feminist

2 /
mentat
feminizmin tanımını bilmiyorum. ama türkiyedeki kitleler üzerinden konuşacak olursak:

1- kadın haklarını savunanlar, bunlara hiçbir lafım yok. kadına şiddete karşı hareket ederler davaları takip ederler mor çatı gibi kurumları desteklerler.

2- vıdı vıdı konuşanlar. bunlara gerçekten uyuz oluyorum. "bayan değil kadın diyeceksin", "bu çok eril bir dil", "oha eril küfür etti" gibi çene çalıp dururlar. her konudan en gereksiz konudan bile feminizm çıkarırlar. insan hakları ve kadın hakları konusunda ise hiçbir çalışmaları yoktur. halkların demokratik melisi nin feminist versiyonlarıdır.

edit: çok geniş bir kitleyi hedef gösteriyormuşum gibi hissettiğimden örnek gireceğim.

saçma sapan alakasız bir reklamda "oha kadın bedenine meta mı diyorsun hee" der. aptal saptal bir flörtleşmenin ortasına dalar "kendini kimseye ait hissetme çünkü ataerkil düzen..!!" der.

bir erkek "ben şu tarz kızlardan hoşlanıyorum" deyince "benim bedenim benim kararım!! erkeğin midesine giden yola sıçarım!!" der. (sanki onu zorlayan var?)

kadın hakları mücadelesine gönülden saygı duyuyorum, serbest çalışmaya başlayınca aktif olarak destekleyeceğim de. ama vıdıvıdı yapanları, adam döven kabadayı kolektif grupları vs. sevmiyorum.

edit2: bu tip konularda nadiren gördüğüm güzel üslup ve sakin tartışma nedeniyle önce rapunzelkibritsatar a tebriklerimi iletiyorum.

kadın-bayan konusunu şu entride inceledim: (bkz: #1119210)

benim kızdığım nokta şudur: kadın hakları insan haklarının bir dalıdır. insan hakları incelemenin de bir metolojisi vardır. ama diğer insanların her davranışlarının altında "aha ataerkil aha cinsiyetçi" izi aramak insan hakları savunuculuğu değildir. aha bayan dedi, aha yandaki adamla kız flörtleşirken "ben sana aitim sen bana" dedi

evet belli kadınları daha çok beğenmemiz onları obje olarak gördüğümüz anlamına mı gelir. "falanca çok iyi ama yakışıklı değil" diyen kadın da obje olarak mı görüyor mesela? bunun adı "objelik" vs. değil eğilim gayet de.

benim bedenim benim kararım sözü hükümete tepkiden çok daha fazla alanda da söylendi ve söyleniyor.

neyse konuyu dağıtmadan topluyorum: asıl sıkıntı toplumsallıkla hiç alakası olmayan münferit olayları, alakasız konuları çok toplumsal ulvi bir yaraymış gibi öne sürüp insan karakterine müdahale eden feministlerde. kadın hakları bakımından bir problemimiz kalmadı, artık hepimiz moderniz. en azından okuyan yazanımız diyeyim...
rapunzelkibritsatar
kadın-erkek eşitliğini savunan "birey".

erkeklerin avantajlarına sahip olmak istemez. çünkü amacı onların avantajının olmamasıdır. nedir erkeğin avantajı? bir penis ve iki testis mi? fiziki olarak daha güçlü olmak mı? ben bunda bir avantaj göremiyorum. bu tabiattır. bunlara karşı çıkmıyoruz. bizim istediğimiz; erkeğin yanında süs olmamak, korkmadan sokakta yürümek, otobüse binmek, istediğimiz işte çalışmak, istediğimiz gibi giyinmek, istediğimiz gibi kahkaha atmak ve benzeri gibi basit şeyler.

bu alanda eşit olmak istiyoruz. araba kullanmak, siyaset ve felsefe yapmak gibi insancıl alanlarda.

erkeğin benden bir üstünlüğü yok. fiziki olarak elbet vardır. ama zaten ben orada eşitlik istemiyorum. ya ben sadece, kendim gibi olmak istiyorum. istediğim zaman içmek, sevişmek, ne bileyim yolda özgürce yürümek istiyorum.

ha bana yapılan pozitif ayrımcılığa da karşıyım. bir erkek bana otobüste yer vermek zorunda değil, arabamın kapısını açmasa da olur. benim gücüm bunlara yetiyor.

benim istediğim sevişince orospu, sevişmeyince yine orospu olmamak. çok basit şeyler değil mi, el insaf?

aile bütünlüğünü bozan feminizm değil, benim birey olmam. çünkü ben temizlik yapmak zorundayım, istediğin zaman sevişmek, istediğin zaman doğurmak zorundayım. seni takip etmeliyim. senin verdiğin partiye oy vermek, senin istediğin gibi giyinmek zorundayım. çünkü benim varlığımın biricik amacı bu. benim bir birey olmama asla izin vermezsin. aslında versen, hiçbir şey sarsılmaz. çünkü benim akıl olarak bir eksiğim yok senden.

ve evet, kadın diyeceksin. çünkü sen farkında olmasan dahi, bunu yaparak; benim cinsiyetimi ayıp bir şeymiş gibi gösteriyorsun. sanki bu kötü bir kelime gibi, güzelleme yapıyorsun. "kadın eleman aranıyor" diye bir ilan görsen, tuhafına gider değil mi? umarım anlatabilmişimdir. evet kapitalizm benim bedenimi metalaştırıyor. belirli bir vücud algısı oluşturuyor. "o kadınsa bunlar ne be" lafını kullanmıyor musun? demekki kadın olmak için; ince bir bel, dolgun göğüsler, büyük bir kalça yeterli oluyor. çünkü kadın cinsel bir objedir. sen öyle düşünmüyor olabilirsin ama sana bunu aşılıyorlar.

ben kendimi bir erkeğe ait hissedebilirim. bu onun ve benim arasındadır. ama bugün erkek beni kendi malı gibi gördüğü zaman olanlara bakalım. boşanmak isteyen eşini öldürdü, eski sevgilisini öldürdü, bakire değil diye nişanlısını öldürdü. bunlar gazetelerin 3. sayfalarında her gün gördüğümüz haberler. neden? çünkü ben senin malınım. senden ayrılıp çalışamam, evlenemem, gezemem. madem gidiyorum öldür beni.

bunlar naçizane düşüncelerim. evet ülkemizde feminizm çok yanlış yorumlanıyor. ama ülkemizde ki feministlerin önceliği de eşitlik değil maalesef. tecavüze uğramamak, ölmemek, bunların üstüne suçlu ilan edilmemek. böyle olunca feminizmin, fanatiklikle uygulanması biraz doğal değil mi? babam, abim, dedem bana tecavüz edebiliyor. ben tanımadığım erkeğe nasıl önyargısız yaklaşayım?

burada ülke geneline bakarsak, daha özgür düşünceli insanlar var. onlar bile böyle şeyler söylüyorsa, ben saldırgan olmak zorundayım. benim başıma gelen taciz olaylarını anlattığım, #sendeanlat hastagine; "burada yaptığınız orospulukları anlatıyorsunuz" denildi. ne yapayım ben?

yapma güzel arkadaşım. senin benden hiçbir üstünlüğün yok, olmayacakta. böyle konuşup tecavüzcüye, ataerkile prim verme.

sadece birey olmak istiyorum. özgür olmak istiyorum. el insaf.

edit: evet kimseye ait değilim. ama ben istemediğim sürece ait değilim. kaldı ki "benim bedenim benim kararım" sözü, hükümet için söylendi. çarpıtmayalım. bir bebeğin doğup doğmayacağına anne ve baba birlikte karar verir. bu hükümetleri ilgilendirmez. anlam kayması yapmamak gerek.

elbette doğurmak benim tabiatıma verilmiş, çok güzel bir görev. ben buna karşı değilim. ama bu benim hayattaki yegane amacım ve tek görevim değil. benim istemediğim zaman olacak bir şey de değil.

benim demek istediğim, "ben erkeğin üremesi için varolmuş bir meta değilim".


yahu istediğim zaman, istediğim kişiyle diyorum. sadece bu.
bigcoder
feministler kadinlarin hakkini savunsun amenna. fakat;
kimseye ait degiliz,
benim bedenim benim kararim,
sevisirim dogurmam,
v.b seyler zirvalamasinlar.

evlenen her erkek cocugu olsun ister,
cocuk dogurmak kadina verilmis dogal bir gorev ne yapalim biz mi doguralim! nasil olacak?
uptofate
teorik ve pratik olarak bakıldığında farklılıklar gösteren bir kavram. ülkemizde ve dünya genelinde her ne kadar absürt örneklerine -bazı makalelere göre feminizmin "alet edildiği" örnekler- denk gelsek de tam manasıyla araştırmadan ve anlamadan, hareketin çıkış noktasını ve varolduğu ilk dönemden bu yana değişen şartları düşünmeden yorum yapmanın yersiz olacağı kanısındayım. yapacak olsam yakın zamanda hacettepe kampüsündeki olay üzerinden yorum yapardım. aptallık derdim, geçerdim.

ama şuna kesinlikle katılmıyorum.

"evlenen her erkek çocuğu olsun ister, çocuk doğurmak kadına verilmiş doğal bir görev ne yapalım biz mi doğuralım !"

temel manada evlilik, iki bireyin ortak amaçlar ve duygular çerçevesinde süreklilik ilkesi takibinde hayatlarını birleştirmeleri durumudur. bu tanımdan yola çıkarak, ortak amaçlar ve duygular çerçevesinde kısmınoı değerlendirelim:

evlenme her ne kadar aile hukuku bağlamında değerlendirildiğinde, düzenleme serbestinin bulunmadığı bir kurum olsa da; bireyler ortak amaçlarda ve duygularda anlaşacakları için zaten yaşamak istedikleri bu ortak hayatın şartlarını kendi aralarında belirleyeceklerdir. misalle netleştirmeye çalışayım, kariyer ve çocuk -klişe ama güzel bir örnek- ikileminde önceden verilmiş kararlar evlenme kurumunun kurulmasını takip eden zamanlarda bireylerin "pürüz" çıkarmasını engelleyecektir.

türk medeni kanunu, aile hukukunda da eğer eş çocuk istemiyorsa bu konuda öngörülen bir yaptırım -doğrudan bunu neden alan bir yaptırım- mevcut değildir. ama aile hukukunda belirtilen boşanma sebepleri arasında "evlilik birliğinin sarsılması (genel boşanma sebebidir)" mevcuttur.

bu sebebin kullanılarak evliliğin sonlnandırılması için gerek koşullardan biri, evlilik birliğinin temelinden sarsılmış olması durumudur. eşler arasında önemli fikir ve duygu ayrılığının bulunması şeklinde açıklanabilir. - eşlerin kusurlarıyla ortaya çıkabileceği gibi eşlerin kusuru olmadan da ortaya çıkabilir-

yani kanun koyucu, eşlerden birinin çocuk istememesi durumunda boşanmayı uygun görürken " o kadın, çocuk doğurmak onun görevi, o doğrumasın da biz mi doğuralım!" mantığıyla gitmemiş, bireylerin ortak amaç ve duyguda birleşemedikleri, önemli fikir ayrılıkları yaşadıkları ve bu sebepten evlilik birliğinin temelden sarsıldığı gerekçesini kullanmıştır.

her bireyin kendi hayatı üzerinde söz söyleme hakkı vardır.

edit : eksilenmişiz. evet eksileyen arkadaş, o insan değil köle. sen haklısın, ben öyle saçmaladım. affola.
kukulak
konu cinsiyetle bağlı değil , oradan girmek ve özel tanımlar (ki ithaldir sonuçta)
geliştirmek , sulamak , yeşertmek , ancak gaz alır , anlık ferahlık sağlar
tıpkı nane şekeri gibi.

konunun özeti güzel bir öz deyişimiz vardır.
"aygırı kişneten toşak"
konu toşak ile bağlıdır ki ,
kadınlar evvel emir de toşak sahibi olmalıdır.

yanisi; ekonomik güç, özgüven.

ataerkil toplumda zordur bu işler tamam , ama unutmamalı ki bu işin eğitimi cami de cuma da okulda medrese de kolej de değil , ev de başlar.(bu "erkeği eğiten kadın" klişesi değildir, lütfen yuh)
ne zamanki ev de işlere yardım eden bacılar lalalar erkek de olur, işte o zaman bu kadınların zaferi olur.

not1:ota boka orospuya sardırmayın lütfen, yazıktır , ayıptır , gühantır.
ne orospular tanıdım , biri eğitimini bitirdi eczane açtı.
hele biri var ki , oto tamircisi açtı tulum giydi , kulakları çınlasın.
çok toşaklıydılar çoook. okulum olsa hoca yapardım onları.

