confessions
  1. toplam entry 5567
  2. takipçi 2
  3. puan 92767

beyazıt meydanındaki olu

nick nicki nickince
nazim hikmet ran siiri:

bir ölü yatıyor
on dokuz yaşında bir delikanlı
gündüzleri güneşte
geceleri yıldızların altında
istanbul’da, beyazıt meydanı’nda.

bir ölü yatıyor
ders kitabı bir elinde
bir elinde başlamadan biten rüyası
bin dokuz yüz altmış yılı nisanında
istanbul’da, beyazıt meydanı’nda.

bir ölü yatıyor
vurdular
kurşun yarası
kızıl karanfil gibi açmış alnında
istanbul’da, beyazıt meydanı’nda.

bir ölü yatacak
toprağa şıp şıp damlayacak kanı
silâhlı milletimin hürriyet türküleriyle gelip
zaptedene kadar
büyük meydanı.

mayıs 1960

23 sentlik askere dair

nick nicki nickince
nazim hikmet ran siiri:

mister dallas,
sizden saklamak olmaz,
hayat pahalı biraz bizim memlekette.
mesela iki yüz gram et alabilirsiniz,
koyun eti,
ankara’da 23 sente,
yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,
elli santim kefen bezi yahut,
yahut da bir aylığına
yirmi yaşlarında bir tane insan
erkek,
ağzı burnu, eli ayağı yerinde,
üniforması, otomatiği üzerinde,
yani öldürmeye, öldürülmeye hazır;
belki tavşan gibi korkak,
belki toprak gibi akıllı,
belki gençlik gibi cesur,
belki su gibi kurnaz,
(her kaba uymak meselesi)
belki ömründe ilk defa denizi görecek,
belki ava meraklı, belki sevdalıdır.
yahut da aynı hesapla mister dallas,
(tanesi 23 sentten yani)
satarlar size bu askerlerin otuzbeşini birden
istanbul’da bir tek odanın aylık kirasına,
seksen beş onda altısını yahut,
bir çift ıskarpin parasına.
yalnız bir mesele var mister dallas,
herhalde bunu sizden gizlediler.
size yirmi üç sente sattıkları asker,
mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,
mevcuttu otomatiksiz filan,
mevcuttu sadece insan olarak,
mevcuttu,
tuhafınıza gidicik,
mevcuttu
hem de çoktan mı çoktan
daha sizin devletin adı bile konmadan.
mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,
mesela mister dallas,
yeller eserken yerinde sizin new york’un,
kurşun kubbeler kurdu o,
gökkubbe gibi yüksek,
haşmetli, derin.
elinde bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.
halı dokur gibi yonttu mermeri
ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına
ebem kuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.
dahası var dallas,
sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz
zulüm gibi,
hürriyet gibi,
kardeşlik gibi sözlerin,
dövüştü zulme karşı o,
ve istiklal ve hürriyet uğruna
ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek
ve yarin yanağından gayri her yerde,
her şeyde,
hep beraber
diyebilmek için,
yürüdü peşince bedrettin’in;
o, tornacı hasan, köylü memet, öğretmen ali’dir,
kaya gibi yumruğunun son ustalığı,
922 yılı 9 eylül’üdür.
dedim ya, mister dallas,
herhalde bütün bunları sizden gizlediler.
ucuzdur vardır illeti.
hani şaşmayın,
yarın çok pahalıya mal olursa size
bu 23 sentlik asker,
yani benim fakir, cesur, çalışkan milletim,
her millet gibi büyük türk milleti.

türk köylüsu

nick nicki nickince
nazim hikmet ran siiri:

o, topraktan ogrenip
kitapsiz bilendir.
hoca nasreddin gibi aglayan
bayburtlu zihni gibi gulendir.
ferhattir,
keremdir
ve keloglandir...
yol gorunur onun garip serine,
analar, babalar umudu keser,
kahbe felek ona eder oyunu
carsambayi sel alir,
bir yar sever,
el alir,
kanadi kirilir
collerde kalir,
olmeden mezara koyarlar onu.
o "yunus-u bicaredir
bastan ayaga yaredir",
agu icer su yerine.
fakat bir kere bir dert anlayan dusmesin onlerine
ve bir kere vakit erisip
" gayrik yeter!..."
demesinler.
ve bir kere dediler mi,
"israfil surunu urur,
mahlukat yerinden durur",
topragin nabzi baslar
onun nabizlarinda atmaga,
ne kendi nefsini korur
ne dusmani kayirir,
"daglari yirtip ayirir,
kayalari kesip yol eyler abihayat akitmaga... "

cikrik

nick nicki nickince
ingiltere’de, 1764’de, james hargreaves tarafından icad edilmiştir. çıkrığın icadı ve buna bağlı olarak tekstil endüstrisinin oluşması avrupa’da endüstri devrimin başlamasını sağlamıştır.

kaynak: eksisozluk

haber

nick nicki nickince
nazim hikmet ran siiri.

onlardan haber geldi.
oradan
onlardan.
gömlekleri kirli değil
çatık değilmiş kaşları.
yalnız biraz
uzamış tıraşları.
"yandık!"
dememişler.
dayanmışlar biliyorum.
"dayandık!"
dememişler.
gözleri gülerek
bakıyorlarmış adama.
şakaklarında taze bir yara varmış ama,
çatık değilmiş kaşları.
yalnız biraz
uzamış tıraşları....

yirminci asra dair

nick nicki nickince
nazim hikmet ran siiri

uyumak şimdi,
uyanmak yüz yıl sonra, sevgilim...

hayır,
kendi asrım beni korkutmuyor beni
ben kaçak değilim.
asrım sefil,
asrım yüz kızartıcı,
asrım cesur,
büyük
ve kahraman.
dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman.
ben yirminci asırlıyım
ve bununla övünüyorum.
bana yeter
yirminci asırda olduğum safta olmak
bizim tarafta olmak
ve dövüşmek yeni bir âlem için...

yüz yıl sonra, sevgilim...
hayır, her seyden evvel,
her şeye rağmen daha evvel.
ve ölen ve doğan
ve son günleri güzel gelecek olan yirminci asır
benim şafak çığlıklarıyla sabaha eren müthiş gecem,
senin gözlerin gibi, haticem,
güneşli olacaktır...

bor oteli

nick nicki nickince
nazim hikmet ran siiri

şu varna’da uyumanın yolu yok geceleri
uyumanın yolu yok
yıldızların bolluğundan, yakınlığından, parlaklığından
kumlukta hışırtısından ölü dalgaların
sedefleriyle çakıllarıyla tuzlu yosunlarıyla hışırtısı
denizde bir yürek gibi atan motor sesinden
istanbul’dan çıkıp boğazı geçip
odamı dolduran anıların yüzünden
kimisinin gözü yeşil, kimisinin bilekleri kelepçeli
kimisinin bir mendil var elinde
lavanta çiçeği kokuyor mendil
şu varna’da uyumanın yolu yok gülüm
şu varna’da, bor oteli’nde
206 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol