ankarada heryerd görebileceğimiz, abi türev sor yapiim diyen ve xkarenin türevini al dedikten sora cevabı duyunca şaşırtan velet..
(bkz: yok öle bişey)
son dönemde boku çıkan reklam furyası.
klitoris, kadınlarda vajinanın üstünde bulunan bir cinsel organdır. erkek penisinin küçük boyutlusu gibidir. ancak erkeklerdeki gibi işeme fonksiyonu olmadığından başlıca işlevi cinsel haz alınmasıdır. üzerinde pek çok sinir hücresi olduğundan uyarılması cinsel haz verir.
"http://tr.wikipedia.org/wiki/klitoris"dan alındı
"http://tr.wikipedia.org/wiki/klitoris"dan alındı
amın kopsun
memen düşsün.
memen düşsün.
gördüğüm kadarıyla kendisi sagopa kajmer hayranıdır.
(bkz: evin ana)
xix. yüzyıl sonu ile xx. yüzyıl başlarındaki modernist arayışın canlılığını kaybetmesinden sonra ortaya çıkan çeşitli üslup ve yönelişlerin adı.
günümüz mimarisinde işlevsel olmayı bir tarafa bırakıp değişik yapı biçimlerini serbestçe kullanma eğiliminde olan üslup.
kötümser, karamsar, bedbin, optimist karşıtı.
gerçekte var olmayan, düşte kalan, hep öyle kalması istenilen (aşk, sevgi ve ilgi), eflatuni.
ilk basım denemelerinde kullanılmış olan köşeli harfler.
temel özelliği sivrilik olan, xii. yüzyıldan sonra rönesansa kadar avrupada gelişen sanat ve mimarlık üslubu.
sevinmek, sevinç duymak, kıvanmak.
(bkz: çağımızda her aşk)
roni margulies şiiridir
çağımızda her aşk
ayrıntılardan arındırsam hayatımı;
desem ki: ben elsayı çok sevdim.
o kadar. bir kapı aralandı kısaca:
bir başka dünyada, başka bir çağda
mümkün olabileceğini gördük aşkın.
usulca kapandı tekrar kapı sonra.
uzun uzun durmasam üzerinde;
desem ki: ben elsayı çok sevdim.
o kadar. aşkın başkalarını dışladığı,
sevdanın ille de bire bir yaşandığı yerde,
biri bir başkasını ne kadar sevebilirse,
o kadar sevebildim ben de işte.
desem ki, böylesi bir dünyada,
böyleyken insan ilişkileri
başka türlü sevemezdik zaten.
elsa duymuyorsa artık sözlerimi,
ne anlamı olabilir ki dediklerimin!
sonuç olarak yenildik işte.
desem ki, yumuşak bir sesle,
baştan yeniktir çağımızda her aşk.
herkes gibi yenildik işte biz de.
isyan etmesem, doğal karşılasam
ve ağlamayabilsem.
ağlamasam.
desem ki, değişecek birgün herşey,
çıkacak aşk bireylerin tekelinden.
ne değişir ki bizim için? ne değişir ki?
baştan yeniktir çağımızda her aşk
ve çağımızın çocukları, elsayla ben,
yenildik işte herkes gibi.
çağımızda her aşk
ayrıntılardan arındırsam hayatımı;
desem ki: ben elsayı çok sevdim.
o kadar. bir kapı aralandı kısaca:
bir başka dünyada, başka bir çağda
mümkün olabileceğini gördük aşkın.
usulca kapandı tekrar kapı sonra.
uzun uzun durmasam üzerinde;
desem ki: ben elsayı çok sevdim.
o kadar. aşkın başkalarını dışladığı,
sevdanın ille de bire bir yaşandığı yerde,
biri bir başkasını ne kadar sevebilirse,
o kadar sevebildim ben de işte.
desem ki, böylesi bir dünyada,
böyleyken insan ilişkileri
başka türlü sevemezdik zaten.
elsa duymuyorsa artık sözlerimi,
ne anlamı olabilir ki dediklerimin!
sonuç olarak yenildik işte.
desem ki, yumuşak bir sesle,
baştan yeniktir çağımızda her aşk.
herkes gibi yenildik işte biz de.
isyan etmesem, doğal karşılasam
ve ağlamayabilsem.
ağlamasam.
desem ki, değişecek birgün herşey,
çıkacak aşk bireylerin tekelinden.
ne değişir ki bizim için? ne değişir ki?
baştan yeniktir çağımızda her aşk
ve çağımızın çocukları, elsayla ben,
yenildik işte herkes gibi.
(bkz: gel git)
roni margulies şiiridir
gel git
ilk geldiğimde ingiltereye
yıllardan yetmiş iki yılında
ve ilk gördüğümde thames
nehrini,
"nasıl da" demiştim, kendi
kendime, "suları kahverengi.
nerede boğazın o maviliği,
o berrak sular!"
yıllar sonra yürüdüğümde
kıyısında nehrin bir akşamüzeri
çekildiğini gördüm suların,
izledim saatlerce.
akdenizde gelgit olmadığını
londrada öğrendim o gece.
öğrendiğim gibi büyük kısmını
tüm öğrendiklerimin.
sonra kaç defa şu veya bu kadınla
sular çekildiğinde açıkta kalan
yatağında yürüdüm nehrin,
elleri elimde, yanak yanağa.
ne zaman suların çekildiğini
görsem şimdi, elsa gelir yine aklıma.
gelenler geldi, gidenler gitti,
elsa kaldı yatağı gibi nehrin hayatımda.
gel git
ilk geldiğimde ingiltereye
yıllardan yetmiş iki yılında
ve ilk gördüğümde thames
nehrini,
"nasıl da" demiştim, kendi
kendime, "suları kahverengi.
nerede boğazın o maviliği,
o berrak sular!"
yıllar sonra yürüdüğümde
kıyısında nehrin bir akşamüzeri
çekildiğini gördüm suların,
izledim saatlerce.
akdenizde gelgit olmadığını
londrada öğrendim o gece.
öğrendiğim gibi büyük kısmını
tüm öğrendiklerimin.
sonra kaç defa şu veya bu kadınla
sular çekildiğinde açıkta kalan
yatağında yürüdüm nehrin,
elleri elimde, yanak yanağa.
ne zaman suların çekildiğini
görsem şimdi, elsa gelir yine aklıma.
gelenler geldi, gidenler gitti,
elsa kaldı yatağı gibi nehrin hayatımda.
makam sırası, basamak, derece düzeni, aşama sırası.
takma ad.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?