confessions

floydian

- Yazar -

  1. toplam entry 2839
  2. takipçi 2
  3. puan 41250

remember a day

floydian
anımsa bu günden daha önceki bir günü
genç olduğun bir günü
zamanı özgürce kullanabildiğin
karanlığın basmadığı

bir şarkı söyle
sabah öpücüğü olmaksızın söylenemeyen
kraliçe olabilirsin eğer istersen
ara kralını

neden bugün oynayamayız?
neden hep böyle kalamayız?

tırman en sevdiğin elma ağacına
dene güneşi yakalamayı
saklan küçük kardeşinin tabancasından
düşle uzaklarda olduğunu
neden erişemeyiz güneşe?
neden geri püskürtmeyiz yılları?
püskürtmeyiz yılları

remember a day

floydian
pink floyd - a saucerful of secrets albümünden.

remember a day
(wright) 4:33

remember a day before today
a day when you were young.
free to play alone with time
evening never came.
sing a song that can’t be sung
without the morning’s kiss
queen - you shall be it if you wish
look for your king
why can’t we play today
why can’t we stay that way

climb your favorite apple tree
try to catch the sun
hide from your little brother’s gun
dream yourself away
why can’t we reach the sun
why can’t we blow the years away
blow away
blow away
remember
remember

let there be more light

floydian
uzaklarda, çok uzaklarda
insanlar işittiler onun sözlerini
bir yolunu bulacağım
bir gün gelecek
bir şeylerin yapabileceği.
alev almak üzere olan koca gemi en sonunda
bağlantıya geçti mildenhall’daki insan ırkıyla

şimdi zamanıdır
uyanık olmanın
carter’ın babası gördü orada onu
ve anladı ona görüldüğünü rhull’un
başında nöbet tutan ölünün yaşayan ruhunun

aman tanrım, gözümün içinde birşey var
gökyüzünde birşey var
orada beni bekleyen
dış kilit yavaşça çevrilip açıldı
hizmetkarların iç çekişi duyuldu
dalgalanan elbisesiyle lucy gökyüzünde göründüğünde

ah ah, siz hiç mi?
hayır onlar hiç ama hiçbir zaman
diyeceğim!
toplayarak kozmik gücünü
yaydı pisişik akımını

let there be more light

floydian
pink floyd - a saucerful of secrets albümünden.

let there be more light
(waters) 5:38

far, far, far away - way
people heard him say - say
i will find a way - way
there will come a day - day
something will be done.

then at last the mighty ship
descending on a point of flame
made contact with the human race
at mildenhall

now, now, now is the time - time
time to be - be - be aware

carter’s father saw him there and
knew the road revealed to him
the living soul of of hereward the wake

oh, my, something in my eye - eye
something in the sky - sky
waiting there for me

the outer lock rolled slowly back
the service men were heard to sigh
for there revealed in glowing robes
was lucy in the sky

oh - oh - did you ever know - know
never ever will they
i cannot say

something in his cosmic art
and glowing slightly from his toes
his psychic emanations flowed

bike

floydian
bir bisikletim var. istersen binebilirsin ona.
bir sepeti var, ve çalan bir zili
ve onu güzel gösterecek herşeyi
sana verirdim onu mümkün olsaydı, ama ben de ödünç aldım.

sen tam bana göre bir kızsın.
sana her şeyi, her şeyi verebilirim eğer birşeyler istersen.

bir bisikletim var. matrak birşey.
önü açık. kırmızı ve siyah.
aylardır bende o.
eğer güzel olduğunu düşünürsen, o zaman sanırım bana da öyle gelir.

sen tam bana göre bir kızsın.
sana her şeyi, her şeyi verebilirim eğer birşeyler istersen.

bir fare biliyorum yuvası olmayan.
nedendir bilmiyorum. ona gerald adını taktım.
oldukça yaşlandı, ama iyi bir fare.

sen tam bana göre bir kızsın.
sana her şeyi, her şeyi verebilirim eğer birşeyler istersen.

bir sürü zencefilli çörek adamım var.
biri burda, biri şurda, bir sürü zencefilli.

birkaç tane al istersen. tabakta duruyorlar.
sen tam bana göre bir kızsın.
sana her şeyi verebilirim eğer birşeyler istersen.

bir oda biliyorum ezgilerle dolu.
bazıları uyanık, bazıları şangırtılı. çoğu saat tiktağı
haydi diğer odaya gidip çalıştıralım onları.

bike

floydian
pink floyd - the piper at the gates of dawn albümünden.

bike
(barrett) 3:22

i’ve got a bike, you can ride it if you like.
it’s got a basket, a bell that rings
and things to make it look good.
i’d give it to you if i could, but i borrowed it.

you’re the kind of girl that fits in with my world.
i’ll give you anything, everything if you want things.

i’ve got a cloak it’s a bit of a joke.
there’s a tear up the front. it’s red and black.
i’ve had it for months.
if you think it could look good, then i guess it should.

you’re the kind of girl that fits in with my world.
i’ll give you anything, everything if you want things.

i know a mouse, and he hasn’t got a house.
i don’t know why i call him gerald.
he’s getting rather old, but he’s a good mouse.

you’re the kind of girl that fits in with my world.
i’ll give you anything, everything if you want things.

i’ve got a clan of gingerbread men.
here a man, there a man, lots of gingerbread men.
take a couple if you wish. they’re on the dish.

you’re the kind of girl that fits in with my world.
i’ll give you anything, everything if you want things.

i know a room full of musical tunes.
some rhyme, some ching, most of them are clockwork.
let’s go into the other room and make them work.

the scarecrow

floydian
siyah ve yeşil bostan korkuluğu herkesin bildiği gibi
dimdikti şapkasına konmuş bir kuşla ve her yanı samandandı
umursamıyordu.
duruyordu bir arpa tarlasında.
kafası hiç çalışmıyordu
koları hareket etmiyordu rüzgar sert esmedikçe
ve toprakta fareler koşuşuyordu etrafında
duruyordu bir arpa tarlasında.
siyah ve yeşil bostan korkuluğu benden daha mutsuz
fakat şimdi kaderine terk ediyor kendini
çünkü zalim değil yaşam - aldırmıyor o.
duruyor bir arpa tarlasında.

the scarecrow

floydian
pink floyd - the piper at the gates of dawn albümünden.

the scarecrow
(barrett) 2:10

the black and green scarecrow as everyone knows
stood with a bird on his hat and straw everywhere.
he didn’t care.
he stood in a field where barley grows.

his head did no thinking
his arms didn’t move except when the wind cut up
rough and mice ran around on the ground
he stood in a field where barley grows.

the black and green scarecrow is sadder than me
but now he’s resigned to his fate
’cause life’s not unkind - he doesn’t mind.
he stood in a field where barley grows.

chapter 24

floydian
hareket altı aşamada tamamlanır
ve yedinci aşama başlangıca dönüştür
yedi, yeni ışığı simgeler
karanlık bir devrede daha arttırıldığında oluşur

değişim, geri dönüş, başarı
hatasız gidiş ve geliş
hareket şans getirir.
günbatımı.

kış gündönümü ile birlikte
değişim zamanı geldiğinde
yer yarılır, gök gürler
herşey bir anda ve tümüyle yok edilemez

değişim, geri dönüş, başarı
hatasız gidiş ve geliş.
hareket şans getiri.
gün batımı gün doğumu

hareket altı aşamada tamamlanır
ve yedinci aşama başlangıca dönüştür
yedi, yeni ışığı simgeler
karanlık bir devrede daha arttırıldığında oluşur
gün batımı gün doğumu.

chapter 24

floydian
pink floyd - the piper at the gates of dawn albümünden.

chapter 24
(barrett) 3:41

a movement is accomplished in six stages
and the seventh brings return.
the seven is the number of the young light
it forms when darkness is increased by one.
change returns success
going and coming without error.
action brings good fortune.
sunset.

the time is with the month of winter solstice
when the change is due to come.
thunder in the other course of heaven.
things cannot be destroyed once and for all.
change returns success
going and coming without error.
action brings good fortune.
sunset, sunrise.

a movement is accomplished in six stages
and the seventh brings return.
the seven is the number of the young light
it forms when darkness is increased by one.
change returns success
going and coming without error.
action brings good fortune.
sunset, sunrise.

the gnome

floydian
bir öykü anlatmak istiyorum
küçük bir adam hakkında
başarabilirsem
grimble gromble adında bir cüce
cüceler evde oturup
yemek yerler, uyurlar, şaraplarını içerler

o kırmızı bir tunik giyerdi
cam göbeği kukuletası
oldukça güzel görünürdü
büyük bir macera yaşadı o
çimlerin arasında,
sonunda açık havada
kazanarak yemek yiyerek, uygun zamanı bekleyerek

ve sonra birgün -ya ya ya şa şa şa!
bu cüceleri yaşasın deme biçimleridir...

gökyüzüne bak, ırmağa bak
harika değil mi?
gökyüzüne bak, ırmağa bak
harika değil mi?

dolaşarak, gidecek yerler keşfederek

ve sonra birgün -ya ya ya şa şa şa!
bu cücelerin yaşasın! deme biçimleridir...

the gnome

floydian
pink floyd - the piper at the gates of dawn albümünden.

the gnome
(barrett) 2:13

i want to tell you a story
about a little man
if i can.
a gnome named grimble crumble.
and little gnomes stay in their homes.
eating, sleeping, drinking their wine.

he wore a scarlet tunic,
a blue green hood,
it looked quite good.
he had a big adventure
amidst the grass
fresh air at last.
wining, dining, biding his time.
and then one day - hooray!
another way for gnomes to say
oooooooooomray.

look at the sky, look at the river
isn’t it good?
look at the sky, look at the river
isn’t it good?
winding, finding places to go.
and then one day - hooray!
another way for gnomes to say
oooooooooomray.
ooooooooooooooomray.

take up thy stethoscope and walk

floydian
doktor doktor, yatıyorum
doktor doktor, başım ağrıyor
doktor doktor, altın madendir
doktor doktor, ekmek boğazımda kaldı
doktor doktor, doymadım
doktor doktor, isa kan kaybetti
doktor doktor, acı kırmızıdır
doktor doktor, karanlık son
yulaf lapası, gulyabani, yağlı kaşık
kullanılmış kaşık, karanlık son

müzik sanki acıyı yatıştırıyor
sanki beyni uyarıyor
doktor lütfen karınıza söylermisiniz
hayatta olduğumu
çiçekler büyüyor
farkedin
farkedin
farkedin

flaming

floydian
yalnızken masmavi bulutların içinde
uzanırken kuş tüyü yorganın içinde, yihhu!
beni göremiyorsun ama ben görebiliyorum seni

tembelce zaman geçirirken sisli çiyde
otururken unicorn’un üzerinde korkusuzca
beni duyamıyorsun
ama ben duyabiliyorum seni

izlerken düğün çiçeklerinin ışığı emmelerini
uyurken kara hindiba çiçeklerinin üzerinde.
bu çok güzel, dokunmayacağım
ama belki daha sonra

süzülürken yıldızlarla aydınlanmış göklerde
yol alırken telefonla
hey, çıkıyoruz işte
hiç olmadığı kadar yükseklere.

yalnızken masmavi bulutların içinde
uzanırken kuş tüyü yorganın üzerinde.
yihhu! beni göremiyorsun
ama ben görebiliyorum seni

flaming

floydian
pink floyd - the piper at the gates of dawn albümünden.

flaming
(barrett) 2:45

alone in the clouds all blue
lying on an eiderdown.
yippee! you can’t see me
but i can you.

lazing in the foggy dew
sitting on a unicorn.
no fair, you can’t hear me
but i can you.

watching buttercups cup the light
sleeping on a dandelion.
too much, i won’t touch you
but then i might.

screaming through the starlit sky
traveling by telephone.
hey ho, here we go
ever so high.

alone in the clouds all blue
lying on an eiderdown.
yippee! you can’t see me
but i can you.

matilda mother

floydian
bir zamanlar bir kral varmış bu ülkeyi yöneten
majesteleri hüküm sürermiş.
gümüş gibi parlayan gözleriyle bu kırmızı kartal
gümüş yağdırırmış insanların üzerine.
ah anne, hadi anlat daha.

neden beni bırakman gerekti orda
asılı kalarak boşluğunda çocuksu hayal aleminin, bekleyerek.
yalnızca okuman gerekirdi
siyahla karalanmış satırları ve herşey parlayacaktı o zaman.

irmağın öte yanına geçerek ahşap kunduralarla
krala haberleri iletmek için çanlarla
bin esrarengiz atlı tırmanırmış
doruklara evvel zaman içinde.

düşünürdüm ve düşlerdim
sözcüklerin farklı anlamları olduğunu
evet öyleydi...

o odada geçirdiğim tüm zaman boyunca
oyuncak bebek evinin karanlığı, eski güzel kokusu
ve masallar beni doruklarda
güneş ışığının süzüldüğü bulutların üzerinde gezinirdi.
ah anne hadi anlat daha
hadi anlat daha.

matilda mother

floydian
pink floyd - the piper at the gates of dawn albümünden.

matilda mother
(barrett) 3:07

there was a king who ruled the land.
his majesty was in command.
with silver eyes the scarlet eagle
showers silver on the people.
oh mother, tell me more.

why’d’ya have to leave me there
hanging in my infant air
waiting?
you only have to read the lines
they’re scribbly black and everything shines.

across the stream with wooden shoes
with bells to tell the king the news
a thousand misty riders climb up
higher once upon a time.

wandering and dreaming
the words have different meaning.
yes they did.

for all the time spent in that room
the doll’s house, darkness, old perfume
and fairy stories held me high on
clouds of sunlight floating by.
oh mother, tell me more
tell me more.
aaaaaaaah
aaaaaaaah
aaaaaaaah

lucifer sam

floydian
lucifer sam, siyam kedisi
her zaman senin yanında oturur.
her zaman senin yanında
bu kedide birşey var
tanımlayamadığım
jennefer gentle, sen bir cadısın
sen sol tarafta
o sağ tarafta,
ah hayır
bu kedide tanımlayamadığım birşey var

lucifer, denize git
hippi kedisi ol
gemi kedisi ol.
bir yerde, herhangi bir yerde.
bu kedide tanımlayamadığım birşey var.

gece sinsi sinsi gezinip kumu eşeliyor.
gizlice dolanıp toprakta.
ortaya çıkacak o
ses oralardayken.
bu kedide tanımlayamadığım birşey var.

lucifer sam

floydian
pink floyd - the piper at the gates of dawn albümünden.

lucifer sam
(barrett) 3:07

lucifer sam, siam cat.
always sitting by your side
always by your side.
that cat’s something i can’t explain.

ginger, ginger you’re a witch.
you’re the left side
he’s the right side.
oh, no!
that cat’s something i can’t explain.

lucifer go to sea.
be a hip cat
be a ship’s cat.
somewhere, anywhere.
that cat’s something i can’t explain.

at night prowling sifting sand.
hiding around on the ground.
he’ll be found when you’re around.
that cat’s something i can’t explain.
104 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol