kişinin kaydırmasından dolayı aslında sınavın kişiye kayması sonucunu doğurur.
+ sen benim evcil hayvan koleysiyonumu gördünmü verensu?
- a a ben zaten hayvansever bi insanım tansukan.
+ o zaman en nadide parçam olan kobradan başlayalım dimi verensu.
- ay inanmmıyoraaaaaaaammm.
- a a ben zaten hayvansever bi insanım tansukan.
+ o zaman en nadide parçam olan kobradan başlayalım dimi verensu.
- ay inanmmıyoraaaaaaaammm.
dişlerimi sızlatan şarkı. şöyle ki:
böle yollarda bağıra bağıra sölemek istediğim, aynı anda zıplamamak için kendimi zor tuttuğum, isyan etmek istedediğim, ama bunların hiçbirini yapamadığım, bu nedenle kendimi kasmamdan kaynaklı dişlerimi sızlatan şarkı.
böle yollarda bağıra bağıra sölemek istediğim, aynı anda zıplamamak için kendimi zor tuttuğum, isyan etmek istedediğim, ama bunların hiçbirini yapamadığım, bu nedenle kendimi kasmamdan kaynaklı dişlerimi sızlatan şarkı.
dün pentagramın sahne aldığı ama bombanın testamentle patladığı, orphaned landin ise türkiye sevdalısı bir grup olduğunu bir kere daha gözler önüne serdiği şahane festival.güzeldi.
(bkz: underdog world strike)
nedense kombine+kamp biletim olmasına rağmet opeth dinlemek istemememden kaynaklı ikinci gününde gideceğim festival.
keşke efes pilsen one love a gitseydim.
keşke efes pilsen one love a gitseydim.
(bkz: kartal sanat tiyatrosu)
(bkz: kartal sanat tiyatrosu)
(bkz: kartal sanat tiyatrosu)
(bkz: kartal sanat tiyatrosu)
birçokları gibi bu bilgiçyavrusuna da öss girmiş bulunmaktadır.
etom - yok böyle biri ??
üzüldüm, sıkıldım, keşke gitmeseydi dedim, etom amcamdı o çünkü...
ta ki facebooktaki grubu görene kadar...
işte o an bütün hissettiklerim tepe taklak oldu...
hala inanamıyorum...
keşke tanıdığım gibi kalsaydı...
edit: hala anlayamamış olduğumdan mütevellit bu entry böle kalmalı.. ne zaman durumu bütün açıklığıyla öğrenirim, o zaman bu entry ile ilgili gerekli edit yapılacaktır. bütün içtenliğimle bu editlerin ardı arkası kesilmesin istiyorum.
edit2: "fecabookta açılan o grupla da zerre alakam yok biline..davet edildim ve gittim..ama gerçeği görünce pişman oldum ve ayrıldım.." diyor iletisinde... daha çok edit gelicek gibi de görünüyor...
üzüldüm, sıkıldım, keşke gitmeseydi dedim, etom amcamdı o çünkü...
ta ki facebooktaki grubu görene kadar...
işte o an bütün hissettiklerim tepe taklak oldu...
hala inanamıyorum...
keşke tanıdığım gibi kalsaydı...
edit: hala anlayamamış olduğumdan mütevellit bu entry böle kalmalı.. ne zaman durumu bütün açıklığıyla öğrenirim, o zaman bu entry ile ilgili gerekli edit yapılacaktır. bütün içtenliğimle bu editlerin ardı arkası kesilmesin istiyorum.
edit2: "fecabookta açılan o grupla da zerre alakam yok biline..davet edildim ve gittim..ama gerçeği görünce pişman oldum ve ayrıldım.." diyor iletisinde... daha çok edit gelicek gibi de görünüyor...
(bkz: etik)
genelde bir durumun ahlaka uygun olup olmadığı konusunda söylenir. "hiç de etik değil" vs. gibi.. asıl anlamı ahlak felsefesidir. ahlak değil. doğru kullanımı ise " etiğe uygun değil." vs. olmalıdır.
genelde bir durumun ahlaka uygun olup olmadığı konusunda söylenir. "hiç de etik değil" vs. gibi.. asıl anlamı ahlak felsefesidir. ahlak değil. doğru kullanımı ise " etiğe uygun değil." vs. olmalıdır.
yesenine
sen gittin,
diyorlar
yukarılarda bir dünyaya.
sonsuzlaşma-
uçuyorsun,
parıldayan yıldızlara çarparak.
ne borç var artık bize,
içki ne de
ayılma.
hayır, yesenin,
oh
çekmek değil benim istediğim.
görüyorum ben
kesik bileklerinle sendeleyişini
ve alayla değil
acıyla
düğümleniyor yüreğim.
görüyorum
bir kemik çuvalı gibi
yere atışını gövdeni.
-dur! diyorum.
bırak!
delirdin mi sen?
sürer mi ölümü
hiç insan
tebeşir tozu gibi
yanaklarına?
sen ki çok daha
iyi verirdin ölüme
ağzının payını herkesten.
yeryüzünde başka
kimsede olmayan
o efece konuşmanla.
niçin?
nedeni ne?
donup kalıyorum şaşkınlıktan.
homurdanıyor eleştirmenler:
-bizce, bunun asıl nedeni
şu...
ya da bu...
ama daha çok,
kopmak toplumdan,
çok fazla bira
ya da şarapla kafayı çekmesi.
başka deyişle
satsaydın
bohemleri
işçi sınıfına, diyorlar.
sınıf bilincin olsaydı,
bak, bu gelmezdi başına.
oysa işçiler de
kvastan sert içkilerle
kafayı çekiyorlar.
o sınıf da içerek
güzelce sıçıyor kendi ağzına.
başka deyişle
partiden biri
denetleseydi seni
sağlansaydı böylece
asıl önemi
içeriğe vermen.
yazardın o zaman
her gün
o dizelerin
yüzlercesini
uzun uzun
ve sıkıcı
doronin de gördüğümüz türden
ama bence
böylesi bir deliliğin içine düşseydin
sen çok daha önce
son verirdin
yaşamına.
votkadan gitmek daha iyidir
inan bana
böylesi sıkıntıdan boğulmaktansa.
hiçbir zaman söyleyemeyecekler
nedenini bize
seni yitirişimizin.
şuracıkta duran
çakı mı, yoksa ip mi?
ama bulunsaydı
mürekkebi, elbette
angelleterre otelinin
damarlarını kesmen
ve ölüp gitmen
gerekmezdi.
sana öykünenler çıldırdılar sevinçten:
bir daha, bir daha!
neredeyse bir yığın insan
zıvanadan çıkıp
öldürdü kendini.
neden çoğaltmalı
intiharları
böyle sayıca?
daha kolay değil mi
mürekkeple doldurmak
oteldeki şişeleri!
sonsuza dek
kilitlendi artık dilin
arkasında dişlerinin.
benim bu bilmecemsi sözlerim
yersiz
bir bilgiçlik sayılmamalı
halkımız,
yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin,
yitirdi ölümünle
yansılı sesler üreten
en güçlü çırağını.
ve o herifler tayışıp duruyorlar
ölü şiir döküntülerini
geçmiş,
gömülmüş ölülerden
hemen hiçbir yeniliği olmayan.
üstüste yığıyorlar
tatsız uyaklarını
mezara toprak atar gibi: daha beterlerini.
onurlandırmak için oğlunu
esin perisinin bile
işine yaramayacak olan.
sana yaraşacak
bir anıt henüz dökülmedi
hani nerde o anıt,
döğülmüş tunçtan
ya da yontulmuş mermerden?
oysa çoktan doldurdular
yığın yığın
parmaklarının dibini
çöplerle,
adama sözcüklerinden, anılardan, o bok püsür şeylerden.
adın
hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri.
sözcüklerini
geveleyip duruyor sobinov ağzında
kıvrılıp oturmuş da
altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının-
hiçbir şey söyleme,
ah dostum,
içini de çek-me ne olursun.
ah,
sen onu ne kimbilir nasıl da alaya alırdın,
şu leonid lohengrinskiyi,
baş belası, tanrının!
ortalığı kimbilir
nasıl da ayağa kaldırırdın:
izin veremem
şiirsel gargaralarına
anıran eşşeklerin! -
sağır ederdin kulaklarını
üç ayaklı ıslıklarınla, sonra,
yazdıklarının hepsini
kıçlarına sokmalarını söylerdin.
harcardın bozuk para gibi
o yeteneksiz heriflerin hepsini,
doldururdun
smokin ceketlerinin
kara yelkenlerini,
öyle ki savrulurdu
sağa sola
kogan gibileri,
süngüleyerek
sivri bıyıklarıyla
gelip geçenleri.
oysa bu arada
sayısı hiç de azalmadı
bu serserilerin.
çok zorlu bir iş
onları sayıca geride bırakmak.
yaşam
yepyeni bir biçimde
yeniden kurulacak.
işte o zaman
yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak.
böyle bir çağda
ağırlaşıyor sorunları
kalemin,
iyi ama, gösterin bana
sizi ey zavallı
hortlaklar sürüsü, hadi
nerede görülmüştür
ve ne zaman
yüce bir kişinin,
dikenli yolları bırakıp da
gül bahçelerini seçtiği?
sözcükler
yönlendirir
insanoğlunun güçlerini.
yürüyün!
arkamızda
zaman patlasın
bir mayın gibi.
bizim geçmişe sunacağımız
yanlızca
bukleleri
rüzgarda
geriye savrulan saçlarımızın.
eğlenceye ayrılacak yeri yok
gezegenimizin.
yarınlardan
koparıp
almalıdır mutluluğu
insan.
şu yaşamda
en kolay iştir ölmek
asıl güç olan
yepyeni bir yaşama
başlamak.
1926
(bkz: vladimir vladimiroviç mayakovski)
sen gittin,
diyorlar
yukarılarda bir dünyaya.
sonsuzlaşma-
uçuyorsun,
parıldayan yıldızlara çarparak.
ne borç var artık bize,
içki ne de
ayılma.
hayır, yesenin,
oh
çekmek değil benim istediğim.
görüyorum ben
kesik bileklerinle sendeleyişini
ve alayla değil
acıyla
düğümleniyor yüreğim.
görüyorum
bir kemik çuvalı gibi
yere atışını gövdeni.
-dur! diyorum.
bırak!
delirdin mi sen?
sürer mi ölümü
hiç insan
tebeşir tozu gibi
yanaklarına?
sen ki çok daha
iyi verirdin ölüme
ağzının payını herkesten.
yeryüzünde başka
kimsede olmayan
o efece konuşmanla.
niçin?
nedeni ne?
donup kalıyorum şaşkınlıktan.
homurdanıyor eleştirmenler:
-bizce, bunun asıl nedeni
şu...
ya da bu...
ama daha çok,
kopmak toplumdan,
çok fazla bira
ya da şarapla kafayı çekmesi.
başka deyişle
satsaydın
bohemleri
işçi sınıfına, diyorlar.
sınıf bilincin olsaydı,
bak, bu gelmezdi başına.
oysa işçiler de
kvastan sert içkilerle
kafayı çekiyorlar.
o sınıf da içerek
güzelce sıçıyor kendi ağzına.
başka deyişle
partiden biri
denetleseydi seni
sağlansaydı böylece
asıl önemi
içeriğe vermen.
yazardın o zaman
her gün
o dizelerin
yüzlercesini
uzun uzun
ve sıkıcı
doronin de gördüğümüz türden
ama bence
böylesi bir deliliğin içine düşseydin
sen çok daha önce
son verirdin
yaşamına.
votkadan gitmek daha iyidir
inan bana
böylesi sıkıntıdan boğulmaktansa.
hiçbir zaman söyleyemeyecekler
nedenini bize
seni yitirişimizin.
şuracıkta duran
çakı mı, yoksa ip mi?
ama bulunsaydı
mürekkebi, elbette
angelleterre otelinin
damarlarını kesmen
ve ölüp gitmen
gerekmezdi.
sana öykünenler çıldırdılar sevinçten:
bir daha, bir daha!
neredeyse bir yığın insan
zıvanadan çıkıp
öldürdü kendini.
neden çoğaltmalı
intiharları
böyle sayıca?
daha kolay değil mi
mürekkeple doldurmak
oteldeki şişeleri!
sonsuza dek
kilitlendi artık dilin
arkasında dişlerinin.
benim bu bilmecemsi sözlerim
yersiz
bir bilgiçlik sayılmamalı
halkımız,
yaratıcısı ve yaşatıcısı o güzel dilimizin,
yitirdi ölümünle
yansılı sesler üreten
en güçlü çırağını.
ve o herifler tayışıp duruyorlar
ölü şiir döküntülerini
geçmiş,
gömülmüş ölülerden
hemen hiçbir yeniliği olmayan.
üstüste yığıyorlar
tatsız uyaklarını
mezara toprak atar gibi: daha beterlerini.
onurlandırmak için oğlunu
esin perisinin bile
işine yaramayacak olan.
sana yaraşacak
bir anıt henüz dökülmedi
hani nerde o anıt,
döğülmüş tunçtan
ya da yontulmuş mermerden?
oysa çoktan doldurdular
yığın yığın
parmaklarının dibini
çöplerle,
adama sözcüklerinden, anılardan, o bok püsür şeylerden.
adın
hıçkırıklarla birlikte doldurdu mendilleri.
sözcüklerini
geveleyip duruyor sobinov ağzında
kıvrılıp oturmuş da
altına suyu çekilmiş bir kayın ağacının-
hiçbir şey söyleme,
ah dostum,
içini de çek-me ne olursun.
ah,
sen onu ne kimbilir nasıl da alaya alırdın,
şu leonid lohengrinskiyi,
baş belası, tanrının!
ortalığı kimbilir
nasıl da ayağa kaldırırdın:
izin veremem
şiirsel gargaralarına
anıran eşşeklerin! -
sağır ederdin kulaklarını
üç ayaklı ıslıklarınla, sonra,
yazdıklarının hepsini
kıçlarına sokmalarını söylerdin.
harcardın bozuk para gibi
o yeteneksiz heriflerin hepsini,
doldururdun
smokin ceketlerinin
kara yelkenlerini,
öyle ki savrulurdu
sağa sola
kogan gibileri,
süngüleyerek
sivri bıyıklarıyla
gelip geçenleri.
oysa bu arada
sayısı hiç de azalmadı
bu serserilerin.
çok zorlu bir iş
onları sayıca geride bırakmak.
yaşam
yepyeni bir biçimde
yeniden kurulacak.
işte o zaman
yepyeni şarkılar söylenmeye başlayacak.
böyle bir çağda
ağırlaşıyor sorunları
kalemin,
iyi ama, gösterin bana
sizi ey zavallı
hortlaklar sürüsü, hadi
nerede görülmüştür
ve ne zaman
yüce bir kişinin,
dikenli yolları bırakıp da
gül bahçelerini seçtiği?
sözcükler
yönlendirir
insanoğlunun güçlerini.
yürüyün!
arkamızda
zaman patlasın
bir mayın gibi.
bizim geçmişe sunacağımız
yanlızca
bukleleri
rüzgarda
geriye savrulan saçlarımızın.
eğlenceye ayrılacak yeri yok
gezegenimizin.
yarınlardan
koparıp
almalıdır mutluluğu
insan.
şu yaşamda
en kolay iştir ölmek
asıl güç olan
yepyeni bir yaşama
başlamak.
1926
(bkz: vladimir vladimiroviç mayakovski)
(bkz: sergey yesenin)
yer: erenköy civarı
mekan: kadıköy pendik minübüsü
kişiler: sürücü 1 - sürücü 2
figürasyon: zıkkım
sür1 sür2ye çıldırasıya bağırmaktadır.
sürücü 1: ulen heydeeerr bana bah geçen benim önümdeki yolcuya atladın sikerün ananı he düzgün gullansana lan aracını !
sürücü 2: lan ana bacı yapma orrospu çocugu ipnenin dölü vsvs.
sürücü 1: olm benle doğru küfürleş, bah yanına gelirsem bu cigarayı götüne coss yaparım galırsın he. yavuşak.
zıkkım: dumur dumur vs.
mekan: kadıköy pendik minübüsü
kişiler: sürücü 1 - sürücü 2
figürasyon: zıkkım
sür1 sür2ye çıldırasıya bağırmaktadır.
sürücü 1: ulen heydeeerr bana bah geçen benim önümdeki yolcuya atladın sikerün ananı he düzgün gullansana lan aracını !
sürücü 2: lan ana bacı yapma orrospu çocugu ipnenin dölü vsvs.
sürücü 1: olm benle doğru küfürleş, bah yanına gelirsem bu cigarayı götüne coss yaparım galırsın he. yavuşak.
zıkkım: dumur dumur vs.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?