atlantis

dead can dance’ın 1987 çıkışlı albümleri. diğer albümleri gibi bu da birbirinden dinlenesi parçaları barındırmakta. ama içlerindeki "cantara"nın yeri apayrı.

albümde yer alan parçalar:

anywhere out of the world
windfall
in the wake of adversity
xavier
dawn of the iconoclast
cantara
summoning of the muse
persephone the gathering of flowers

dead can dance’ın 1994 yılına âit live albümü.
içeriğinde bulunan parçaların çoğunun müziği akıllara kazınacak/unutulmayacak kadar müthiş. zaten bazı parçalar da grubun diğer albümlerinden alınma.

rakim
persian love song
desert song
yulunga
piece for solo flute
the wind that shakes the barley
i am stretched on your grave
i can see now
american dreaming
cantara
oman
the song of the sybil
tristan
sanvean
don t fade away

lisa gerrard’ın 1995 yılında -dead can dance haricinde- çıkarmış olduğu ilk solo albüm.

albümde bulunan dinlenesi parçalar şunlardır:

violina
la bas
persian love song
sanvean
the rite
ajhon
glorafin
majhnevea s music box
largo
werd
laurelei
celon
venteles
swans
nilleshna
gloradin

bu albümdeki birkaç parça, sanatçının dead can dance’ta iken brendan perry ile birlikte çıkarmış oldukları "toward the within" albümündendir.

"the english patient" filminde sırma saçlı halleriyle arz-ı endâm etmiş olan oyuncu.
filmde canlandırdığı karakter için: (bkz: kip)

inkaların başkentidir.şimdilerde peru şehridir. aynı zamanda bu uygarlıktan ve kentten etkilenerek bu ismi seçmiş olan alman müzik topluluğudur. new age müzik icra ederler. dinlenesi, tavsiye edilesidirler.

(bkz: santiago cabrera) tarafından canlandırılan heroes karakteri.

süper güçlerinden habersiz ( ya da inkar yoluna giderek )siyasete atılmaya kalkan (bkz: heroes) karakteri.

süper kahramanın rolünü (bkz: adrian pasdar) canlandırıyor.

son zamanlarda seyircinin aklını başından alan seyredilesi dizi (bkz: heroes)’un süper güçlere sahip karakterlerinden biri.

peter rolünde; gilmore girls, boston public gibi cnbc-e dizilerinde de rol almış olan (bkz: milo ventimiglia ) var.

hopi kızılderilileri dilinde anlamı " dönüşüm hâlinde hayat "tır.

" golden eye " deyişine hasta olduğum süper babanne.

winds and shadows adlı parçası ile dinleyeni (bkz: ben) kendinden geçiren tunuslu ûdi.

sevimli tatlı su canlıları.

akvaryuma yaklaştığınızda şirin şıpırtılar çıkararak yem istediklerini belirten minik oburlar.

ekşi sözlük sayesinde.

aklımızı başımızdan alan, çekip gideceğim, göreceğim bu yerleri birgün şeklinde düşündüren fotoğrafları her ay önümüze seren dergi.

(bkz: kenneth garrett)
(bkz: david doubilet)
(bkz: reza deghati)
(bkz: alex webb)

hayatın her karesinde olmazsa olmaz tutkulardan.

müzikleri ve sahneleri yüzünden tekrar tekrar izlenen filmlerden.

son sahnelerde uncas’ın ölümü ve insanı çarpan intihar sahnesi kaç kez seyredilmiş, o müzik eşliğinde kendinden geçilmiştir bilinmez.

o müthiş sahneleri ve müzikleri ile hafızaya kazınan film.

(bkz: ispanyol)
(bkz: now we are free )
(bkz: lisa gerrard)