yılbaşı

atacamadesert
annem türk insanı rus kızlarıyla tanışmadan çok önceki senelerde, rus salatasını evde kendi yaptığı mayonez ile yapardı. yumurta limon ve yağın ince bir oranla ve maharet isteyen bir karıştırma tekniği ile nasıl o hale geldiğini hala bilemem.

sobamızda kestaneler, hatta portakal kabuklarını koyardık da mis gibi kokardı.

dansöz çıkardı trt de gece yarısı. bir de zeki müren. hey gidi. o adamı gördüm mü bilirdim ki, bir sene daha geçmiş.

apartmanda başka evlere baskına giderdik gece yarısından sonra. hiç izleyemediğimiz klipleri yayınlarlardı gece gece. nasıl yani? bildiğin video klip. mtv falan icat edilmemişti o zamanlar. cartoon network ün yaratıcıları daha portakalda vitamindi.

hatta bill gates rüyasında görse o kadar çok para kazanacağını, o zamanlar bebek bezi sanıp kaka yapardı üstüne.

jurassic park filmi yapılmamıştı, ama orda rol alan yaratıkların hepsi sağdı.

babamla annem işe yürüyerek giderlerdi. metro ve tekerlek icat edilmemişti. yalnız ben hangi akla hizmet üretilmiş körüklü otobüslerde ömrümü tüketirdim, fordçularla falan mücadele ederek.

hayat çok zordu o zamanlar. lisedeydik, jöle icat edilmeden önce, saçlarının önü hiç güzel durmuyor diye çok intihar eden oldu gençler arasında.

müzik dinlemek için kaset denen ilkel kayıtları bir kasetçalara koymak ve sonra arka yüzünü çevirmek, bir şarkıyı tekrar dinlemek için başa sarmak, yok beğenmediyseniz ileri sarmak, ama teybinizin başa ya da ileri sarma tuşu bozuksa kaseti çıkarıp ters çevirip saracağınız yönün tersi düğmeye basmak_

dedim ya hayat çok zordu o zamanlar. türkler kot dikemezdi. lee cooper diye bir kot markası kırıp geçirmişti ortalığı. sonra levi s 501 geldi mertlik bozuldu. sonra taklitleri vesaire.

sevgililer günü bilinmezdi, yerli malı haftası kutlardık biz. o zamanlar bindiğimiz her şey yerli idi, doğanlar, şahinler, murat 131 ler.

yeni kasa doğan çıktığında mahallede hem de kaldırımın üstüne park etmişlerdi de bir tanesini, kardeşimle mercedes mi la bu diye iki gün etrafında dolanmıştık.

baktık beş vitesliymiş. vaaaaaaaavv dedik. gerçi o zamanlar dördüncü vitese de geçirmiş değildik her hangi bir şeyi. arabayı yani.

sonra biz büyüdük ve kirlendi dünya, diyip sıyrılmak kolay. kirlettik. küresel ısıttık. suları pet şişeledik. pet şişeleri de doğaya attık. penguenler, kaplanlar falan tükenme sınırına geldi. biz hala çin malları şöyle kötü böyle kötü.

güzelliğimiz on par’etmeden bir yıl daha geçti. çünkü aşk, kareli harita metod defterlerine yaptığımız anketlerde kaldı. hala saklarım o soruları, en çok hangi renk göz seversiniz falan. ne yalan söyliyim bi defter kadar ömrümüz yok, buruşturulup fırlatıldık dünyanın atmosferinden. ay’dan ay’a hatırlıyoruz kadınlığımızı.

nerden nereye? canlı hindi almışlardı annemler bi sene. iyi ki küçükmüşüz de büyüyünce seri katil falan olmaya yeltenmedik evde o kadar kan gövdeyi götürünce.

gerçi belli olmaz kimin katil olup olmayacağı.

hayat, son sahnesine kadar düğümün çözülmediği mükemmel bir senaryo. hep en ummadığınız masum adam katil çıkacak şaşırtmacası da işe yaramıyor artık.

siz siz olun kendinizden bile şüphe edin.

benden söylemesi.









bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol