nekropsi

sultaniçe’de bir bok bulamayınca belki bişiler buluruz diye gittiğimiz, orda da bir bok bulamadığımız tatil yöresi. ama erikli iyidir. eziklik mi? var tabi...

- yaşar kemal neden size ’bozkırın tezenesi’ dedi?
- 1968’de almanya’dan gelirken kaza yapmıştık yugoslavya’da. orada hapishaneye düşmüştüm. hapishanedeyken yaşar kemal bana bir kitabını gönderdi. üstünde de ’bozkırın tezenesi’ne geçmiş olsun’diye bir not vardı. bir tek yaşar kemal’den geldi o not. başka da hiç kimseden gelmedi! <bkz:http://nesetertas.turk-info.com/basinda_ertas_2.php3>;

not: üstat okuma yazmayı o zamanlar bilmiyordur. onca züppeyi devlet sanatçısı ilan eden devlet bu kadar saf, bu kadar temiz bir anadolu çocuğuna elini uzatmamıştır. buna dikkat çekmeye çalışan yaşar kemal de bu yönteme başvurmuştur.

iki üstada da selam olsun!

ibranice "yeruşalayim". barışın bulunduğu yer, barış yeri, huzur yeri anlamında. tezat ki ne tezat.

trakya’nın edirne’den sonra en güzel ilidir. küçük ve sevimlidir. eski adı kırkkilise’dir. halk arasında bu eski adı kırkyatır olarak anılır. adının "kırk" sayısı ile kesinkes bağlantılı olmasına rağmen plaka numarası bundan bir eksik olan 39’dur. ilginç tabi...

kelime:ispiyon
anlatıcı:duman lekesi
bilici:is
anlatıcı:santrançta en değersiz taş
bilici:piyon
anlatıcı:birleştir
bilici:ispiyon
süre:7 saniye
ortam:dumur

yanlışlandırma. yanlış bilgilendirme olarak da kullanılır. yanlış bilgilendirmenin de gerçeklik perspektifinde değerlendirilmesiyle aslında bireylerin bilgilendirilmemiş olduğu açığa çıkar. bu yüzden dezenformasyonla eleledir, kolkoladır. ülkemin semalarında halkımı uyutmak için böyle neşe içinde ellerinden geleni yaparlar.

(bkz: doğan medyası)

önceleri televizyonda zap yaparken bir konuşmasına rastladığım, "tipe bak amuğa goyyim, bi gözü bana, diğeri allah’a bakıyor" diye esgeçtiğim, daha sonra kazara bir arkadaşın arabasında bir şarkısını dinleyerek ettiğim laftan utandığım insandır. evet hata ettim. evet sonra hastası oldum.

bir "hüzünle karışık" vardır ki beni benden alır.

koyverdin gittin bizi... ne diyim... içim yanıyor her türkünü söylediğinde sen... ne diyim... içim yanıyor.

türk müziğine grup vitamin tarafından "amman mualla" diye geçirilmiş yahudi halk parçası. "haydi coşalım" anlamına gelir.

distopik kapitalizm projeksiyonunda devletin bireylerden dua başına almayı göze alabileceği vergi türü. tarife nasıl olur orasını şartlar belirler. şaşkınım tabi. ama irrasyonel değilim. ayrıca adaletli vergi sisteminden yanayım.

ayçe idil erkmen anısına yazılmış harika bir grup yorum parçası.

ayçe idil erkmen kimdir diyenler için:

"1970’de kırklareli’de doğdu. istanbul üniversitesi iktisat fakültesi’nde okuduğu yıllarda devrimci düşüncelerle tanıştı. bir iyö-der’li olarak öğrenci gençliğin akademik-demokratik mücadelesinde yeraldı. 1990 yılında ortaköy kültür merkezi’nde çalışmaya başladı. özgürlük türküsü müzik grubunun ilk elemanlarındandı. ayşe gülen halk sahnesi’nde ve kültür ve sanatta tavır dergisinde çalıştı.

‘94’ün ekim ayında almanya’dan döndüğü sırada mehmet topaç’ın cezalandırılması nedeniyle başlatılan operasyonda ankara’da gözaltına alındı. onbeş gün işkenceden sonra tutuklanarak önce ankara’ya, ardından çanakkale hapishanesi’ne konuldu.

tahliyesine az bir süre kala devrimci bir sanatçı, bir kadın, bir cepheli olarak ölüm orucu direnişinin birinci ekibinde yeraldı. 26 temmuz 1996’da direnişinin 68. gününde ölümsüzleşti. sanatçı, yazar, oyuncu olan idil kararlılığıyla zaferi ördü. “ben bir mitralyözüm” sözüyle belleklere kazınan cüretiyle, kadının özgürlük mücadelesinde de bir sembol oldu."

yine şaban hoca. zaten sahiplendiği bir kaç adam vardı koca okulda. bunlara aşırı derecede imtiyaz tanırdı.

bizim tayfa fukara tayfa olduğundan genelde birinde sigara bulunurdu ve mesela 3. dersin 20. dakikasında 2. katın tuvaletinde buluşalım diye anlaşılarak bi 5-10 dakika zıkkımlanılırdı. nedense bu 3. derslerin çoğu şaban hocanın dersine denk gelirdi. bir iki kere bu amaçla hocanın yanına gidip lavaboya gitmek için izin istedim. adam tabi anladı. bundan sonraki ilkinde aşağıda verdi cevabı verdi ve bundan sonra çıkıp sigara içmek de serbesttim.


hocanın masasına yaklaşarak usulca:
- hocam, lavaboya gidebilir miyim?
45 kişinin önünde o kadar samimi ve meydan okurcasına:
+ sigara lazım mı?

kendisinden bir kaç kere de samsun 216 almışlığım vardır.

allah yolunu açık etsin hocam.

çoğul olarak gemini, tekil olarak geminus’tur. çoğulu ingilizce’de "ceminay" diye telaffuz edilir. cem ceminay bu burçtan mıdır bilinmez.

rte’nin demirel yanında model aldığı diğer kişi. olumlu ve olumsuz icraatları vardır.

çok yönlülüğümü ve zekâmı borçlu olduğumu düşündüğüm burç. bu açıdan olumludur. ancak burcumun söylenmesi sonrası insanlarda oluşan güvensizlikten şu son günlerde daha da nefret eder oldum.

- burcun ne senin?
+ ikizler.
- hmm. bi müddet görüşmeyelim.

şaşkınım tabi...

two-person-zero-sum game’ler için her oyuncunun elinde bulunan ve definite olan pay-off matrixlerine göre her oyuncunun pay-off’unu daha fazla artıramayacağı, yani her oyuncu için elde edilecek kazancın en fazla olduğu durumu sağlayan bir strateji(ki bu arada pure ve mixed olarak ikiye ayrılır) bulunduğunu ortaya koyan kişidir. ispatladığı teorem daha sonraları two-person-nonzero-sum game’ler ve sonrasında n-person-zero-sum ve n-person-nonzero-sum game’ler için geliştirilmiş ve halen de geliştirmektedir. nash, teoremini doktora tezinde ortaya koymuş ve ispatlamıştır ki bu doktora tezi bildiklerimizin aksine sadece 32 sayfadır. şu adresten ulaşılabilir:

http://static.scribd.com/docs/2t8gb37gc7x13.pdf

oyun teorisinin mühendislikteki spesifik bir uygulaması bitirme projemdir. oyun teorisi hakkında söyleceklerim devam edecektir. dikkatle ve huşu içinde izleyiniz efenim.

yasmin levy - la nina de las flores

(bkz: la nina de las flores)

yasmin’in sesini bir duyan bir daha asla unutamaz denmiş resmi internet sitesinde… doğru söze ne hacet!

kimdir peki yasmin levy?

23 aralık 1975’te "şehri mukaddes" kudüs’te doğan yasmin levy, kökleri 15. yüzyıla kadar giden judeo-ispanyol kültürü ve ladino müziği ile sefardik araştırmalarda bir öncü olarak tanımlanan babası yitzhak levy sayesinde henüz çocukluğunda tanıştı.

müzik kariyerine flamenko söyleyerek başlayan sanatçı, ladino dili ve kültürünün yok olması tehlikesi karşısında kendisini bir sorumluluk beklediğini fark ettikten sonra sefarad şarkılarına yöneldi ve repertuarının kaynağını babasının çalışmaları oluşturdu.

levy, özü ve oluşumu bakımından evrensel değerler taşıyan ancak belli bir cemaate hapsolmuş ladino müziğini ortadoğu’daki diğer kültürlerin müzikleri ile harmanlayarak, ele aldığı müziği ve dolayısıyla kültürü küçük bir kaynaktan alıp daha geniş denizlere yöneltme imkanı buldu. sanatçı anılan "füzyon"u israil, ispanya, türkiye, paraguay ve iran’dan müzisyenlerle çalışarak elde etti. gitar, ud, perküsyon, darbuka, arp, kontrbas, klarnet, kanun, ney, zurna, zil gibi farklı kültürlerin enstrümanlarının tınılarını, sahip olduğu harika ses ve yorum kabiliyeti ile birleştirerek müziğine "artı değer" katmayı bildi. böylelikle hem sefarad kültürünün korunmasına katkıda bulundu hem de bu müziğin çok-kültürlü ve bu nedenle daha sağlam bir şekilde "insanlık kültürü"ne eklemlenmesini sağladı.

albümleri:

• 2004: romance & yasmin
• 2005: la judería
• 2006: live at the tower of david, jerusalem
• 2007: mano suave



ne diyelim. dağılarak dinliyoruz efendim.

türkiye’de üst düzey bir yöneticiden aldığım "management for engineers" dersinde hocanın siyasi bir düzlemde tanımladığı ve benim de beynime bu tanımını da kazıdığım kavram:

"zaman, en demokratik hakkımızdır."

sonrasında yetiştirilmemiş projelere mazeret olarak sunulmaması gerektiği ortaya konuldu tabi.