the raven

made in heaven
bir zamanlar kasvetli bir geceyarisi, unutulmus eski bilgilerin
tuhaf ve antika ciltleri uzerine dusunuyordum,
yorgun ve sikintili-
uyumak uzereydim, neredeyse basim dusuyordu ki,
bir tikirti geldi birden, sanki kibarca
oda kapimi calan-calan birisi gibi.
’odamin kapisini tiklatan’ diye soylendim ’bir konuk-
baska bir sey degil, yalnizca bu.’
ah, iyice animsiyorum ki o hazin aralikti;
ve zemine vuruyordu sonen her bir kozun yansisi.
sabahi istiyordum sevkle; -bos yere
aramistim
odunc bir avuntuyu kederden-
yitik lenore’un kederinden-
o essiz ve piril piril kizin, meleklerin lenore
diye andigi-
buralarda, anilmayacak artik adi.

ve mor perdelerin belirsiz, huzunlu, ipeksi
hisirtisi
onceden hic duyulmamis tuhaf kokularla dolduruyor-
tir tir titretiyordu beni:
oyle ki: carpintimi bastirmak icin tekrarladim.
’oda kapimdan girme izni isteyen bir konuk
bu-
oda kapimdan girme izni isteyen
gec bir konuk:
baska bir sey degil, budur bu.’
o sira cesaretimi toplayip: daha fazla
oyalanmadan,
’sir’ dedim, ’ya da madam, affinizi dilerim
ama
gercek su ki daliyordum ve siz oylesine yumusak
bir tikirtiyla geldiniz,
ve oylesine hafifce tiklattiniz-tiklattiniz
oda kapimi ki,
duydugumdan pek emin degilim sizi’-diyerek kapiyi
actim burda; -
karanliktan baska bir sey yoktu orda.

orda durdum, korku ve merakla karanligin icine
baktim uzun sure,
kuskuyla, kurarak hicbir olumlunun curet edemedigi
hayalleri;
ama sukunet bozulmadi ve sessizlik bir ipucu
vermedi,
ve fisiltiyla soylenen tek sozdu orda
’lenore? ’
buydu fisildadigim, miriltili bir yankiyla geri gelen
o soz ’lenore’
baska bir sey degil, yalnizca bu.

odama donerken alev alev yanarak
ruhum
ayni tikirtiyi isittim yine ilkinden biraz daha
kuvvetlice.
’kesinlikle’ dedim, ’kesinlikle bir sey var penceremin
kafesinde;
oyleyse neymis bakalim ve bu esrari
cozelim; -
ruzgardir, baska bir sey degil bu.’

aciverince kepengi, eski devirden kalma
azametli bir kuzgun
kanat cirpip sallanarak adim atti
iceriye;
ne bir selam verdi ne bir an durdu ya da
oturdu;
ama bir lady’nin ya da lord’un edasiyla
tunedi kapimin ustune-
oda kapimin ustunde bir pallas bustune kondu-
konup oturdu hepsi bu.

derken ciddi ve hasin suratiyla bu abanoz kus,
kaderimi gulumsemeye donusturdu,
’sorgucun kirkilmissa da hic kuskusuz’ dedim
korkak degilsin sen,
gecenin kiyisindan gelen
suratsiz ve yasli kuzgun-
gecenin plutonian kiyisindaki saygi deger adin nedir,
soyle bana.’
kuzgun dedi ki ’birdahaasla.’

cok sasirmistim bu cirkin kusun konustugunu duyup
boylesine acikca,
pek alakali olmasa-yaniti pek anlamli olmasa da;
cunku kabul etmeliyiz ki yasayan kimse henuz
mazhar olmadi oda kapisinin ustunde bir
kus-
kus ya da hayvan gormeye oda kapisinin ustundeki
bustte,
bir isimle ’birdahaasla’ diye.

ama kuzgun, sessiz bustun ustunde tek basina
yalnizca bu sozu soyledi, sanki bu bir tek sozle
icini dokmus gibi.
sonra baska birsey soylemedi- ne de bir tuyunu
oynatti-
ben mirildanana dek, ’onceden uctu diger
dostlari-
sabahleyin beni terk edecek, umutlarimin
onceden ucup gittigi gibi.’
o zaman
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol