş gayet makul bir açıklama yaparak bu kaybın on binde 3 gibi bir orana tekabul ettiğini ve sorun olmadığını açıkladı.

petrolcüler ise uygulamanın sağlıklı yürümediğinden şikayetçi oldu.

bu arada, formül çözülmüş olabilir... o zaman kayıp gene trilyonlar...

yani bize trilyonlara patlayan bu akaryakıt kaçakçılığı meselesinin halen önüne geçilebilmiş değil.

araştırma komisyonu raporuna göre ise bu iş artık tamamen kurumsallaşmış vaziyette...

komisyon raporundaki şu tarihi cümleyi yeri gelmişken hatırlatmakta fayda var.

“yukarıda belirtilen kamu kurum ihalelerinde bayi ve dağıtıcı şirket kâr payı oranları dikkate alındığında, kamu kurumu akaryakıt ihalelerinde ticari icaplara uymayacak bir şekilde yüksek iskontolu olarak mal satıldığı görülmektedir. kârlılık oranlarının bayiler açısından yüzde 5-7, dağıtıcı şirketler de dahil olmak üzere yüzde 8-11 arasında olduğu bu ortamda bu oranların üzerinde bir iskonto ile akaryakıt satılması, akaryakıtı satan şirketler açısından akaryakıt kaçakçılığı yapıldığının karinesini ortaya koymaktadır.”

bu listenin başında poaş var. 18.11. 2003 tarihinde başbakanlığa sattığı akaryakıtta yüzde 28 indirim yapmış...

bir başka cümle...

“komisyonumuz tarafından yukarıda isimleri yer alan tüm gönderici ve taşıyıcı şirketler ile ilgili bankalardan her türlü ortaklarının şahsi hesapları konusunda bilgiler istenmiş ve gelen bilgilerin değerlendirmesi sonucunda söz konusu bu şirketlerin, yurtiçi ve yurtdışı yüksek tutarlı para transferlerine rastlandığı...”

elbette tek başına bu iddialar yeterli değil.

ancak alt alta koyuyorum.

cem uzan nasıl indirildi?

bankaları üzerinden...

şimdi de aydın doğan poaş üzerinden mi indirilecek?

bu ciddi iddiayı zaman gösterecek.

ancak benimle paylaşılan bilgi şu:

erdoğan’daki üslup değişikliğini bir ric’at olarak okuyan yanılır.

bana gelen bilgi doğruysa aydın bey yukarıda saydığım argümanlar gerekçe gösterilerek çok ciddi bir operasyonla karşı karşıya kalabilir.

biliyorsunuz hilton arazisini 225 milyon dolara satın aldı.

imar planında bir düzenleme olmazsa doğan açısından büyük problem...

ankara’da siyasi bir istikrarsızlık onun açısından bir çıkış olabilirdi.

ama erdoğan taktik değiştiriyor.

türkiye’nin hastalıklarından beslenen ve bizatihi hastalık olan tümörlerine neşter atacaksa buna kimin nasıl bir itirazı olabilir?

aydın doğan son 5 yılda türkiye’nin en zengin adamı oldu...

allah daha çok versin.

şayet, trilyonlarca vergi kaçırıyor, akaryakıt kaçakçılığı yapıyorsa da üzerine cesaretle gidilsin.

bu süreçte erdoğan “gemileri yakıp” bu çok ciddi iddiaların üzerine gidecekse hem kendini hem türkiye’yi kurtarır...

bir sonraki yazıda bu konuda çok çarpıcı rakamlar vereceğim..."

http://www.aksam.com.tr/yazar.asp?a=114653,10,156

nickten yana sansim yok
tayyip erdoğan’ın, aydın doğan’a güçsüz olmadığını gösterdiği polemiktir.

tartışmanın başlamasının nedeni kanaatimce; deniz feneri davasının "açılmış" olması değil, bu davayla kendisinin ilişkilendirilmiş olmasıdır. tek neden de bu değildir. tayyip erdoğan bugüne kadar kendisine yapılan suçlamalara,hakaretlere çoğu zaman sessiz kalmıştır; konuştuğu zaman da fazla üstüne gitmemiştir. doğan grubu gazetelerinin, "gerçek olup olmadığı belli olmayan deniz feneri yolsuzluğu"nda tayyip erdoğanı hedef göstermesi olayı körüklemiştir. başka bir deyişle olayın kopma noktasıdır.

başbakanın yaptığı; kendisine atılan iftiraları, müfteri kişinin kirli çamaşırlarını dökerek üzerinden temizleme amacı taşıyor.-tabi bunun ne kadar etik olduğu tartışılır.- başbakan bunu hukuk yoluyla da halledebilirdi belki ama sonucunda kendisine yine iftira atılacağını bildiği için bu sefer düşmanı kendi silahıyla vurmayı denemiştir. yani en büyük silahı medya olan aydın doğan’ı, medya gücüyle, medya önünde vurmuştur.

