sak sak sak kadın programları yavşak

kasif
eline mikrofon alabileceğine inanan türevler çıkıyor tek tek kanala, o dertli sana, bu dertli bana, gelip anlatsın meramını ve kussun içsel hezeyanını tadında programlar yaklaşık üç, dört yıldır türedi, inatla da türemeye devam ediyor.

- eşim benden 16 yaş küçük, aşığız ama kimse inanmıyor. çoluk çocuğum karşı çıkıyor. ben de insanım, benim de yaşamaya hakkım var;
- kızım on dört yaşında kocaya kaçtı, lakin saklanıyorlar. şikayet dilekçemizi verdik gerekli merciye, davamızdan geri dönmediğimiz sürece kızımın yüzünü bize göstermeyeceklermiş;
- oğlum on iki yaşından beri uyuşturucu kullanıyormuş, sonra bu kötü adamların eline düştü, ne yapacağımızı bilmiyoruz eşimle;
- kocam üzerime kuma getirdi. hatta utanmadan aynı evde yaşamamızı istiyor, iki evin kirasını karşılayamıyormuş. sordum: “madem bütçene güvenmiyordun, ne diye uçkurunla hareket ettin diye, yanıt veremedi deyyus!”

içler acısı hallerdeyiz. kendini bilen sunucu zaten pek azken, bir de ele alınan konunun saçmalığı ile kalite denen o aranan elzem erdem ne yazık ki bu haller ile maziye karışıyor ve marazlaşıyor. hele katılımcılar, yakınları ve konuklar ile girdiği mahalle kavgaları tarzında yaşadıkları, içi bomboş ve doldurulmayı bekleyen bakış açıları yok mu, işte size nasıl bir ülkede yaşandığını ve nelerle meşgul olunduğunu göstermek için en güzel kanıt.

hiç azımsamayın bu olup bitenleri, beyinleri bulandıran bu tarz programları. zira türkiye’de çalışan kadın nüfus oranı sadece yüzde 22’dir. geri kalan %78 lik kesimin çok büyük kısmı bu tarz programlar ile gündüz vakitlerini geçirmektedir. hiçbir kanal da reyting derdi yüzünden eğitici programlar vermeyi düşünmüyor, istemiyor. ne sanattan anlıyoruz, ne tarihten, ne kültürden, ne okumaktan… beynimiz bu tarz safsatalar ile uyuşturuluyor. günümüz kadınları yarının kuşaklarını büyütüyor, bu açıdan da bakılabilir hadiseye en basitinden.

toplumsal bilinci nasıl yeniden yapılandırabiliriz, ev kadınlarına nasıl doğru yönlendirmeleri telkin edebiliriz, sanırım en çok bunun üzerinde yoğunlaşmamız gerekecek. büyük şehirlerin açmış olduğu kişisel eğitim, gelişim merkezlerinin daha çok propagandası yapılmalı, bilinçlendirme namına medya daha çok katı kurallar ve yaptırımlarla donatılmalı, anadolu kadınlarımıza köyün ya da ilçenin muhtarı, kaymakamı ‘halk günleri’ düzenleyerek bir takım seminerler, olumlu katkıları olacak yarışmalar ( teşvik etmek amaçlı )falan düzenlemeli. ortak bilinç artık teyakkuz durumunda olmalı. aksi durumda boş beyinler ile yönlendirilen bireyler, daha sonra gruplar, ve ennihayetinde toplum olacağız.

şu kadın programlarına artık ikinci bir sansür gelsin. ilki gibi değil, daha yaptırımlı ve daha eğitimli noktalara getirilsin.

yoksa yavşak bir toplum olmamız çok uzak değil.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol