sinanhalac

bak bu adam amerikan hede hödö on air listesine 789. sıradan girmiş, bak bu albüm geçen yüzyılın en çok satanlar listesinde 239. olmuş, en son okuduğum kitap best seller listesinde üç günde 27 basamak yükselmiş gibi, her gördükleri sanatsal değeri bir listeye dahil etmeye çalışan insanlardır. çoğunlukla uydurmadır rakamlar ama olsun...

seçilemeyeceklerinin farkında olan aday adaylarını bir çatı altında birleştirmek için taşralarda kurulan teşkilatlardan bir tanesidir. "zaten önemli olan katılmak" düsturunu aşılamaya çalışır üyelerine.

çocukken dünyayı görebildiklerimizden ibaret sanardık, büyüdükçe aslında duvarların dünyanın sınırları değil sadece bizi o vahşiliklerden korumak için yapılmış birer barikat olduğunu fark ettik. şimdi dışındayız duvarlarımızın, her gün başka bir acı, her gün başka bir felaket. keşke hep cocuk kalabilseydik yada duvarlar da bizimle birlikte büyüyebilseydi...

(bkz: biz büyüdük ve kirlendi dünya)

evcil hayvan dükkanlarına gittiğimde dikkatimi çeken bir konudur bu, ne hikmetse tüm lepistesler birbirinin kopyası gibi dururlar, hatta pozisyonları ve baktıkları nokta bile aynıdır. hangisini almanız gerektiğini şaşırırsınız bir süre, zaten satıcı da en öndekini verir size hepsi aynı bunların diyerek.

bilgi sözlük için yapılan bir yorum olsa gerek.

yorumun kaynağı için;

(bkz: kıçımdan uydurdum)

edit: kim inkar edebilir bu durumu? "son zamanlarda ortaya çıkan, birbirinden ilginç tespitleri ve sorunsalları hiç birimiz görmedik, biz o sırada kuş geçiyordu, taş düşüyordu, ayı çıkıyordu ona takılı kalmışız" derseniz o zaman çıkar özür dilerim herkesten.

insanın gözünde bile canlanması gülme krizi için yeterli olan bir tiptir. uzaktan ok atarak öldürür en iyi ihtimalle.

o iş için pek umut beslemeyiniz diye nacizane fikrimi sunabileceğim bir durumdur.

elinin ayarı olmayan bir abimizdir. üç elma da alakasız yerlere düşer genelde...

can sıkıntısı krizlerimde forvırt maillerim ile kafa dengi bir kaç kişi aradığım mekan...

teyzeme 23.000$lık çek hakkaten geldi bu arada şaka değil...

önemli not: goetica isimli şahıs benden fikirlerimi çalıp kahkahalar eşliğinde kullanmakta bunun için de yasal işlemleri başlattım.

etik olarak yanlış olmasına rağmen, iyi para varmış o işte diye de bir söylenti yok değil hani.

(bkz: müslüman mahallesinde salyangoz satmak)

esasında cem yılmaz tadında bir açıklama olmasına rağmen 1998 öncesi üretim çamaşır makinelerinde görülen bir rahatsızlıktır. illa sıkmaya geçerken iki ileri bir geri şöyle turlayacaktır banyoyu meret.

kıçı açıkta kalmasın da daha fazla rüya görmesin diye uğraşmaktır.

(bkz: itina ile harf ve kelime oyunu yapılır)

bir cahit sıtkı sinancı şiiridir.

türklüğün ispatı için olmazsa olmazdır. okeyi alnına yapıştırmaya çalışırken monitörünü kıran adam biliyorum ben o yüzden garip gelmiyor artık böyle şeyler.

gereksiz eylem. türklüğümüzü her yerde belli etmeyelim. haa ben olsam, bir de makas alırım yanaktan "öğren de gel lan deyyus" diye de bir kahkaha patlatırım ama yapmamak lazım tabiki.

türk sanat musikisinde rap’e verilen isim yada ben tamamen götümden sallıyorum.

alakalı olabilir diye bir de;

(bkz: kürdili hicazkar)

kokusu aynı coco star’a benzer. öğrenci evi şampuanıdır. üç litrelik olanından alınırsa daha ekonomik olur hatta sizi mezun bile edebilir okuldan...

çocukken mahallede maça başlarken ilk söylenen kuraldı bu. "pis burun da yasak" diye ekleyenler çıkardı ama pek ciddiye almazdık onları.

bir elf türküsüdür. maçlarda falan söylerler genelde.

sarhoşken televizyon izlemenin zararları. koca berlin panterini kıçı kırık yeşil bir uzaylıya benzettiğinizi fark edip kendi halinize gülseniz mi ağlasanız mı bilemezsiniz.

(bkz: aman allahım neler diyorum ben)