bir gazla gitmistim geldigi gun film sinemalara. oncelikle sunu soylemek istiyorum film tam bir fiyasko, zira film martin scorsese filmi gibi yapmaya calısan bir fasondan baska bir sey degil. filmin sonunda martin amca bunadı mı acaba seklinde dusunmeme sebebiyet vermsitir bu film. filmde yenilik denen seyi arayınki bulasınız, ondan ote filmin senaryosu gercekten cok basit avam, bundan ote ya bi git dedirten cinsten. filimin tek dayanak noktası oyunculuk ve fakat o oyunculugun agzınada bu basit senaryo ile sıcılıyor af buyurun. filmde bol bol asırı uclarda gezen mafya babası rolundeki jack nickolsanı enteresan seyler yaparken izliyoruz, fakat bu sahnelerin hic birinin anlamı yok senaryo gidisatı icersinde. mesela jack amcayı sapık bir seks iliskisi icerisinde izliyoruz ama neden boyle bir durtusu var bunu gercekten cevaplıyamıyoruz, zira film karakter tahlili yapmaktan cok uzak, okadar uzakki sadece olan bitenle ilgileniyor bunun en buyuk kanıtı filmin yaklasık bir bucuk senelik bir zaman dilimini kaplaması. bu kadar uzun bir zamanı analatan ve bunu cidden her ayrıntısı le anlatamya calısan bir filmden karakter tahlili beklemek zor. soyleki jack amca sapık uclarda gezgen bir mafya patronu buraya kadar peki, ama bu adam neden bolye niye boyle, nasıl olmus, ne olmsuta boyle olmus, bu soruların yanıtı yok. bu soruların yanıtını vermeden de yonetmenin bize karkter tahlili yapıyorum edası ile cektigi ozel hayat goruntulerini kakalaması dam ustunde saksagan boyutunda yakısıksız oluyor.
bunun yanında filmde sık sık goze batan bir akıskanlık ve butunluk sorunu var. filmin uzun bir zaman dilimini konu edindigini soylemistim. fakat bu gecen uzun zamanı sadece aradaki bir iki diyalogdan anlıyoruz. leonardo polis sefi ile bulusuyor 6 ay gecti hala burdayım yeter diyor. e adam bunu derken 6 ay once giydigi aynı tshirt ve aynı kotla diyor. yaz olsa o tshirti ilk giydiginde, e o anda kıs, ulan yaz kıs aynı tshirtlemi geziyorsun hic mi usumezsin. bunlar tabi cok ufak seyler yani kostumler falan. ama bunun yanında diyaloglarda hic gelismiyor. ornegin jack nickolsan leonarda hakkında ne biliyorsa ve ilk gorustuklerinde ne konusuyorlarsa filimin sonalrına dogru yani aradan bir sene gectikten sonrada aynı seyi kosnuyorlar. film bu haliyle yuzeysel bir uzatmanın derinlestirilememsinin sıkıntılarını yasıyor.
son olarak sundan bahsedeyim; filimin karakter tahlili yapmadan uzun bir donem icerisinde gelisen olayları anlattgını soylemistim hal boyle olunca film bize devamlı gelismeler sunmak zorunda kalıyor ama yine senaryo ve yonetmenlik hataları ile dolu bir yontem secilip bu sundugu seylerin alt yapsını hazırlamıyor film bize. ornegin leonardo abimiz ile guzel kızımız bir sahnede kavga ediyorlar sonra bir kac olay gelisiyor. konusmalardan anlıyoruzki aradan 2-3 ay gecmis sonra leonardo ile kız bulusuyor baslıyorlar sevmismeye. senaryo bize, bunlar nasıl kaynastı, hagi ara kaynastı, neden bibirlerini sevdiler, sorularını soylemiyor, zira bu karmasada soyleyecek zamanı olmuyor, oheyh cektiriyor yani yine bu acıdan film izleyiciye
sozun ozu; bence departed gerek sonu, gerek senaryosu, gerek alıslagelmis yoentmenligi ile olsun yavam bir film olmaktan oteye gecemiyor. fakat oyunculuklar gercekten gorulmeye deger ve filmin soundtracki gercekten olaganustu. martin amca sanırım bu senede yaslı kurt clint eastwood abimize yenilecek altın heykelcik yarısında...
the departed
infernal affairs filminin kötü bir varyantı olabilir ancak, bunun yanında tek başına bakıldığında oyunculuk ve senaryosu iyi bir film.
en iyi film, en iyi yönetmen, en iyi uyarlama senaryo, en iyi kurgu olmak üzere dört tane oscar ödülü kazanmıştır.haketmiş midir?haketmiştir...
79.oscar ödüllerinde üc önemli ödül kazanmış olan film...
(bkz: to the faithful departed)
akademinin kendini aklama cabası, scorseseye borclu olduklarını odeme filmi olmustur. martin scorsesenin belkide filmografisinde en vasat yerde duran bu film en iyi kurgu, en iyi film ve en iyi yonetmen gibi baba dallarda odullendirilerek ozur dilenmstir. ustelik odulu sunmak icin uc sakallı yani; francis ford coppola, george lucas ve steven spilberg tarafından verilerek scorsesenin odulu reddetmesininde onune gecilmis oldu. aslında scorseseden de tam olarak beklenen buydu. marlon brando gibi odulu reddetse ve oscarlara inanamadıgını dile getirse tamda scorseseye yakısan olucak, akademiye tokat gibi bir cevap olucaktı. olmadı olamadı scorsese sevindi bu odule ama tum sinema severler uzuldu. akademi bir kez daha saygınlıgını yitirdi. raging bull goodfellas gibi yapımlar duruken scorsese akamdei tarafından bu film ile hatırlanır oldu, ikinci bir titanic faciası yasandı, ve odullerin sırası gelen verildigi savı bir kez daha kanıtlandı...
oskardan sonra oturup tekrar izlediğimde hiç mi hiç beğenmediğim bir film oldu. hep hatalar çarptı gözüme nedense.
çok büyük oyuncularla çekilen güzel film. ayrıca "departed"ı köstebek diye çevirerek de çevirmenlerimiz geçmiş, ölmüş anlamındaki bir kelimeyi katletmiştir çünkü irlanda lehçesi başkadırve bu dilde ölüme giden bir anlamı vardır ki filmi izleyenler kolaylıkla bağdaştırır. filmin soundtrack´i de oldukça başarılıdır zannımca, hele tango parçası vardır ki aman aman...
fragmanındaki the departed ın seslendirmesi bile harika olan harika film.
türkçeye köstebek olarak çevrilmiş matt damon ve leonardo di caprionun başrollerde oynadığı filmdir. al pacino ve johnny deppin de köstebek isminde bi filmi vardı. o da güzeldi, bu da güzel...
infernal affairs 1 ve 2yi izleyip ortaya karışık bir şey yapalım, daha çok aksiyon koyalım denip holywood klişeleriyle doldurulan ve koskoca üç saati boşa harcatan bir filmdir.yukarıdaki bazı enrtylerde de denildiği gibi filmde bir çok şey anlamsız bir şekilde havada ve cevapsız kalmıştır.film infernal affairsin senaryosuyla yapılmış fakat infernal affairs 2den de parçalar alınmıştır.tabi oradan buradan alınan ufak parçalar bütünlüğü bozup iyice soru işaretleri bırakmıştır kafada.piskolog olayı ise başka bir dünyadır, filmde neden olduğu anlaşılmaz gereksiz bir rol nerdeyse.oysa infernal affairsde sadece 3 sahnede görülen piskolog istenilen etkiyi bırakmıştır üstümüzde, tony leung ile birlikte ama.film başka bir filmden uyarlama olduğu için diğer filmle karşılaştırmaya mahkum tabi.diğer filmi izlemeden ilk önce bunu izlesem aynı şeyleri düşünürmüydüm bilmiyorum ama önce bunu ardından infernal affairsi izlesem yine böyle düşüneceğim kesin.
filmde hoşuma giden tek şey mark wahlbergin rolüydü.bir de jack nickholsonun sinemada matt demonun önüne çıkış sahnesi gülmemi sağladı.imdbde bu kadar yüksek puan alması da imdbin çok da güvenilebilecek bir kaynak olmadığının göstergelerinden biridir.
filmde hoşuma giden tek şey mark wahlbergin rolüydü.bir de jack nickholsonun sinemada matt demonun önüne çıkış sahnesi gülmemi sağladı.imdbde bu kadar yüksek puan alması da imdbin çok da güvenilebilecek bir kaynak olmadığının göstergelerinden biridir.
filmin bir sahnesinde ise comfortably numb çalmıştır fakat david gilmoursuz bir comfortably numb ne kadar etki bırakırsa onu bırakmıştır üstümüzde.
enteresan bir şekilde filmin sonunda tüm ana karakterlerin öldüğü hoş film. izlenmesi gerekenlerdendir.
her şey fıstık gibiydi; izledik, heyecanlandık filan ama berbat bir final olmuş.
filmin sondan ikinci dakikasında olaya dahil olan ne idüğü belirsiz bi adama, baş karakterlerden birini öldürtemezsin kardeşim, öyle biri yok bi kere filmde! o kadar güzel filme yakışır mı lan öyle bi son?
filmin sondan ikinci dakikasında olaya dahil olan ne idüğü belirsiz bi adama, baş karakterlerden birini öldürtemezsin kardeşim, öyle biri yok bi kere filmde! o kadar güzel filme yakışır mı lan öyle bi son?
başrollerini jack nicholson ,leonardo di caprio ve matt damon paylaşması bile filmi şahsım adına gayet çekici hale getirmekte.film ,2002 yapımı jian daonun yeniden çevrimiymiş.yönetmenliğini de
güzel abimiz martin scorsese yapmaktaymış.beklemedeyiz..
güzel abimiz martin scorsese yapmaktaymış.beklemedeyiz..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?