başbakan verdiği 1 hafta sonunda geçen haftaki gibi çarpıcı bir açıklama yapmamıştır. belki de yaptı,ama mesajı sadece aydın doğan aldı. kim bilir...

vel hasılı kelam, bu olaydan da yine kimse karlı çıkmamıştır. belki tayyip erdoğan istediğini yapmıştır ama birisi ağzını açtığı anda borsanın aniden yükselip alçaldığı bir ülkede ekonomi az da olsa yine yara almıştır. ekonominin iyileşmesi için gerilmemek gerekiyor. sorunları ortamı gererek tartışmak kimsenin yararına değil artık. başbakanın biraz daha itidalli olması gerekiyor bu noktada.
chimera
polemik bugün sonuç vermiştir aydin dogan’a yüklü haciz işlemi başlatılmıştır. ihlasa yimpaşa gün doğmuştur. bundan sonra bütün haberlerin altında iha yazısını görebiliriz. uyutulmaya devam yani.
(bkz: sen uyursan herkes ölür)
nitratex
haberlerde izlediğim tartısmadır.dogan grubu nun iktidar aleyhine yayın yapmasına kızan basbakan erdogan, aydin dogana sert bir dille girismistir. sonunu pekte merak etmiyorum cunku orneklerı mevcut. (bkz: uzan grubu)
benduruyorumsebagitti
gözü bir türlü doymayan doğan grubunun, "şunu da isterim, bunu da isterim" taleplerine olumlu cevap alamamasıyla sahip olduğu medyayı resmen çamur atmak için kullanması sonucu patlamış olaydır.
hilton arazisine rezidans kurmak için yaptığı başvurular hep reddedildi. milyarlarca ytl’nin hayali suya düştü.
o pek çevreci, pek dürüst gazeteleri/gazetecileri sultanahmet’te, eski iett garajında yapılan/yapılacak yapılara çevre, tarih, kültür gibi pek çekici gerekçelerle karşı çıkarken, aynı tavrı trump towers istanbul’a göstermediler nedense. tepki göstermedikleri gibi sayfalarında bol bol reklamını yapmaktan da geri durmadılar.
her yıl tıkır tıkır vergisini ödeyen petrol ofisi, doğan tarafından alındıktan sonra tam üç yıl vergi ödemedi. kesilen 1.5 milyar ytl’lik cezasını kuşa çeviren de tayyip erdoğan’dı. yine de yaranamadı.
bir selam da iş bankası’na gönderelim. dışbank’ı kendi açtığı krediyle aydın doğan’a satan chp’nin hissedarı olduğu bu banka, petrol ofisi ihalesini de doğan’la birlikte kazandı. sonra nedense(?) hisselerini ölü eşek fiyatına doğan’a devretti. doğan da misliyle yabancılara... halka açık, türkiye’nin en büyük bankalarından birinin, böyle kâr getirmesi gereken işlerden hep zarar etmesi ve kâr kısmının da hep aydın doğan’da kalması tesadüf mü? chp’nin de aynı bankanın hissedarı olması hasebiyle...
independence
ilk defa az once haber turk’te geldim bu kapi$maya. ba$bakan, aydin dogan icin bir suru $ey soyleyip duruyordu. kisa bir bolumunu yakalayabildigim icin cok detayli fikir sahibi olamadim ama eglenceliydi. hukumet yanlisi olmayan bir medyanin da var olabilecegini bilmek guzel bir $ey. ha ama konu aydin dogan ise orada bir kere daha du$unmek lazim, allah bilir ne kazanci var ki hukumete cephe almi$ durumda.
benduruyorumsebagitti
erdoğan’ın bayrampaşa ilçe kongresindeki konuşmasından notları yine hürriyet.com.tr’den öğreniyoruz. işte doğan medyası bunu iyi yapıyor. bazen herşeyi eline yüzüne bulaştırsa da, kimsenin vermediği, üstelik kendilerini eleştiren o konuşmayı sayfasında yayınlıyor, sıcağı sıcağına. "bizim tek yaptığımız gazetecilik" diyebiliyorlar bu yüzden.
erdoğan yine aydın doğan ve medyasına suçlamalarda buılunuyor ve bir hafta süre tanıyor. grup açıklamamazsa kendisi açıklayacakmış. rtük, cnn türk, hilton...
eğlenceli günler göreceğiz çocuklar...
zifir
recep tayyip erdoğan’ın iyice bitinin kanlandığına hatta ve hatta ülke siyasetinde her zaman önemli role sahip olmuş iş adamlarına dahi kafa tutabilecek konumda olduğunu sandığına işarettir bu kavga şahsi kanaatimce. bu olaylar doğrultusunda şunu söyleyebiliriz ki rte bindiği dala balta vurmaktadır o dalın her an rte’nin bi tarafına girmesi olasıdır.
benduruyorumsebagitti
sayın imparator "cevap" adı altında demagoji yapıyor. hilton olayını doğrular tarzda "bir başbakan’a şantaj yakışır mı?" diyor. hani o dinci (ne demekse) vakit gazetesi var ya, taaa 2 yıl önceden bu hilton girişimini yazdı. doğan hemen yüklü miktarda tazminat davaları açtı. avukatları :"tarafımızdan bu yönde yapılmış bir başvuru yoktur" deseler de, öğrendik ki mustafa sarıgül’ün başkanı olduğu şişli belediyesi’nden bu planlar geçmiş!hilton’u satın almış falan da değil, 10 yıllık bir kullanım hakkı kaldı. geçici bir süre için kullanmak için aldığın binaya-arsaya ve çevresine (hazine malı) ne hakla rezidans yapmayı aklından geçiriyorsun ki? yoksa imparator dedilerdi de inandın mı?

o pek saygıdeğer gazeteci arkadaşlar ve anlı şanlı gazeteleri acaba bu olayı da yazarlar mı?
yılmaz özdil bi güzelleme de doğan holding’e yazar mı?
ahmet hakan bir de bu tarafa sallar mı?
ertuğrul özkök bir ombudsman da bu olaya ister mi?
mehmet yılmaz yasalara saygıdan bahseder mi? (yargıtay’ın kararıyla kesinleşen poaş’ın cezası "hala" ödenmedi)
akp için, "destekliyoruz/desteğimizi çektik" diyen pek dik duruşlu liberalimsi, demokratımsılar bu konuda iki çiziktirebilirler mi?
özdemir ince, bir de bu yalanları bozmaya girişebilir mi?
sizin gibi gazetecileri şimdi görmek isteriz.
her gün köşelerinde aleme nizamat verenler... huuu?
...
aydın doğan’ın ticari başarısı ile ilgili, isteyen internetten küçük bir araştırma yapabilir. orada yazar olmasa iki koyunu dahi güdemeyecekleri bünyesine toplamış, ideolojik olarak da, kişilik olarak da zaten bugünkü gibi yazacak olanlara, "yaz" demesine bile gerek yok.

ertuğrul özkök bir yazısında: "... yaşımdan sonra iyi bir arabaya bindim, ... yaşımdan sonra kaliteli bir şarap içtim, ... yaşımdan sonra güzel bir evde oturuyorum...." demişti. bu imkanları kaybetmeyi kim ister. ... yaşından sonra bir de...

herkese, herşeye ideolojik at gözlükleriyle bakanlar, olayların hiç de göründüğü gibi olmadığını; bazen "al gülüm ver gülüm", bazen al gülüm niye vermedin gülüm?", çoğunlukla da karşılıklı "maymuna bak"larla, herkesin kendi çarkını çevirdiğini görebilirler mi?

duracell
iki yiğit çıktı meydane
ikisi de birbirinden merdane

medya desteğinin bir kısmını arkasına almış olan rtenin medya desteğini 2002 yılında alıp şu anda alamadığı bir medya patronuna attığı taş ve ardı sıra karşılıklı yapılan atışmalar silsilesidir.

aydın doğanın cevabı son derece güzel olmuştur; "medyanın tekel olması demokrasiye engeldir" demek bunun demokrasiyi engelleyeceğinin kendisi de bilincinde. böylelikle iki taraf da alacağı cevabı almıştır. ve amaç bellidir.

amaçlar:

rte: medyayı tekeline almak istemesi

ad: medyayı tekeline almak istemesi

sonuç:

bu savaştan rte’nin galip geleceğini düşünsem de ümidim maçın berabere bitmesindedir. iyi olan kazansın.

ak mı olacak kara mı bilinmez
kötüler er meydanından silinmez
nitratex
aslinda bu olayin kaynagi, gaziantep de meydana gelen yolsuzluklarin ardindan, aydin dogan a ait olan cnn türk ve diğer basin organlarinin kadikoy de bulunan ve yok edilmek istenmis ancak edilememis oy pusulalarini afise etmesidir..dogan medyasi oy pusulariinin chp ye ait oldundan dem vurmus bu pusulalarida akp nin yok etmek istediğini üstü kapali sekilde halka duyurmustur.buna kizan sayin basbakan aydin dogan i ispata davet etmis aksi takdirde ahlaksizlikla itham edecegini duyurmustur.bundan sonraki evreler daha heyecanli olacaktir.
akhillius
arkadaş bir arazi için demokrasiyi bu kadar uğraştırdığına göre bir "medya patronu"... bu televizyon denen şey çok kötü bir olay olsa gerek. zamanında yanında olup vergi rekortmeni olurken-o kadar borç varken- şimdi bir anda çark etti. aslında para denen hep el kiri olarak bahsedilen kağıt parçasının ne kadar kuvvetli olduğunun bir başka örneğidir. he bir de sölemeden edemicem "koltuk" da tatlı herhal.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol