confessions

elma sekeriiii

- Yazar -

  1. toplam entry 15083
  2. takipçi 2
  3. puan 218478

stella

elma sekeriiii
ne denilse de acısı azalmayacak farkındayım. anne çok ayrı bir yerdedir bizim için çünkü.

ona sadece allah’tan dayanma gücü diliyorum, geride kalan sevdiklerine sıkıca sarılmasını, onlardan metanet bulup hiç bırakmamasını...


ba$ın sağ olsun stella.

1 mayıs

elma sekeriiii
demokrasinin demlendiği, bir kez daha i$çilerle hükümetin arasında derin yarıkların açıldığı gün.

demokrasi demlendi evet, ancak suyu çok kireçli heralde bi b.ka benzemedi.
"bu ülkede demokrasi var!" diyeni bi getirin bana, el kadar aklı olmayan bu insanın yüzüne tüküreyim ben.



millet i$çi ve aynı zamanda bahar bayramını kutlasın, suratlarında manukyan maskelerle dola$an polisler de sıkı yönetim ilan edip milleti kırmızı sularla gaz bombalarıyla kovalasın.

hay 1 mayıs kadar kafanıza ta$ dü$sün be!

gençturkcell

elma sekeriiii
indirimleri falan süper de, sürekli kontör yüklemeyenler için zulüm olur.

gidersiniz mcdonald’s a mesela, "aa 2. menü ücretsizdi dimi" $eklinde sevindikten sonra, $ifre için giri$ler yaparsınız bir bakmı$sınız reddedilmi$.
1 ayı geçmi$tir en son kontör yüklemenizden sonra çünkü.
rezillik.

ulan "kampanyadan yararlanma süreciniz sona ermi$tir" cinsinden bi mesajı cok mu görüyorlar nedir, ota boka reklam için tonla abuk mesajlar atarlar ama...

türban

elma sekeriiii
can dündar’ın hakkında yazı yazdıgı konudur. noktasına dokunulmadan aktarılmı$tır.

iran’da örtü okula sinsice girdi; "3 yılda herkes örtündü"


önceki gece ntv’de akademisyenlerle türbanı tartışıyorduk, ki internet adresimize bir mektup düştü.
tahran’da yaşamış, "adının açıklanmasını istemeyen" bir diplomat eşi, iran’daki örtünme konusundaki deneyimini aktarıyor, türk kadınlarını uyanık olmaya çağırıyordu. ismi kontrol ettik; doğruydu.
mektup, 1991-94 yılları arasında türkiye’nin tahran büyükelçiliği’ni yapan korkmaz haktanır’ın eşi handan haktanır’dan geliyordu.yayında isim vermeden, mektuptan bölümler okudum.
yayından sonra da kendisine ulaşıp mektubun tamamına bu köşede yer vermek için iznini istedim.
işte handan haktanır’ın "türban uyarısı":

"ruj süreni sopaladılar"
"tahran’da görev yapmış bir diplomatın eşi olarak, türban konusunda düşündüklerimi bir iki cümleyle ifade etmek isterim:
tayin yerimiz olan tahran’a uçağımız inerken ’hicab’ımı başıma geçirdiğimde kendimi şöyle teselli ediyordum:
’nasıl olsa burası benim ülkem değil. birkaç yıl dişimi sıkar katlanırım. çok şükür ki biz atatürk kızlarıyız ve böyle şeyler bizim başımıza gelmez.’
tahran’daki görev süremiz boyunca (gayrimüslimler de dahil olmak üzere) ’hicab’sız dolaşan tek bir kadın görmedim. bir yabancı diplomatın eşi, şapka takarak bu yasağı delmeyi denedi, ancak devrim polisleri kendisini derhal ikaz ettiler.
bir başkasının eşi ruj sürdüğü için karakola alındı ve ellerine sopalarla vuruldu. bu hanım bir keresinde ’eğer müslümanlık buysa, hıristiyan olduğum için çok şanslıyım’ demişti.

"süreç 3 yılda tamamlandı"
"tayinimizin ilk günlerinde iranlı hanım dostlarım bana sürekli olarak türk kadınlarının dikkatli olmalarını ve erkeklerin bilinçaltındaki güvensizlik duygularından ve endişelerden kaynaklanan bu uygulamanın, sinsice ve adım adım geldiğini söylüyorlardı.
bir gün okullarına gittiklerinde kapıda ’bundan böyle hicabsız derslere giremeyeceklerine’ dair bir kâğıt bulmuşlardı.
dedikleri kadarıyla, sürecin tamamlanması üç yıl almıştı. ondan sonra ise çok geç olmuştu.
itiraz edenlerin sayısı giderek azalmış, sonuçta yıllar sonra bu ortam içine doğan kızlar için ’hicab’lı olmak son derece doğal ve yerine getirilmesi gereken bir şart olarak algılanmaya başlanmıştı.
bu uyarıları ben o zaman masal dinler gibi dinlemiştim. evet, ben de onlar gibi giyiniyordum, ama bu benim değil onların sorunuydu. bizim ülkemizde böyle şeyler olmazdı.

"rüyamda korkuyordum"
ancak, bir süre sonra vestiyerden ’hicab’ımı alıp taktığımı, ancak sokağa çıktıktan sonra fark ettiğimin ayırdına vardım. ’hicab’, benim için de artık bir refleks haline gelmişti.
öyle ki, bazen rüyalarımda bile kendimi başı açık olarak gördüğümde korkuyla uyanıyor ’devrim polisleri geliyor, ben ise hicabımı takmamışım’ diye paniğe kapılıyordum. işte o zaman, ’hicab’ın aslında buzdağının görünen parçası olduğunu; asıl amacın, kadının ezilmesi, kontrol altına alınması ve korku altında yaşayan, ikinci sınıf insanlar olduklarına inandırılması olduğunu anladım.
o nedenle türk kadınlarının çok dikkatli olması ve son derece masumane bir şekilde, özgürlük adı altında gelen bazı uygulamaların, ileride çok daha baskıcı bir rejimin ayak sesleri olabileceğini asla akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir.
en içten saygılarımla..."

[email protected]
633 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol