albert camus

0 /
sartreinpiposu
İntihar olgusuna verdiği değeri, 'yaşamaya değer mı' sorusunun önemli olan tek soru olduğunu söyleyerek gösteren, kendini aşmış varoluşçu yazar.
mouscronoise
"önümden gitme seni izleyemeyebilirim, arkamdan da gelme yol gösteremeyebilirim; yanımda yürü ve yalnızca dostum kal."sözlerinin sahibi...
goshenit
bazen insan kendi durumu içerisinde kendine biçilene karşı çıkarken bazı insanlar insan olarak kendisine verilene karşı çıkar yani ikincisinde insanı degersiz kılan herşeye başkaldırı sözkonusudur.birincisinde bireysellik,ikincisinde ise evrensellik söz konusudur.
isyankarmuhabir
’ahlak ve insanın yükümlülükleri hakkında güvenebileceğim ne biliyorsam onu futbola borçluyum; çünkü ahlakta olduğu gibi futbolda da top hep beklemediğim köşeye geldi’ diyen bir kalecidir aslında.
goshenit
umutsuz bir edebiyat ne demek olabilir? umutsuzluk susar. kaldı ki susmak bile, eğer gözler konuşuyorsa bir anlam taşır. gerçek umutsuzluk can çekişme, mezar ya da uçurumdur. umutsuzluk konuştu mu, hele yazdı mı, hemen bir kardeş eli uzanır sana, ağaç anlam kazanır, sevgi doğar. umutsuz edebiyat sözü birbirini tutmayan iki sözdür. çünkü edebiyat olan her yerde umut vardır.

goshenit
iki kere intihar fikri. ikincisinde, hala denize bakarken, sakaklarinda urkutucu bir yanik hissi. insanin kendini nasil oldurdugunu simdi anliyorum. yine sohbet, laf cok ama soylenen az. karanlikta yukari guverteye tirmaniyor, calismamla ilgili bazi kararlar verdikten sonra gunu deniz, ay ve yildizlarin karsisinda bitiriyorum. su yuzeyi hafiften isiltili ama derindeki karanligi hissediyorsunuz. iste deniz bu ve ben denizi bunun icin seviyorum! yasama cagri, olume davetiye.

independence
absürdizm akımının öncülerinden olan nobel ödüllü yazar.


albet camus, 7 kasım 1913’de cezayir’de doğdu. annesi hizmetçilik yapan bir fransız, babası ise ispanyol’du. babası lucien, i. dünya savaşı’nda piyade alayında görev yaparken hayatını kaybetti. fakir bir ailenin çocuğu olarak zor bir çocukluk dönemi geçirdi. çocukluğunun büyük bölümü cezayir’in balcourt bölgesinde geçti. 1923 yılında liseyi bitirdikten sonra cezayir üniversitesi’nde eğitimine devam etti. üniverite yıllarında üniversitenin futbol takımında kalecilik yaptı. daha sonra vereme yakanmasından dolayı kalecilik kariyeri ve okul hayatı yarım kaldı.
okulu bıraktıktan sonra maddi sıkıntılar çekmeye başladı. özel ders vererek ve meteoroloji enstitüsünde çalışarak geçimini sağladı. 1935 yılında üniversiteye geri döndü ve 1936 yılında "plotinus" konulu teziyle felsefe bölümünden mezun oldu. 1934 yılında simone hie ile evlendi. karısı morfin bağımlısıydı ve karısının sadakatsizliği yüzünden evlilikleri son buldu.

1934 yılında fransız komünist partisi’ne katıldı. partiye katılması marksist ve leninist düşüncelerinden daha çok, ispanya’daki politik durumdan etkilendiği içindi. 1936’da partinin bağımsız bir kolu olan cezayir komünist partisi’ne geçti. 1937 yılında stalinist komünizme kendini uzak bulması ve troçkist suçlamalarıyla partiden uzaklaştırıldı.

1935’de "théatre du travail"i kurdu ancak 1939 yılında tiyatro kapandı. fransa ordusuna katılmak istedi fakar verem olmasından dolayı kabul edilmedi. 1937 ile 1939 yılları arası sosyalist yazılar yazdı. 1940 yılında bir piyanist ve matematikçi olan francine faure ile evlendi. bu evliliğinden ikizleri oldu. aynı yıl camus, "paris-soir" dergisinde yazmaya başladı. ii. dünya savaşı’nın ilk zamanlarında pasifist olarak kaldı. paris’in alman ordusu tarafından işgaline ve gabriel péri’nin idamına tanık oldu. daha sonra paris-soir dergisinin ekibiyle bordeaux’a gitti. 1941’de "yabancı" ve "sisifos söyleni"ni yazdı. 1942 yılında cezayir’in oran şehrine gitti.

ii. dünya savaşı yıllarında fransız direniş ekibine katıldı ve burada yeraltında "combat" adlı bir gazete çıkardı. 1943 yılında gazeteye editör oldu. burada yayımlanan en ünlü makalesi hiroşima’dan iki gün önce yayımlanan "use of the atomic bomb in hiroshima" oldu. 1947 yılında gazete ticari bir yapı kazanınca buradan ayrıldı. gazetede çalıştığı yıllarda jean-paul sartre ile tanıştı.

savaşın ardından paris’deki "café de flore"de sartre ve arkadaşları ile buluşmaya başladı. komünizmi eleştirmesi yüzünden etrafı ondan uzaklaştı. yanı dönem amerika birleşik devletleri’nde birçok yerde fransız varoluşçuluğu hakkında dersler verdi. 1949 yılında hastalığının nüksetmesi yüzünden 1952’e kadar çalışmalarına ara verdi. 1951’de düşünce yapısının sartre’dan tamamen ayrıldığı ve sol görüşteki insanların tepkilerini çeken "l’homme révolté"yi yayımladı.

1952’de birleşmiş milletler, general franco diktatörlüğündeki ispanya’yı üye olarak kabul edince unesco’dan ayrıldı. idam cezasına karşı çalışmalar düzenledi. "idam cezasına karşı birlik"in kurucusu arthur koestler ile birlikte makale yayımladı. pasifizmin en önemli savunucularından biriydi.

1954 yılında başlayan cezayir kurtuluş savaşı’nda fransız hükümetini savundu. kuzey afrika’da başlayan isyanın aslında mısır liderliğindeki arap emperyalimi olduğunu ve sscb’nin planları içinde olduğunu düşünüyordu. cezayir’in özerkliğinden yanaydı. ölüm cezasına çarptırılan cezayirlilerin kurtulması için gizlice çalışmalar düzenledi. 1955 ve 1956 yıllarında "l’express" dergisinde yazdı. 1957 yılında nobel edebiyat ödülü’nü kazandı. ancak genel kanı bu ödülün "düşüş" adlı kitabına değil yazdığı "réflexions sur la guillotine" adlı makalesi için olduğu yönündedir. rudyard kipling’den sonra bu ödülü almış en genç yazardır.

4 ocak 1960’da sens yakınlarındaki "le grand fossard" adlı bir yerde facel vega marka otomobili ile geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. araba kazası sonucu ölmenin en absürd ölüm olduğunu yazan camus’un bu şekilde ölmesi oldukça ironiktir. cebinden çıkan tren bileti ilk planının araba ile yolculuk olmadığını gösteriyordu. aynı kazada arkadaşı ve yayımcısı olan michel gallimard da hayatını kaybetti.

ölümünden sonra "mutlu ölüm"(1970) ve bitmeyen otobiyografik romanı "ilk insan"(1955) yayımlandı. varoluşçuluk ile birlikte ele alınan "absürdizm" ile ilgilenmiş ve bu alanın en tanınan yazarlarından olmuştur. bu düşünce akımının gelişmesinde önemli bir yer tutar. makalelerinde "dualimz" göze çarpar. camus varoluşçuluğu hakkında şunları söylemiştir.

"hayır, ben bir varoluşçu değilim. sartre ile isimlerimizin yan yana anılmasına hep şaştık. sartre ve ben kitaplarımızı birbirimizle gerçekten tanışmadan önce yayımladık. birbirimizi tanıdığımızda ise ne kadar farklı olduğumuzu anladık. sartre bir varoluşçudur, benim yayımladığım tek fikir kitabı "sisifos söyleni"dir ve sözde varoluşçu filozoflara karşı doğrultulmuştur."

romanları: yabancı(l’étranger-1942), veba (la peste-1947), düşüş(la chute-1956), mutlu ölüm(la mort heureuse-ölümünden sonra, 1970), ilk adam (le premier homme-ölümünden sonra, 1995)

hikayeleri: sürgün ve kralık (l’exil et le royaume-1957)

oyunlar: caligula (1938`de yazıldı, 1945’de oynandı), ecinniler (les possédés-1959)

denemeler: sisifos söyleni (le mythe de sisyphe-1942), denemeler, tersi ve yüzü(l’envers et l’endroit-1937), başkaldıran insan (l’homme révolté-1951), düğün ve bir alman dosta mektuplar (lettre a un ami allemand-1945)
var olan tek alan
intahar olgusuna yaklaşımı ilginçtir. satre’nin kaçış olarak tanımladığı eylemi, camus tercih olarak betimler.

cezayir asıllı fransız yazar eserlerinde kişinin yabancılamasını işleyen en iyi edebiyatçılardandır, bunun etkisinde olduğu varoluşçuluk akımının etkisi vardır. kendisi ile aynı dönemde yaşayan ve yabancılaşma konusunu en az albert camus kadar iyi işleyen yazarımız yusuf atılgan ile içerik olarak bir birine benzeyen bir tarza sahiptir.
0 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol