öyle bi

independence
temiz gömleğimi giydim talimden sonra
ayaklarını yıkıyor çeşme başında erler
işte sen öyle bir serindin
tuzladan kaptılarla inerken şehre
ne güzel şey sivil denmesi çıplağa
ve gün-açık penceresinden meşelerin
yamacın kuytusuna sokulmuş mavi
ufacık bir parça deniz gibiydin

şipka bibirleriyle konmuş okulun camlarına
arnavut köyünün o muhacir güneşi
işte sen öyle bir cumartesiydin.
sahanlıkta saçlarını tarıyor kızlar
raylar ondan böyle kıvılcımlanıyor
köşeleri dönerken önlükleri altından
dünyaya başlar gibi aybaşlarının kokusu
kalkan al tranvaydın ergenlik durağımdan

meyvahoşun orda bir sabahçı kahvesi
gün ağarmıştı ama ben günaydın dedim
işte sen öyle ışıklı bir yerdin
bilmiyordum hiç burda bir fırın olduğunu
diz çöktüm asfalta, baktım aşağı, üüüü’üh...
işçiler ateşler ay çörekleri
ve kılıç gibiydi taze ekmek kokusu...
dağıttık evel-allah yalnızlıkları

yaşamak düğünse, sen orda gelindin
seni soydum, güler, dünyayı giyindim
.

can yücel

bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol