confessions

atacamadesert

- Yazar -

  1. toplam entry 4909
  2. takipçi 1
  3. puan 101961

dalgalandim da duruldum

atacamadesert
yeni nesil grup ya da şarkıcıların büyük sanatçılardan dinlemeye alıştığımız besteleri iyi yorumlamaları hiç müzeyyen senar dinlememiş bir ergen bünyeye müzeyyen senar ı google da bile aratabiliyorsa ne güzeldir.

ama anlıyorsun değil mi şarkısını sadece teoman dan dinleyip aslında barış manço ya ait bir şarkı olduğunu bilmeyen bünyeler de yaratıyorsa, şarkının bilindik olmasına sevinmekle yetineceğiz demektir.

herkes en iyi bildiği şekilde her şarkıyı yorumlasın, kulaklarımızı tırmalayanlar zaten mağmayı boylar, iyiler ise altın gibi çamur da atsanız altın kalacaklar.

fitmeyker

atacamadesert
akıl ya da bilgi yaşla gelseydi kedi hayvanlarının bu kadar kısa yaşam sürüp ama neden bilgece bakıp davrandığını anlayamayacağımız bir dünyada kısaca bir atamızın dediği gibi akıl yaşta değil baştadır deyip lafı da çok uzatmadan genç ve yeni bilgicimize hoşgeldin diyorum.

yaran fıkralar

atacamadesert
yanyana çiftliklerde çalışan iki eşekten birisi mutlu bir hayat sürmekte diğeri ise çok ağır işlerde koşturulup eziyet görmekteymiş. mutlu eşek eziyet görene neden katlandığını sorduğu zaman diğer eşek:
-ümidim var, deyip duruyormuş.
gel zaman git zaman mutlu eşek bu "ümidim var" meselesini merak etmiş ve eziyet gören eşeğe bunun sebebini söylemesini istemiş. eziyet gören eşek,mutlu eşeğe bir akşam yemeği vaktinde kendi çiftliklerine gelmesini söylemiş.
beraberce mutfağın penceresinin altında beklemişler. çiftliğin hanımı kocasının tabağına çorbayı koyar koymaz adam daha bir yudum almadan tabağı devirmiş ve bağırmış:
-ulan karı bi daha önüme böyle yal gibi çorba koyarsan şu dışardaki eşeğe siktirecem seni haberin olsun!

vermiş kadar oldu

atacamadesert
komser şekspir filminde bir hayat kadınını canlandıran müjde ar ın karakolda gözaltındaki genç bir elemandan işittiği replik.



:--------------------------------------------------spoiler---------------------------------------------------:

müjde ar ve delikanlı oynayacakları oyunun provasını yaparlarken karşı karşıya ve elele dururlar. müjde çocuğun gözlerine bakıp:
-ne güzel bir şeysin sen çocuk! veresim geldi, der; ağır roman daki gibi kırık tükçesiyle.
burda delikanlının cevabıdır bu cümle:
-vermiş kadar oldu!

dedeefendi yokuşu

atacamadesert
ankara nın kurtuluş semtinde, başında durduğunuz zaman size dünyanın en dik yokuşuymuş gibi gelen yokuşudur.

tabii eğer 7 ila 11 yaş arasını o yokuştan kışları soğuk ve kar yağışlı olan bir iklimde buz tutmuşken çıkmaya, en kötüsü inmeye çalıştıysanız; ya da yazları sıcak ve kurak olan bir iklimde çıkarken elinizde henüz icat edilmemiş 500ml pet şişe su yokken çıkmaya çalıştıysanız.

büyüdükten, boyum veya aklım uzadıktan sonra hangisinin etkisiydi bilmiyorum ama yokuşun başında durup şöyle bir yukarı bakınca, "ulaaaaan bu muymuş la bize küçükken nerdeyse 90 derece dikmiş gibi gelen yokuş, kışları ayakkabılarımıza ince çorap bağladığımız halde donmuş kaldırımlarının kül dökülmemiş kısımlarından it gibi korka korka indiğimiz yokuş, yazları ağzımızdan burnumuzdan soluyarak, tam ortasında otura dinlene çıktığımız yokuş?" diyip şaşırmışımdır.

tekrar tekrar bakınca şöyle dedim: "ya bu yokuş eskisi kadar dik değil, ya yağan karlar eski karlar değil, ya da ben küçükken çok salaktım".

dokuz eylül sokak

atacamadesert
ankara nın kurtuluş semtinde dedeefendi yokuşundan çıktıktan sonsa sağdaki ikinci sokağa saptığınız zaman girmiş olduğunuz sokaktır. öyle uzun bir sokaktır ki; sokağın sonunda olan evinize yürürken bütün hayatınız; o zamanlar zaten 12-13 yaşlarında olduğunuz için anne-baba ve kardeşinizin hayatları da gözlerinizin önünden şerit gibi geçmekle kalmaz, ve sokak hala bitmez.

bir arkadaşım sokağa girip yarısına kadar ilerleyip bizim evin numarasına sıra gelinceye kadar ya ankara şehrinin ya da dünyanın sonunun geleceğine kanaat getirmiş olmalıydı ki; o anda önünde bulunduğu bakkaldan bizim evi aramış ve daha ne kadar yürümesi gerektiğini sormuştu.

ben ona sabırlı olup devam etmesi gerektiğini sokağın bittiği yerde zaten bizim eve denk geleceğini söylemiştim.

ve bir kış, bana bütün kış boyunca gibi gelen bir zaman dilimi boyunca biz o sokakta asfalta ayağımızı basmadan buzlar üzerinde yürüyerek evimize ulaşmıştık. ya o zamanlar bizim mahalle sibiryaya daha yakındı, ya da o zamanlar küresel ısınma daha doğmamıştı.

kız arkadaşa oje sürmek

atacamadesert
oje yi hayatımıza bir güzellik objesi olarak sokan duman ın "hangi ojeaaaa yakışmaz ki kız sanaaaaaaaaa" şarkısı eşliğinde yapılabilirse dadından yenmeyecek aktivitedir.

bana sorarsanız ben hiçbir kız arkadaşıma oje sürmedim. ama birisine düğün günü karlı bir havada yana yakıla arayıp beyaz oje bulmuştum. sayılır mı?

kız arkadaşının apiş arasını görmek

atacamadesert
"kız arkadaş" olarak nitelendirilen bir hatunun bacaklarının arasındaki mahrem yerini görmek demektir.

allahım hiçbir kız arkadaşımın apış arasını görmeyi nasip etmedi bugüne kadar; bundan sonra da etmesindir. amma ve lakin şöyle bir rus hatundur; melez bir fıstıktır; mini etek giymiştir; altına külot giymemiştir; tren kompartmanında karşımda oturmaktadır. ne yalan söyleyeyim? bakarım. niye yalan söyliyim yaa bakarım işte. alla allaaa.
199 /

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol