her daim takip edilmese de , "acaba ne izlesem bugun" diye düşündüğünüz anlarda seyredilebilecek bir dizidir.
pushing daisies
guzel bir dizi degil ama kesinlikle kotu bir dizi de degil. cok goreceli, izleyicinin bugun begenip yarin begenmeyecegi muhtemel bir dizi ama kesinlikle cok $irin bir dizi. izlemek zaman kaybi olmaz.
her bolumde istisnasiz gogus dekolteleri aciliyor saciliyor, her bolumde gozlerimiz daha bir $enleniyor. son bolumlerde bu i$in sonu nereye varacak diye merak icerisindeyim. son bolumu indirip sondan mi ba$lasam izlemeye nedir.
(bkz: i wanna hold your hands)
dokunamayan aşıkların hikayesi.
her izleyişimde bana kilolarca çikolata yemişim gibi bir mutluluk veren dizi. şekerleme kıvamında bir masal.. pek bir eğlencelik..
bir dokunu$u ile olulere sadece1 dakikalik hayat kazandiran, bir diger dokunu$u ile de kazandirdigi hayati geri almak zorunda kalan bir insanin hikayesi.
zira kazandirdigi hayati geri almazsa hemen yakinlarindaki bir ba$kasi hayatini kazanan ki$i yerine hayatini kaybedecek, kaybediyor.
zira kazandirdigi hayati geri almazsa hemen yakinlarindaki bir ba$kasi hayatini kazanan ki$i yerine hayatini kaybedecek, kaybediyor.
(bkz: lee pace)
özel dedektif rolünde ki chi mcbride tiripleriyle gene harikalar yaratıyor
o değilde her bölümde dizideki bağyanların göğüs dekolteleri biraz daha mı büyüyor yoksa benim 3 gözüm mü açıldı olmayan şeyleri görüyom
o değilde her bölümde dizideki bağyanların göğüs dekolteleri biraz daha mı büyüyor yoksa benim 3 gözüm mü açıldı olmayan şeyleri görüyom
kısaca:
ned ’in hayatı hiç normal değil. dokunmak onun için bambaşka bir anlama geliyor. çünkü ned’in tenine temas etmek, ölüleri diriltebiliyor. evet, ölü herhangi bir şeyi, dokunarak hayata döndürebiliyor ned. bir insanı, bir köpeği, hatta bir çileği... bu tuhaf özelliğini küçük yaşta keşfedip, gizlice yaptığı birtakım denemelerle sınırlarını öğreniyor.
çocukken öncelikle şunu anlıyor: bir ölüye dokunduğunda o kişi ya da şey hayata dönüyor ama, bir daha dokunursa tekrar ölüyor – hem de bir daha geri getirilemeyecek şekilde. ayrıca bununla çok yakından bağlantılı bir şey daha görüyor: bir ölüyü hayata döndürdüğünde bir dakika içinde yeniden dokunup geri göndermezse, hayata dönmüş ölünün yerine o civardaki başka bir canlı hayatından oluyor. nitekim ned çocukken, beyin kanamasından ölen annesine dokunup canlandırdığında, bir dakika sonra komşuları düşüp ölmüş. dahası annesi de sonra ned’i öperken birden bembeyaz kesilip devrilmiş.
yıllar sonra ned artık bir yetişkin olmuş, çürümüş meyvaları “dirilterek” birbirinden güzel turtalar yapıp “pie hole” adındaki dükkanında satıyor ve nispeten sakin bir hayat sürüyor. fakat bir gün emerson cod adlı bir özel dedektif onun yapabildiği şeyi fark edince, ikisi ortak çalışmaya başlıyorlar: ned ölüyü diriltiyor ve bir dakika içinde onunla konuşup kim tarafından öldürüldüğünü öğrendikten sonra, tekrar dokunup geri gönderiyor. ne var ki dirilttiklerinden biri çocukluk aşkı (ve aynı zamanda ölümüne neden olduğu komşusunun kızı) charlotte çıkınca, onu geri göndermeye gönlü razı olmuyor. tabii bir sorun da getiriyor bu durum: charlotte’un (ya da ned’in kullandığı hitapla, “chuck”ın) yaşamaya devam etmesi için, ned’in ona bir daha hiç dokunmaması gerekiyor. böylece ikisi arasında, iki tarafın birbirine dokunmamaya büyük bir dikkat gösterdiği bir aşk başlıyor.
ned ’in hayatı hiç normal değil. dokunmak onun için bambaşka bir anlama geliyor. çünkü ned’in tenine temas etmek, ölüleri diriltebiliyor. evet, ölü herhangi bir şeyi, dokunarak hayata döndürebiliyor ned. bir insanı, bir köpeği, hatta bir çileği... bu tuhaf özelliğini küçük yaşta keşfedip, gizlice yaptığı birtakım denemelerle sınırlarını öğreniyor.
çocukken öncelikle şunu anlıyor: bir ölüye dokunduğunda o kişi ya da şey hayata dönüyor ama, bir daha dokunursa tekrar ölüyor – hem de bir daha geri getirilemeyecek şekilde. ayrıca bununla çok yakından bağlantılı bir şey daha görüyor: bir ölüyü hayata döndürdüğünde bir dakika içinde yeniden dokunup geri göndermezse, hayata dönmüş ölünün yerine o civardaki başka bir canlı hayatından oluyor. nitekim ned çocukken, beyin kanamasından ölen annesine dokunup canlandırdığında, bir dakika sonra komşuları düşüp ölmüş. dahası annesi de sonra ned’i öperken birden bembeyaz kesilip devrilmiş.
yıllar sonra ned artık bir yetişkin olmuş, çürümüş meyvaları “dirilterek” birbirinden güzel turtalar yapıp “pie hole” adındaki dükkanında satıyor ve nispeten sakin bir hayat sürüyor. fakat bir gün emerson cod adlı bir özel dedektif onun yapabildiği şeyi fark edince, ikisi ortak çalışmaya başlıyorlar: ned ölüyü diriltiyor ve bir dakika içinde onunla konuşup kim tarafından öldürüldüğünü öğrendikten sonra, tekrar dokunup geri gönderiyor. ne var ki dirilttiklerinden biri çocukluk aşkı (ve aynı zamanda ölümüne neden olduğu komşusunun kızı) charlotte çıkınca, onu geri göndermeye gönlü razı olmuyor. tabii bir sorun da getiriyor bu durum: charlotte’un (ya da ned’in kullandığı hitapla, “chuck”ın) yaşamaya devam etmesi için, ned’in ona bir daha hiç dokunmaması gerekiyor. böylece ikisi arasında, iki tarafın birbirine dokunmamaya büyük bir dikkat gösterdiği bir aşk başlıyor.
ölüleri dokunarak yeniden hayata döndürebilen ned’in öyküsünü anlatan “pushing daisies” amerika’da yılın en büyük ilgi gören yeni dizilerinden biri olup, altın küre ’ye aday gösterildi. cnbc e de salı akşamları 21.00 de yayınlanmakta.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?