anladım isimli kitabından, bir şehirde kaybolmak.
yılmaz erdoğan
kızım berfine adlı şiiri çok güzeldir.
usta kalem yılmaz erdoğan
"sevebilme ihtimali" şiirindeki " bir ülkeden bir iç ülkeye " sözüyle neyi kastettiğinin irdelenmesi gereken şahıs.
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...
kimse keman çalmaz belki ama
çok keman çalinsin balolarinda
diye yapilmis
gri
sisli
binalar...
alninin ortasinda
ciddi bir devlet asabiyeti.
çok kötü günlermis gibi en genç zamanlar,
bu zulüm bu sevda bitmezmis sevmek
bir halki sevmekse ask o zaman sevmekmis!
(biz bir seyi delicesine severiz ama tanrim neyi?)
kahve önü çatlak mozaik
bel kemigine tehdit
kürsüler üstünde
çok sigara içen
ögrenciler
bir daha asla yasayamayacagi
asklari teget geçerken
hep onu sevmeyenleri severek
hep onu sevenin gözlerinden
kalabaliklara kaçarak
karisarak toplumcu gerçekçi yalnizliklara,
yüksek rakimlarda çatlamis dudaklarini
bir izmirli güzele dayatmak varken
(hep kardes olacak degiliz ya, yasasin halklarin sevgililîgî!)
soyut bir sevdaya
besik kertilmis olan
dagda çoban,
sehirde sark çibani sayilan,
firatin büyük elleri
araratin kiz yelleri
cilonun derin nefesleri
hülasa kente hukuk mukuk okun
mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmis
anadolu çocuklari,
ankara ya
öyle yakisirdi ki kar
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar
belki balkona kar seyretmeye çikar diye
sevdigimiz kizlar
çok dibimiz donmustur
ve çogu zaman
bu kar mevzuu
kizlara yeterince ilginç gelmemistir
hiçbir sey
kapali bir dükkan kadar
hüzünlü gelmez insana
ankarada,
yoksa bugün bir hayat
yasanmayacak mi duygusu çöker bütün bozkira.
kimse keman çalmaz belki
belki bu fiim hiçbir zaman
o kadar fiyakali olmayacak ama
hiçbir lahmacunda
o okul yolundaki üçüncü sinif lokantadakinin
tadini vermeyecek bir daha
çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat urfada hatta
ama hiçbirinde
o kadar aç oturrnadim sofraya
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar
çok yabanci bir soluk duyulur bazi
bilinmez bir dilin isligindan
anla ki sikildi bizim konsolosluktaki konuklar
öyle deme ankarayi sevmeyene bir zulümdür
bu kadar insanin neden ankarayi sevdigini anlamadan
ankarada yasamak
yollarina hep sevdigimiz insanlarin
adlarini vermediler ama
biz her duvara
bilvesile onlarin adini yazarak yasadik
kül ve betondan mürekkep
yasadikça yasanilasi gelen
o tuhaf bozkir kokusunda.
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar.
asfaltlar isildar...
bir günden bir sürü gün yapan
mesai saatlerinde hiçbir sey yapan
hiçbir sey alip hiçbir sey sunan
rakiyi bol sulu içen
dokunmasin için degi!
çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakisi,
hep kagitlara bakarak,
hep kagitlardan bakarak
hem neset ertas i hem bülent ersoy u
ayni anda sevmeyi basararak,
karisinin bayat ekmeklerden yaptigi tatliyi
çok begenmeyerek ama
yine de bu tasarrufunu takdir ederek
boynu hep kidemli bir atkinin içinde sakliyken
hep bir seylere birilerine küsmüs gibi
yürüyen...
memurlar.......
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...
biz,
simdi kapali birr kuruyemisçi
dükkaninin
-ki bütün plan kar altinda
tuzsuz ay çekirdegi çitieyip
yani sira bafra içmektir-
kötü isiklandirilmis vitrininden
umutsuzca içeri bakan,
kimligi gereginden fazla sorgulanmis,
merhabadan çok çikar ulan kimligini denmis,
-yani sistem kendi verdigi kimligi
zirt pirt geri istemektedir-
dogdugu yer yüzünden
dogustan kavgaci zannedilen ama
pek çogu kavgadan nefret eden
kavgaci
esmer
cesur
korkak
çogu kürt
çogu türk
çocuklardik...
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar....
ha sonra
belki ahmed arifin aklina
hiçbir sairin aklina gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara yi
onun kadar sevemeyecek
-bir siir islenir:
kar altindadir varoslar
hasretim,nazlidir ankara.....
ustam yine sen bilirsin ama
hangi aralikta bir sair ölmüsse
iste o,en netameli aydir bence.
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar...
asfaltlar isildar...
yalanlar...
simdi ve sonra
ne zaman ankaraya kar yagsa
elim gönlüm,
çocuklugum buz tutar.
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...
kimse keman çalmaz belki ama
çok keman çalinsin balolarinda
diye yapilmis
gri
sisli
binalar...
alninin ortasinda
ciddi bir devlet asabiyeti.
çok kötü günlermis gibi en genç zamanlar,
bu zulüm bu sevda bitmezmis sevmek
bir halki sevmekse ask o zaman sevmekmis!
(biz bir seyi delicesine severiz ama tanrim neyi?)
kahve önü çatlak mozaik
bel kemigine tehdit
kürsüler üstünde
çok sigara içen
ögrenciler
bir daha asla yasayamayacagi
asklari teget geçerken
hep onu sevmeyenleri severek
hep onu sevenin gözlerinden
kalabaliklara kaçarak
karisarak toplumcu gerçekçi yalnizliklara,
yüksek rakimlarda çatlamis dudaklarini
bir izmirli güzele dayatmak varken
(hep kardes olacak degiliz ya, yasasin halklarin sevgililîgî!)
soyut bir sevdaya
besik kertilmis olan
dagda çoban,
sehirde sark çibani sayilan,
firatin büyük elleri
araratin kiz yelleri
cilonun derin nefesleri
hülasa kente hukuk mukuk okun
mümkünse o arada da memleketi kurtarmaya gelmis
anadolu çocuklari,
ankara ya
öyle yakisirdi ki kar
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar
belki balkona kar seyretmeye çikar diye
sevdigimiz kizlar
çok dibimiz donmustur
ve çogu zaman
bu kar mevzuu
kizlara yeterince ilginç gelmemistir
hiçbir sey
kapali bir dükkan kadar
hüzünlü gelmez insana
ankarada,
yoksa bugün bir hayat
yasanmayacak mi duygusu çöker bütün bozkira.
kimse keman çalmaz belki
belki bu fiim hiçbir zaman
o kadar fiyakali olmayacak ama
hiçbir lahmacunda
o okul yolundaki üçüncü sinif lokantadakinin
tadini vermeyecek bir daha
çok daha iyilerini yedim sonra
bizzat urfada hatta
ama hiçbirinde
o kadar aç oturrnadim sofraya
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar
çok yabanci bir soluk duyulur bazi
bilinmez bir dilin isligindan
anla ki sikildi bizim konsolosluktaki konuklar
öyle deme ankarayi sevmeyene bir zulümdür
bu kadar insanin neden ankarayi sevdigini anlamadan
ankarada yasamak
yollarina hep sevdigimiz insanlarin
adlarini vermediler ama
biz her duvara
bilvesile onlarin adini yazarak yasadik
kül ve betondan mürekkep
yasadikça yasanilasi gelen
o tuhaf bozkir kokusunda.
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar.
asfaltlar isildar...
bir günden bir sürü gün yapan
mesai saatlerinde hiçbir sey yapan
hiçbir sey alip hiçbir sey sunan
rakiyi bol sulu içen
dokunmasin için degi!
çabuk bitmesin dîye devletimin tekel rakisi,
hep kagitlara bakarak,
hep kagitlardan bakarak
hem neset ertas i hem bülent ersoy u
ayni anda sevmeyi basararak,
karisinin bayat ekmeklerden yaptigi tatliyi
çok begenmeyerek ama
yine de bu tasarrufunu takdir ederek
boynu hep kidemli bir atkinin içinde sakliyken
hep bir seylere birilerine küsmüs gibi
yürüyen...
memurlar.......
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar..
asfaltlar isildar,
buz tutardi resmi yalanlar...
biz,
simdi kapali birr kuruyemisçi
dükkaninin
-ki bütün plan kar altinda
tuzsuz ay çekirdegi çitieyip
yani sira bafra içmektir-
kötü isiklandirilmis vitrininden
umutsuzca içeri bakan,
kimligi gereginden fazla sorgulanmis,
merhabadan çok çikar ulan kimligini denmis,
-yani sistem kendi verdigi kimligi
zirt pirt geri istemektedir-
dogdugu yer yüzünden
dogustan kavgaci zannedilen ama
pek çogu kavgadan nefret eden
kavgaci
esmer
cesur
korkak
çogu kürt
çogu türk
çocuklardik...
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar....
ha sonra
belki ahmed arifin aklina
hiçbir sairin aklina gelmeyecek
-çünkü hiçkimse bir daha ankara yi
onun kadar sevemeyecek
-bir siir islenir:
kar altindadir varoslar
hasretim,nazlidir ankara.....
ustam yine sen bilirsin ama
hangi aralikta bir sair ölmüsse
iste o,en netameli aydir bence.
ankaraya
öyle yakisirdi ki kar...
asfaltlar isildar...
yalanlar...
simdi ve sonra
ne zaman ankaraya kar yagsa
elim gönlüm,
çocuklugum buz tutar.
yaptığı her işte başarıyı yakalayan takdir edilesi bir kişi.
zamanında beşiktaş futbol takımının antremanına çıkmış, hasta beşiktaş taraftarı sanatçı.
independencenın hakkında tüm bildiğini bizlerle paylaştığı, şiir böyle okunur dedirtecek cinsten ekileyen güzide insanımız...
asıl neslegı tıyatrocu olup yanı sıra dıger dallarda da basarı gostermıs sanatcıdır.
kardiyoloji
kalbim etten bir organ sadece
kalbim yüreğim olur,
sen gelince...
kalbim etten bir organ sadece
kalbim yüreğim olur,
sen gelince...
(bkz: hepsi bu)
"şimdi sen gidiyorsun ya herşey sana benzeyecek" adlı, seyhan müzik imzalı, nefis bir şiir albümünün yaratıcısı olan muhteşem kişilik.
dun gece hali sahada yaptiklari futbol kar$ila$masi sirasinda bacagini kirmi$ kendisi.
(bkz: çok güzel hareketler bunlar)
henuz hic bir kitapinda yayinlamamis siiri
bu nehrin kaynağı yalan
senin kendin diye bildiğin
hep başkasınca tasarlanan.
onarsın diye değil inat
bilirim
sağaltmaz
incitir edebiyat.
aşkına şiir süsü ellerim
ibadetine güvendiğim,
benim ben diye bildiğim
bu ben mazhar ağbi bu kendim...
yola çıkasım var canfeda
kendimden gidesim var.
çok adam gördüm
kendisi zannettiğinden az.
bakıyorum beni yansıtan her şeye,
zannettiğim gibi değil canfeda,
zannettiğim gibi değil
kendim bile.
arsız bir çoğalma isteğini hafif meşrep
gündüz gözü yaşamasından,
sureti çok daha göbekli aslından.
yola çıkasım var canfeda
kendimden gidesim var...
ama toparlanmalı önce...
eşya dediğin ne,
bu şiir, biraz yağmur...
müjdeci gülüşüne kıstırdığım pis,
budaklı hatıra için,
hangi sözü bulsam incitici
saplıyorum dilime,
akrebim bilirsin
hep zehir saklıyorum yüzüğümde.
bir çiçeğin içine çoğaldım
sonra döktüm yapraklarını.
düştüm düşmüşüm,
acısını çekmeye üşenmişim üstelik.
inan canfeda,
her sözüm yalansa bu değil,
yemin tillah canfeda,
nasıl oldu anlamadım...
nasıl ettim, nasıl dedim bilmiyorum
ben de kendimden bunu beklemezdim.
yola çıkasım var canfeda
kendimden gidesim var.
bu nehrin kaynağı yalan
senin kendin diye bildiğin
hep başkasınca tasarlanan.
onarsın diye değil inat
bilirim
sağaltmaz
incitir edebiyat.
aşkına şiir süsü ellerim
ibadetine güvendiğim,
benim ben diye bildiğim
bu ben mazhar ağbi bu kendim...
yola çıkasım var canfeda
kendimden gidesim var.
çok adam gördüm
kendisi zannettiğinden az.
bakıyorum beni yansıtan her şeye,
zannettiğim gibi değil canfeda,
zannettiğim gibi değil
kendim bile.
arsız bir çoğalma isteğini hafif meşrep
gündüz gözü yaşamasından,
sureti çok daha göbekli aslından.
yola çıkasım var canfeda
kendimden gidesim var...
ama toparlanmalı önce...
eşya dediğin ne,
bu şiir, biraz yağmur...
müjdeci gülüşüne kıstırdığım pis,
budaklı hatıra için,
hangi sözü bulsam incitici
saplıyorum dilime,
akrebim bilirsin
hep zehir saklıyorum yüzüğümde.
bir çiçeğin içine çoğaldım
sonra döktüm yapraklarını.
düştüm düşmüşüm,
acısını çekmeye üşenmişim üstelik.
inan canfeda,
her sözüm yalansa bu değil,
yemin tillah canfeda,
nasıl oldu anlamadım...
nasıl ettim, nasıl dedim bilmiyorum
ben de kendimden bunu beklemezdim.
yola çıkasım var canfeda
kendimden gidesim var.
su siralar yeni filmi vizontele canavari icin hazirlik yapan tiyatrocu, sair, yonetmen.
e$inin ismi belcim erdogandir.
cok guzel hareketler bunlarda ki gorevini cogumuz anlamiyoruz, ben de dahil. zannediyoruz ki skec sonlarinda aliyor eline mikrofonu, "cok guzel hareket diyenler?" diye soruyor, i$ bitiyor.
oysa sonradan aklima geldi ki fatih terim de sahaya cikip top oynamiyor ama koskocaman hoca ve herkes kabul ediyor hocaligini. demek yilmaz erdoganin da i$in mutfak kisminda bir fonksiyonu var.
oysa sonradan aklima geldi ki fatih terim de sahaya cikip top oynamiyor ama koskocaman hoca ve herkes kabul ediyor hocaligini. demek yilmaz erdoganin da i$in mutfak kisminda bir fonksiyonu var.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?