arpejperver

eşkiya tadı beklemek ne kadar doğru ama,
yavuz turgul ve şener şen olunca bekliyor insan bir nebze...
gel gör ki o büyüyü bulamadım.
haaa?
film kötü mü?
karşılaştırmalar yaparsak vasat, yapmazsak iyi bir film.
kenan psikopat, ezilmiş ama doğrulmuş adam rollerinin (yazı tura mesela) adamı oldu çıktı.
iyi de yapıyor. en azından polat alemdar gibi mimiksiz değil.
rol kesiyor adam.
şener şenin babacan rol kesmesini özlemiştik. iyi oldu.
ufaklıklar da fena sayılmaz.
hatta ufaklık sayılmazlar aslında...
rasim öztekine laf yok zaten.
diğer kabadayı arkadaşlarına da hak veriyim mi vermeyim mi bilemedim.
arada kaldım.
ama şu var ki, filmin yaklaşık son yarım saatinde, özellile son 20 dakikasında heyecandan geberdim, gerildim, kalp atışlarım kontrolden çıktı (devran ruleti bölümünde)

sonuç: izledim, beğendim...

yaslandikca sesi daha bi oturan -ki ilk kasetlerini bi dinleseniz musa eroglu demezsiniz- özellikle okudugu bozlaklarla cigerimi pare pare eden, güzel hancere...

3 ay önce perdeli bi gitari modifiye edip elde ettigimiz gitar!
ismini "güngörmüs" koydum.
baglamadan soguttu beni.
sonsuz perdeli oldugu icin, parmagini kaydir, hangi ses hosuna giderse orda dur!
uda yakin bir tonu olmasina karsin ses araligi daha genis.
calinasi bir alet.
enstruman calan herkesin ugrasmasi gerek.
erkan ogur, (zamane evliyasi diyorum ben ona) bu enstrumani müzik hayatina kazandirmis büyük sahsiyet. sagol!

bolunun her acidan gelismis hali.
mükemmel!
dadindan yenmez.
sitelere cikacan, kaplikayada dagin dibindeki piknik alanlarina yayilacan.
mis!

tikiligin ve cehaletin zirve yaptigini gösterir belgedir.

şok şok şok! astide olay!

atatürk, samsun bileti almak icin gittigi astide, objektiflerimize iste böyle yakalandı. samsun firmasinda görevlilerle tartisan mustafa kemal, "kardesim 18 mayista samsunda olmam lazim, 19’unda isimiz var. her seyi ona göre ayarladik. ne demek bilet yok?" seklinde konustu. sorularimizi yanitsiz birakan atatürk, görevlilerin aymazligi üzerine astiyi terketti.

fare kanı degil de, istedikleri anda fare zehri enjekte ederek milyonlarca kisiye cartayi cektirebilirler. bush bu, yapmadigi sey mi? beklerim yani. güzel silah.

öfke aninda söylenmesinden mütevellit, anlamini yitirmis olan ve arkadas arasi diyaloglarin vazgecilmez küfürcügü...
örn:
-hadi lan gitmiyo muyuz? bekliyolar.
-sikerim lan beklesinler .muna goyiiim!

çıldırtan iç diyalogların yazarı. tutunamayanları okuduktan sonra "nasıl başka bir kitap okuyabilirim ki ben şimdi" diye düşündürten deha!

"duvara karşı" filminde güven kıraç kız istemey giderken:
- abi çikolatalarda alkol yok de mi?
- yarrak var! yok olum alkolsüz aldık işte...
veya benzeri bir diyalog varıdı.
gülmüştüm.

yurtta yatmadan önce yılan oyunuyla saatler geçirdiğim, eski ama zamanının en baba telefonu! hele "hurdy gurdy diye bi polifonik melodisi vardı da, ne şaşırmıştım ilk duyduğumda ve ne kadar hoşuma gitmişti...

deistlerin kabul etmekte zorlandığı, ama bir türlü de vazgeçemediği büyük çarkın kurucusu, vareden...

budur. biz de hakediyoruz zaten; gel gör ki daha iyi günlerimizi yaşıyoruz.

bence amerika, kutsal kitaplarda adı geçen, dünyanın sonuna doğru ortaya çıkıp insanlara zulmeden kavimlerden birisidir. çünkü bu kadar olmaz! yüzbinleri katledip hümanist geçinenler!demokrasi getirmek adı altında cukkayı doldurma telaşında olanlar! kalleşler! gelin bizim de tepemize çökün de rahatlayın!

mütevaziliğiyle çıldırtan, "ben müzik yapamıyorum" diyen ve beni deli eden idolüm! pirim! zamane evliyası...

hızlı büyüyen bir işletmedir! ama şahane canlı müzik grupları vardı (örnekse ruzba), alayı değişti. eski kırkbeşlikler de sıktı yeni bi şey yapmalı! tabi adamlar işi biliyor. bizimki bir müşteri ve kuzen önerisidir!

4 aydır çalıştığım ve bugün saçma sapan bir neden yüzünden işten ayrılmak zorunda kaldığım; güzel dostluklar kurduğum mekandır. 6 gün garsonluk, izin günümde de müzik yapıyodum, bi anlaşmazlık her şeyi mahvetti...