romanda dikkatimi çeken birkaç nokta var.
1- yazar, vatikan kilisesi tarafından dikte edilen hıristiyanlığı eleştirirken, sion tarikatı tarafından benimsenen değerleri ve pagan kültürünü yüceltiyor gibi. bu açıdan, “masonik” ideallere hizmet eden bir yönü var.
2- hıristiyanlığın, pagan (çok tanrılı) kültüründen ve masonik değerlerden fazlasıyla etkilenmiş, hatta tüm bunların iç içe geçmesiyle oluşmuş bir din olduğu vurgusu yapılıyor.
3- çok tanrılı dinlerde kadının yerinin daha iyi durumda olduğu vurgusu sıklıkla yapılıyor, hatta roman bu vurgu üzerine inşa ediliyor; kilisenin dikte ettiği hıristiyanlıkta kadına değer verilmediği ve kadının aşağılandığı belirtiliyor. örtülü biçimde, hıristiyanlıktaki bu bakış açısının diğer tek tanrılı dinlere de sirayet ettiği öne sürülüyor.
4- ben tapınak şövalyelerini ve bu şövalyelerin bağlı olduğu sion tarikatını masonluğun bir parçası olarak biliyordum. masonluğu da, hıristiyanlığın değil, yahudiliğin içinde bir oluşum zannediyordum. romanda, masonluk, hıristiyanlık içinde bir oluşum gibi gösteriliyor yanlış anlamadıysam.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?