not2:şu tek dişi kalmışlar,
taze silinmiş zeminlere "caution wet floor" yazısını , ceza çeke çeke , tazminat ödeye ödeye koymayı öğrendiler ,
yoksa hiçbirisi rüyasında "tabela koyayım yazıktır insanlar düşer incinir canlarım" filan görmedi , seve seve , çilesini çeke çeke öğrendiler.

bu çarşı ithal her şeye karşı!!!!!
hayirlisiartik
olayı sadece kadın=erkek olan fakat ülkemizde bulunan erkeklerin bir kısmının aterkil bir toplumdan gelmesinden dolayı kabullenemediği eşitlik durumunu destekleyen kişidir. benim ise kendi görüşümle desteklediğim durumdur.
fakat erkeklere düşman olup da feminizm üzerinden bu nefretini salgılayan kişilerden bahsetmiyorum tabii. onları desteklemiyorum asla.
önemli olan eşit olmak, birlikte olmak.
mucadele
feminazilerin yine döktürdüğü başlık.

şunu da belirteyim erkekle kadının hak olarak eşit olması gerektiğini düşünen, bedenen ve psikolojik farklarımız farkında olan bir insanım. bu da birbirimize üstün olduğumuz noktalar oluşturuyor diye düşünüyorum. asla kadını daha aşağı görmüyorum, bir çok konuda üstün görüyorum.

tek tek her iddialarına cevap vermeyeceğim vaktim yok, ama şunların yaptığı sömürü ve saptırma hiçbir yerde yok bunu söylemeliyim. yine öldürülmelerden bahsedilmis. boşanmış diye zart olmuş zurt olmuş diye öldürülenler.. birinin canını almanın hiçbir bahanesi olamaz fakat insanlar karşısındakine sinirlendiğinde bir takım zararlar verir. sistemli yapılan, örgütlenilmiş bir şey değil. aynı manyak 100 lira için adam öldürüyor mesela.

şimdi daha derinlemesine olayı ele alalım;

edit: devam ediyorum bilgisayara geçtim. bundan sonrası alıntıdır.

"muazzam iki yüzlülüktür kadın cinayetleri yaygarası.

yaygara evet.

bianet'in ilgili araştırmasına göre 5 yıllık dönemde 1134 kadın öldürülmüş

https://bianet.org/…4-kadin-cinayetlerinin-haritasi

1134 can, çok acı evet.

bunların ölüm sebeplerine dair yapılan detaylandırmada ortaya çıkan "bahane"ler (sanki öldürmenin bahanesi olabilirmiş gibi)

aldatma
boşanma isteği
erkeğin terk edilmesi-barışma isteğinin reddi
kıskançlık
maddi kaynaklı
vs.vs. olmak üzere sürüyle sebep gösterilmiş.

ortak payda ne?

erkeğin kadını öldürmesiyle sonuçlanan olaylar.

ancak hiç konuşulmayan şeyler de var.

türkiye'nin uluslarası istatistik bilgilerine göre cinayet oranları 100.000'de 3.

yani her sene (77 milyonluk nüfusta) 2310 kişi cinayete kurban gidiyor.
5 seneye yayarsak 11550 kişi.

bunların kaçı kadındı tekrar hatırlayalım ? 1134.

demek ki öldürülen her bir kadın için 9.8 erkek öldürülüyor türkiye'de.

2011 yılı istatistiklerine göre öldürülen insanların 20%si kadın :

https://en.wikipedia.org/…ide_statistics_via_gender

dünya çapındaki cinayete kurban giden erkek/kadın oranlarıyla benzer - hatta 5 yıla vurduğumuzda türkiye daha bile noktada (artık nasıl iyi oluyorsa - daha az kadın öldürülmesi daha çok erkek öldürülmesi daha mı iyi?)

dünya çapı istatistikler toplamı (aynı wikipedia sayfasından)
erkek cinayeti : 78.7%
kadın cinayeti: 21.3%

demek ki neymiş?

erkekler daha çok öldürülüyormuş.

gelelim feministlerin klasik söylemi olan (ki bu başlık altında defalarca tekrar edilmiş) "kadın kadın olduğu için öldürülüyor" savına.

tamamen saçmalık.

"kadın kadın olduğu için öldürülüyor" demek yahudilerin nazi almanyasında uğradığı ayrımcılık ve haksızlığı çağrıştıran bir söylem.

öyle bir şey yok.

şu araştırmaya göre kadınların daha büyük risk altında olduğu nokta cinayetlerin kendilerine yakın insanlar tarafından işleniyor olması :http://www.ncbi.nlm.nih.gov/pubmed/1635092

gerçekte olan şey tüm dünyada olduğu gibi türkiye'de de insanların birbirine kızması, ve bazı durumlarda insanların kızdıkları insanı öldürmesi.

kadının sevgilsiyle bir olup kocasını öldürdüğü haberleri için bianet'ler vs araştırma yapmıyor, ancak 3. sayfada kalıyor bu haberler.http://www.iha.com.tr/etiket-kocasini-olduren-kadin/

neden? erkek kıskançlıktan terkedilmekten vs cinayet işleyince olay oluyor da, kadın sevgilisiyle komplo kurup kocasını öldürünce 3. sayfada 4 satırlık haberle kalıyor?

kadına saldıran, darp eden erkek mahkeme tarafından serbest bırakılınca olay oluyor da - kocasını öldüren kadın serbest bırakılınca niye olay olmuyor?

feministler ve sosyal adalet savaşçıları ise bu resmi öyle bir boyuyorlar ki, sanki erkek milleti hepten kadınlara cephe almış, nasıl tecavüz etsek, nasıl öldürsek, nasıl haklarını alsak diye planlar yapıyoruz.

öyle bir şey yok.

kadınların erkeklere nazaran daha az öldürülmeleri, erkeklerin bir çok açıdan cinayet açısından dezavantajda olması sebebiyledir.

kadınların öldürülme sebepleri arasında nadiren borç - alacak verecek kavgası, trafikte yol vermeme ne bileyim, apartmanda gürültü kavgası vs gibi şeyler görürsünüz.

ancak erkekler kadınların daha büyük risk altında olduğu cinsel saldırılar haricinde diğer tüm alanlarda kadınlarla minimum aynı riskte. bir çok açıdan çok daha büyük riskte.

ben bugün trafikte biriyle kavga edersem öldürülme riskim, aynı kavgaya bir kadının karışmasına nazaran çok daha yüksek.
taksicinin bagajdan haydarı çıkardığı kaç kavgada karşısında kadın vardı bir düşünün?
komşuyla gürültü yüzünden kavga edersem öldürülme riskim, kadın olsaydım çok daha az olacaktı.
evet karımın beni öldürme riski daha düşük, ama karıma laf atan birisiyle giriştiğim kavgada öldürülme riskim 10 kat daha yüksek.
https://www.unodc.org/…l_study_on_homicide_2011.pdf (57. sayfadan sonrası)

kıskançlık, aldaltılma şüphesi, boşanma vs gibi şeyler meşru cinayet sebepleri değil.
peki trafik kavgası, borç harç, maç kavgası, siyaset kavgası vs gibi şeyler meşru sebepler mi ?

kadın öldürülmeyi hak etmiyor, peki erkek hak ediyor mu ?

size işin bambaşka bir boyutundan bahsedeyim bakın.

depresyon, anksiyete vs gibi görece zayıf zihinsel hastalıkların istatistiklerinden bahsedelim.

4 kadından birisi depresyon tedavisi görürken 10 erkekten 1i depresyon tedavisi görüyor
kadınlar erkeklerden 2 kat fazla anksiyete bozukluğu gösteriyor
kadınların 29%u herhangi bir zihinsel hastalıktan dolayı tedavi görürken erkeklerde bu oran 17%

öte yandan alkol ve uyuşturucunun istismarı erkeklerde 4 kat daha fazla.
intihar oranları erkeklerde 2013 yılında 72% kadınlarda 28% oranlarında.
http://www.tuik.gov.tr/…haberbultenleri.do?id=16049
https://en.wikipedia.org/…er_differences_in_suicide

bunun sebebi hiç konuşuluyor mu? nadiren.

erkeklerin hayatı feministlerin çizdiği gibi rahat, problemsiz ve baskıdan uzak değil.
aksine erkeklerin üzerindeki yük kadınlara nazaran daha fazla - ve erkekler stigma sebebiyle bu konuda yardım alamıyorlar.

bu da erkeklerin alkol bagımlılığı, uyuşturucu bagımlılığı, tedavi edilmeyen (ve tanısı konmayan) depresyon ve neticede intiharlarına giden bir süreç olarak karşımıza çıkıyor.

erkekler "mızmızlanma" yaftasınden çekindikleri için dertlerini açmaktan imtina ediyorlar.

feministler genel resim içinde çok az yer tutan bir şeyi göz önünde o kadar tutuyorlar ki, daha büyük problemler (erkeklerin 10 kat fazla cinayete kurban gitmesi, zihinsel problemlerine çözüm aramaktan caydırılmaları, yüksek intihar oranları) konuşulmuyor bile.

bu konuyu dile getiren az sayıdaki erkek "shaming tactics" yani kınama ve utandırma taktikleriyle susturuluyor.

bu yazdıklarımdan kadınların kocaları sevgilileri vs tarafından namus, din, mahalle baskısı, kıskançlık vs dahil olmak üzere herhangi bir sebeple öldürülmelerini onayladığım ya da hafifletmeye çalıştığım anlaşılmasın - ama biliyorum ki zaten bonibon beyinli bazı feministler ilk 4-5 cümleyip okuyup, eksiyi basıp, altına feminist zırvaların copy-paste etmeye başladılar bile.

amacım herhangi bir ölümü hafifleştirmek değil.

aksine erkeklerin de çok büyük problemleri olduğunu, bizim hayatımızın süper falan olmadığını, bir çok açıdan dezavantajda olduğumuzu ama gıkımızın çıkmadığını, yaygara koparamadığımızı çünkü kamuoyunda erkeklerin kadınları ilk fırsatta ezmeye çalışan canavarlar olarak göstermeye çalışan bir irade olduğunu söylemeye çalışıyorum.

feminizm "eşit işe eşit hak" fazını çoktan geçti.
feminizm artık bir intikam iradesine dönüştü.
erkekler üzerinde egemenlik kurmaya çalışan ve bunu "eşitlik hak özgürlük" perdesi arkasında yapmaya çalışan bir hareket oldu feminizm."

edit2: 1 kadına karşılık 10 erkek cinayete kurban gidiyor.

tecavüz suçu tüm saldırı suçları arasında 6% oranında.
erkekler 94 %oranında saldırı suçlarının ana kurbanı. cinayet başta.

http://www.statista.com/…der-and-age-since-1950.jpg

erkekler neredeyse tüm dünyadaki ülkelerde kadınlardan ortalama 7 sene erken ölüyorlar.
https://en.wikipedia.org/…ntries_by_life_expectancy

tehlikeli mesleklerin (madencilik, itfaiyecilik, askerlik, ormancılık, demir çelik işçiliği, inşaat işçiliği) ezici bir çoğunluğunu erkekler icra ediyor. iş kazalarında ezici cogunlukta erkekler ölüyor

http://premier.phswire.com/…atalities-by-gender.jpg

kadınlardan çok daha uzun yıllar, uzun süreler çalışıyorlar.

http://www.wsj.com/…2702303592404577361883019414296

daha uzak yerlere işe gidiyorlar.

http://www.nationalreview.com/…te-gap-men-earn-more

tecavüz-saldırı suçları erkeklerin güvende ve güçlü oldukları ortamlarda değil, erkeklerin zayıf oldugu ortamlarda gerçekleşiyor.

fakirlik (güçsüz, etkisiz erkekler) ve tecavüz suçları arasında korelasyon var:

http://financesonline.com/…ity-affects-crime-rates/

isveç harici en yüksek 10 tecavüz görülen ülkeler hep fakir ülkeler

isveç'te yüksek görünmesinin sebebi de bir çok yerde "tecavüz" olarak değerlendirilmeyen şeylerin tecavüz kapsamına alınması.

https://www.quora.com/…red-to-the-rest-of-the-world


bu kadın düşmanlığı değil. bu gerçekleri göz önüne getirmek.

bugün itibariyle tecavüz neticesinde intihar eden kızcağızın başlığı altında yapılan erkek düşmanlığı ile benim istatistiki bilgileri paylaşarak "erkekler düşmanınız değil, bu düşünce biçimi yanlış" demem arasındaki farkı birazcık kafası çalışan herkes görecektir.

feministler hariç."

son bir edit: . "bir erkek bana otobüste yer vermek zorunda değil, arabamın kapısını açmasa da olur. benim gücüm bunlara yetiyor." bu feministlerin bir diğer özeti de bu. bu alınganlık niye? aynı inceliği ben sıhhatli kuvvetli bir adama da yapıyorum. misal bir kişi araçtan indi. boş yere aynı uzaklıktayız. benim hakkım oldugu kadar o adamında oturmak hakkı. yaşı, cinsiyeti önemli değil. bu pozisyonda buyur edebilirim. birebir kalkıp yer verme olayına gelirsek bu da gayet normal bir durum. yolun başından beri oturuyorumdur, bakarım ki adam, kadın bitkin. cinsiyeti önemli değil buyurun oturun diye kendi yerimi verebilirim. güçle, güçsüzlükle alakası yok. mizaçla alakalı.
hiidontcarethx
söylenene göre kadın ile erkeğin eşit olduğunu düşünen ve bunu savunan erkek veya kadın.
kendilerinin çeşitleri vardır.
yukardaki tanıma uyan ve gayet mantıklı olan kadınlarımız var.
yukardaki tanıma uymakla kalmayıp, sürekli erkek cinsini aşağılayan ve kadın cinsini yücelten yarı cehal kadınlar da bulunmakta. bunlar genelde obez olmalarıyla bilinirler ve içlerinde bulundurdukları kompleks o koca bedenlerine bile sığmaz dışa taşar. (bkz: kusmak)
İkinci çeşit feministe denk gelene kadar bu feministler hakkında dönen geyiklere hiç anlam verememiştim...
lezbiyeni, sadece koca parasıyla geçinip asalak gibi yaşayarak feministim diye gecinenleri, say say bitmez çeşitleri. ama en kötüsü bile kendini ezdirmeyecek bilinçte olduğu için 15 yaşında türbanı kafasına geçirip 17-18 yaşından itibaren okulu bırakıp ailesinin kendine koca bulmasını bekleyen feminist değil ama namuslu! kızlarımızdan iyidir.
benim kadın erkek eşitliği konusundaki düşüncem ise gayet basit. genetik olarak kadın ve erkek eşit değildir. bunu savunmak ise saçmalıktır zaten. kadının beyninde erkeğin beynindekinden daha iyi çalışan bazı bölümler vardır, erkeğinde kadından. ikisininde eşit olması gereken yer hak, hukuktur. ikiside aynı derecede iş imkanına, eğitim imkanına sahip olmalıdır ve hakimin karşısında eşit olmalıdır. umuyoruz ki bu bütün dünyada sağlanır ve artık kimse ben feministim demeye bile gerek duymaz.
azzurro beatrice
Toplumda ön yargıyla karşılanan grup oysaki hedef kadın ve erkeğin eşit olması haklarda olması. Eşit dediysek elma ile armut gibiyiz sonuçta ne kadar eşit olabiliriz belli ama bu demek değil ki elma sert meyve diye armutu ezsin ya da armut çok daha tatlı diye elmayı kötülesin bir tabakta birbirlerine zarar vermeden seçilmelerini beklemeri gibi feministin istediği hayat.
dilaramgg
bu cok yanlis anlasilmaya musait bir konu ve maalesef ki ulkemizde cogunluk yanlis biliyor.
kadin erkek esitligini fiziksel boyutlarda savunmuyoruz tabi ki fiziksel bir esitlik olamaz, farkliyiz. fakat haklar acisindan esit olabilmeliyiz. ayni islerde calisip kadinlarin daha az maas almasi, okula gonderilmeyen kiz cocuklari gibi konularda esitlikten bahsediyorum.
bunu cok yanlis anlayip erkek dusmanligina varan hemcinslerimde var, kulaktan dolma bilgilerle hic arastirmadan feminizme sallayan erkeklerde var. bu ikisi de kesinlikle arastirmamaktan, arastirsa dahi anlayamamaktan kaynaklidir obezlikle vs alakasi yoktur.
umarim bir gun hepimizin ayni haklara sahip oldugu, sadece cinsiyetimizden dolayi ezilmedigimiz zamanlari yasayabiliriz...
crocotium
Bu zamana kadarki ilk ve tek kız arkadaşımdı bunlardan bitanesi. Kadınlarla ilgili çok düşüncemi değiştirdi. Dünya tatlısı insanlara benziyolar. Dünya tatlısı insanlardır diyebilirdim ama genelleme yapmamak lazım arıza olanları vardır illaki. Genel olarak korkulacak saldıracak hiçbirşey yok hatta böyle bi kızla ilişki yasarsaniz (yurutebilirseniz. Yürütmek önemli.) size çok şey kazandırabilir aslında.
2 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol