(bkz: street fighters)
(bkz: mortal kombat)
vakıf dedin mi ondan sorulur.
ne denilse de acısı azalmayacak farkındayım. anne çok ayrı bir yerdedir bizim için çünkü.
ona sadece allahtan dayanma gücü diliyorum, geride kalan sevdiklerine sıkıca sarılmasını, onlardan metanet bulup hiç bırakmamasını...
ba$ın sağ olsun stella.
ona sadece allahtan dayanma gücü diliyorum, geride kalan sevdiklerine sıkıca sarılmasını, onlardan metanet bulup hiç bırakmamasını...
ba$ın sağ olsun stella.
gazlardan zehirlenenler oldu, kalp krizi geçiren chpli milletvekilleri ve türk-i$li i$çiler oldu, milletin üzerine ölüm kusar gibi kırmızı renkteki tazyikli sularla saldırıldı ama yok yani, istanbulda olumsuz bir durum ya$anmadı.
atv haberin hükümete pe$ke$ çekmesine nazaran saglam ayarlar verip gerektigi yerde sözünü esirgemeyen haber programıdır.
ezelden ugur dündarı severdim daha bir sever oldum.
ezelden ugur dündarı severdim daha bir sever oldum.
kriz yönetimi sıfır olan parti.
-ayaklar ba$ı yönetemez. ba$larım bayramınıza gidin ba$ka yerde kutlayın lan!
-ayaklar ba$ı yönetemez. ba$larım bayramınıza gidin ba$ka yerde kutlayın lan!
demokrasinin demlendiği, bir kez daha i$çilerle hükümetin arasında derin yarıkların açıldığı gün.
demokrasi demlendi evet, ancak suyu çok kireçli heralde bi b.ka benzemedi.
"bu ülkede demokrasi var!" diyeni bi getirin bana, el kadar aklı olmayan bu insanın yüzüne tüküreyim ben.
millet i$çi ve aynı zamanda bahar bayramını kutlasın, suratlarında manukyan maskelerle dola$an polisler de sıkı yönetim ilan edip milleti kırmızı sularla gaz bombalarıyla kovalasın.
hay 1 mayıs kadar kafanıza ta$ dü$sün be!
demokrasi demlendi evet, ancak suyu çok kireçli heralde bi b.ka benzemedi.
"bu ülkede demokrasi var!" diyeni bi getirin bana, el kadar aklı olmayan bu insanın yüzüne tüküreyim ben.
millet i$çi ve aynı zamanda bahar bayramını kutlasın, suratlarında manukyan maskelerle dola$an polisler de sıkı yönetim ilan edip milleti kırmızı sularla gaz bombalarıyla kovalasın.
hay 1 mayıs kadar kafanıza ta$ dü$sün be!
"hade bakalım yazı yazın bana" denildiginde yazması çok zor olan hede.
az ve öz yazarsın neden az yazdın diye agla$ırlar, çok yazarsın bu ne böyle edebiyat yazmı$sın derler.
az ve öz yazarsın neden az yazdın diye agla$ırlar, çok yazarsın bu ne böyle edebiyat yazmı$sın derler.
(bkz: the day after tomorrow)
$u aralar agız kulak mesafesi sıfır olan insan.
yazarın notu:oyundaki kenar bitki ki$isi rolünü kapabilmi$ kendisi, agaç rolü yapıyor sanıyorum. gidip izliyecegiz bakalım hı$ırtı da çıkarıcak mı...
yazarın notu:oyundaki kenar bitki ki$isi rolünü kapabilmi$ kendisi, agaç rolü yapıyor sanıyorum. gidip izliyecegiz bakalım hı$ırtı da çıkarıcak mı...
$i$e çevirmece oyununda cesareti seçen ki$inin "votkayla sütü karı$tırıp içeceksin ama?" dediklerinde lüp lüp bi bardak votka-sütü kafaya dikmesi.
adamda ne mide varmı$ yahu...
adamda ne mide varmı$ yahu...
(bkz: öküz sevgili)
(bkz: kanlıca yogurdu)
-yahu pirinci de yemeyiver bulgur ye, öyle terbiye edelim biz de onları!
hay allah seni ne yapsın be ba$bakan. pirincin fiyatını dü$ürmeye çalı$acagına yemeyiverelim diyor...
hay allah seni ne yapsın be ba$bakan. pirincin fiyatını dü$ürmeye çalı$acagına yemeyiverelim diyor...
indirimleri falan süper de, sürekli kontör yüklemeyenler için zulüm olur.
gidersiniz mcdonalds a mesela, "aa 2. menü ücretsizdi dimi" $eklinde sevindikten sonra, $ifre için giri$ler yaparsınız bir bakmı$sınız reddedilmi$.
1 ayı geçmi$tir en son kontör yüklemenizden sonra çünkü.
rezillik.
ulan "kampanyadan yararlanma süreciniz sona ermi$tir" cinsinden bi mesajı cok mu görüyorlar nedir, ota boka reklam için tonla abuk mesajlar atarlar ama...
gidersiniz mcdonalds a mesela, "aa 2. menü ücretsizdi dimi" $eklinde sevindikten sonra, $ifre için giri$ler yaparsınız bir bakmı$sınız reddedilmi$.
1 ayı geçmi$tir en son kontör yüklemenizden sonra çünkü.
rezillik.
ulan "kampanyadan yararlanma süreciniz sona ermi$tir" cinsinden bi mesajı cok mu görüyorlar nedir, ota boka reklam için tonla abuk mesajlar atarlar ama...
can dündarın hakkında yazı yazdıgı konudur. noktasına dokunulmadan aktarılmı$tır.
iranda örtü okula sinsice girdi; "3 yılda herkes örtündü"
önceki gece ntvde akademisyenlerle türbanı tartışıyorduk, ki internet adresimize bir mektup düştü.
tahranda yaşamış, "adının açıklanmasını istemeyen" bir diplomat eşi, irandaki örtünme konusundaki deneyimini aktarıyor, türk kadınlarını uyanık olmaya çağırıyordu. ismi kontrol ettik; doğruydu.
mektup, 1991-94 yılları arasında türkiyenin tahran büyükelçiliğini yapan korkmaz haktanırın eşi handan haktanırdan geliyordu.yayında isim vermeden, mektuptan bölümler okudum.
yayından sonra da kendisine ulaşıp mektubun tamamına bu köşede yer vermek için iznini istedim.
işte handan haktanırın "türban uyarısı":
"ruj süreni sopaladılar"
"tahranda görev yapmış bir diplomatın eşi olarak, türban konusunda düşündüklerimi bir iki cümleyle ifade etmek isterim:
tayin yerimiz olan tahrana uçağımız inerken hicabımı başıma geçirdiğimde kendimi şöyle teselli ediyordum:
nasıl olsa burası benim ülkem değil. birkaç yıl dişimi sıkar katlanırım. çok şükür ki biz atatürk kızlarıyız ve böyle şeyler bizim başımıza gelmez.
tahrandaki görev süremiz boyunca (gayrimüslimler de dahil olmak üzere) hicabsız dolaşan tek bir kadın görmedim. bir yabancı diplomatın eşi, şapka takarak bu yasağı delmeyi denedi, ancak devrim polisleri kendisini derhal ikaz ettiler.
bir başkasının eşi ruj sürdüğü için karakola alındı ve ellerine sopalarla vuruldu. bu hanım bir keresinde eğer müslümanlık buysa, hıristiyan olduğum için çok şanslıyım demişti.
"süreç 3 yılda tamamlandı"
"tayinimizin ilk günlerinde iranlı hanım dostlarım bana sürekli olarak türk kadınlarının dikkatli olmalarını ve erkeklerin bilinçaltındaki güvensizlik duygularından ve endişelerden kaynaklanan bu uygulamanın, sinsice ve adım adım geldiğini söylüyorlardı.
bir gün okullarına gittiklerinde kapıda bundan böyle hicabsız derslere giremeyeceklerine dair bir kâğıt bulmuşlardı.
dedikleri kadarıyla, sürecin tamamlanması üç yıl almıştı. ondan sonra ise çok geç olmuştu.
itiraz edenlerin sayısı giderek azalmış, sonuçta yıllar sonra bu ortam içine doğan kızlar için hicablı olmak son derece doğal ve yerine getirilmesi gereken bir şart olarak algılanmaya başlanmıştı.
bu uyarıları ben o zaman masal dinler gibi dinlemiştim. evet, ben de onlar gibi giyiniyordum, ama bu benim değil onların sorunuydu. bizim ülkemizde böyle şeyler olmazdı.
"rüyamda korkuyordum"
ancak, bir süre sonra vestiyerden hicabımı alıp taktığımı, ancak sokağa çıktıktan sonra fark ettiğimin ayırdına vardım. hicab, benim için de artık bir refleks haline gelmişti.
öyle ki, bazen rüyalarımda bile kendimi başı açık olarak gördüğümde korkuyla uyanıyor devrim polisleri geliyor, ben ise hicabımı takmamışım diye paniğe kapılıyordum. işte o zaman, hicabın aslında buzdağının görünen parçası olduğunu; asıl amacın, kadının ezilmesi, kontrol altına alınması ve korku altında yaşayan, ikinci sınıf insanlar olduklarına inandırılması olduğunu anladım.
o nedenle türk kadınlarının çok dikkatli olması ve son derece masumane bir şekilde, özgürlük adı altında gelen bazı uygulamaların, ileride çok daha baskıcı bir rejimin ayak sesleri olabileceğini asla akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir.
en içten saygılarımla..."
[email protected]
iranda örtü okula sinsice girdi; "3 yılda herkes örtündü"
önceki gece ntvde akademisyenlerle türbanı tartışıyorduk, ki internet adresimize bir mektup düştü.
tahranda yaşamış, "adının açıklanmasını istemeyen" bir diplomat eşi, irandaki örtünme konusundaki deneyimini aktarıyor, türk kadınlarını uyanık olmaya çağırıyordu. ismi kontrol ettik; doğruydu.
mektup, 1991-94 yılları arasında türkiyenin tahran büyükelçiliğini yapan korkmaz haktanırın eşi handan haktanırdan geliyordu.yayında isim vermeden, mektuptan bölümler okudum.
yayından sonra da kendisine ulaşıp mektubun tamamına bu köşede yer vermek için iznini istedim.
işte handan haktanırın "türban uyarısı":
"ruj süreni sopaladılar"
"tahranda görev yapmış bir diplomatın eşi olarak, türban konusunda düşündüklerimi bir iki cümleyle ifade etmek isterim:
tayin yerimiz olan tahrana uçağımız inerken hicabımı başıma geçirdiğimde kendimi şöyle teselli ediyordum:
nasıl olsa burası benim ülkem değil. birkaç yıl dişimi sıkar katlanırım. çok şükür ki biz atatürk kızlarıyız ve böyle şeyler bizim başımıza gelmez.
tahrandaki görev süremiz boyunca (gayrimüslimler de dahil olmak üzere) hicabsız dolaşan tek bir kadın görmedim. bir yabancı diplomatın eşi, şapka takarak bu yasağı delmeyi denedi, ancak devrim polisleri kendisini derhal ikaz ettiler.
bir başkasının eşi ruj sürdüğü için karakola alındı ve ellerine sopalarla vuruldu. bu hanım bir keresinde eğer müslümanlık buysa, hıristiyan olduğum için çok şanslıyım demişti.
"süreç 3 yılda tamamlandı"
"tayinimizin ilk günlerinde iranlı hanım dostlarım bana sürekli olarak türk kadınlarının dikkatli olmalarını ve erkeklerin bilinçaltındaki güvensizlik duygularından ve endişelerden kaynaklanan bu uygulamanın, sinsice ve adım adım geldiğini söylüyorlardı.
bir gün okullarına gittiklerinde kapıda bundan böyle hicabsız derslere giremeyeceklerine dair bir kâğıt bulmuşlardı.
dedikleri kadarıyla, sürecin tamamlanması üç yıl almıştı. ondan sonra ise çok geç olmuştu.
itiraz edenlerin sayısı giderek azalmış, sonuçta yıllar sonra bu ortam içine doğan kızlar için hicablı olmak son derece doğal ve yerine getirilmesi gereken bir şart olarak algılanmaya başlanmıştı.
bu uyarıları ben o zaman masal dinler gibi dinlemiştim. evet, ben de onlar gibi giyiniyordum, ama bu benim değil onların sorunuydu. bizim ülkemizde böyle şeyler olmazdı.
"rüyamda korkuyordum"
ancak, bir süre sonra vestiyerden hicabımı alıp taktığımı, ancak sokağa çıktıktan sonra fark ettiğimin ayırdına vardım. hicab, benim için de artık bir refleks haline gelmişti.
öyle ki, bazen rüyalarımda bile kendimi başı açık olarak gördüğümde korkuyla uyanıyor devrim polisleri geliyor, ben ise hicabımı takmamışım diye paniğe kapılıyordum. işte o zaman, hicabın aslında buzdağının görünen parçası olduğunu; asıl amacın, kadının ezilmesi, kontrol altına alınması ve korku altında yaşayan, ikinci sınıf insanlar olduklarına inandırılması olduğunu anladım.
o nedenle türk kadınlarının çok dikkatli olması ve son derece masumane bir şekilde, özgürlük adı altında gelen bazı uygulamaların, ileride çok daha baskıcı bir rejimin ayak sesleri olabileceğini asla akıllarından çıkarmamaları gerekmektedir.
en içten saygılarımla..."
[email protected]
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?