hz. peygamber (s.a.v.) medineye hicret ettikten sonra müslümanlar rahatlık içinde cemâatle namaz kılar hale gelmişlerdi. ilk günlerde ezan yoktu, namaz vakti yaklaşınca mescitte toplanıyor, vaktin gelmesini bekliyorlardı. ihtiyaç üzerine müslümanları uyarıp namaza çağıracak bir usûl arandı, yahudiler gibi boru çalma, hristiyanlar gibi çan çalma teklifleri yapıldı ise de bunlar peygamberimizin (s.a.v.) içine sinmedi. sahâbeden abdullah b. zeyd bir gece rüyasında iki parça yeşil elbise giymiş, elinde çan bulunan bir zat gördü, namaza çağırmak üzere bu çanı satın almak istedi, yeşil elbiseli zat "sana bundan daha hayırlı bir yol göstereyim" dedi ve bugüne kadar okuyageldiğimiz ezanı abdullaha öğretti. abdullah uyanır uyanmaz resûlullaha (s.a.v.) koştu, gördüklerini anlattı, o da "bu gördüğün allahın izniyle hak olan bir rüyadır" buyurdu, sesi daha gür olduğu için bilâle öğretmesini söyledi, abdullah ezanı bilale öğretti, bilâl uygun bir yere çıkıp ezanı okumaya başlayınca hz. ömer, bir yandan elbisesini giyerek heyecan içinde koşup geldi ve aynı rüyayı kendisinin de gördüğünü söyledi. (şevkânî, neylülevtâr, ii,37 vd.tirmizîden naklen). peygamberimizin (s.a.v.) müezzinlerinden ebû-mahzûre de bu ezanı, hz. peygamberin (s.a.v.) bizzat kendisine öğrettiğini ifade etmiştir (müslim, salât, 6).
ezanın ortaya çıkışı ile ilgili sahîh hadîsler gösteriyor ki, ezan rüya ve ilham yoluyla bir iki sahâbîye öğretilmiş, peygamberimiz (s.a.v.) bunun ilâhî bir yoldan geldiğini tasdik etmiş, benimsemiş ve sesi müsait bulunan ilk müezzin bilâle okumasını emretmiştir. başka müezzinler edindikçe de onlara bizzat kendisi bu ezanı öğretmiştir. şu halde ezân-ı muhammedî islâmdan önce arapların bildiği bir usûl ve metin değildir, islâmdan sonra bulunup uygulanmıştır, kaynağı da ilâhîdir, nebevîdir ( ilham edilmiş, hz. peygamber (s.a.v.) tarafından da benimsenmiştir). işte o tarihte bu metinle başlayan ezan onbeş asırdır bütün islâm aleminde "aynı şekilde, aynı metinle, aynı dilde" okunmuş, dili ve kavmiyeti ne olursa olsun bütün müslümanlar onu duyduklarında ezan olduğunu anlamışlar, gerekli tepkiyi göstermişler, çağrıyı almışlardır. ezanın dili değiştirilecek olursa onun şiar olma özelliği kaybolur, ümmete ait olmaktan çıkar, sünnete aykırı "ulusal ezan" olur. ezanı böyle bir değişikliğe uğratmak câiz değildir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?