2002’de devlet bahçeli, mhp’ye kurulan tuzağı görüp (görmesi istenmişti) erken seçime götürmüştü ülkeyi. ak parti hazırdı!
...
başbakan düğmeye bastı. ama o, yerel seçim öncesi bir hamle ya da artık isteklerinden, hırsından, baskılarından bunaldığı bir medya grubuna karşı harekete geçişin düğmesi değil! hiç sandığı gibi değil. en güçlü olduğunu düşündüğü anda olacak herşey.
"ben gazetecilerin yazdıklarını söylüyorum" diyen baykal, her zamanki gibi oyunda sadece rol alıyor, ne yaptığının farkında bile değil.
çok fazla dallandırıp budaklandırmaya gerek yok. içeride de, dışarıda da akp’nin sevmeyeni çok. destekleyenlerin bir kısmı da kerhen, alternatifsizlikten destekliyor.
hıncal uluç’un bir süre önce belki başka niyetlerle (engin ardıç’ın dediği gibi: "babana söyle beni oraya alsın") yazdığı arzuhan doğan yalçındağ’ın siyasete girmesi teklifi, belki ilk başta kendilerine değil ama birilerine cazip geldi.
arzuhan doğan yalçındağ siyasete girecek!
"alternatif yok" diyenlere, "al sana alternatif!" hem kadın, hem çağdaş, hem hem...
çiller’le yaşanan hüsranı telafi edecekler.
doğan medyasında taha akyol-özdemir ince-ahmet hakan gibi isimler birarada bulunabiliyor. "alçakları tanıyalım" yazısıyla 28 şubat döneminde sahte andıçla hedef gösterdiği, alçak dediği mehmet ali birand ve cengiz çandar’la aynı ortamda bulunuyor oktay ekşi!
bu yeni partide abdüllatif şener’i, -hatta eşiyle birlikte- ali müfit gürtuna’yı görürsek hiç şaşırmayalım! (edit: artı mustafa sarıgül tabii ki)
evet hilton olayı var, poaş var, rafineri var, rtük var; şaban dişli, deniz feneri, gaziantep... var, hepsi var. ama bunlar küçük resim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?