sondan başlayarak anlatmak gerekirse bu hissi, genellikle defalarca yeniden aynı "an"ı gözümüzün önüne getirip düşünürüz, hiçbir şey yapamadığımız yani başlığında vurguladığı gibi dona kaldığımız o an için bambaşka hayaller kurarız. bu hayaller en afillisinden verilmiş bir cevaptan, nereden geldiyse belimize girmiş bir tabancayı çekip "kaldır ulan ellerini" demeye kadar uzar..
şimdi başa dönelim..
öyle zamanlar olur ki insan hayatında, beyin işlevini bir kenara koyar ve işi sadece "göz"e bırakır, biz de bakakalırız olup bitene.. bir sevgilinin terk edişinden, bir kapkaççının birinin çantasını alıp kaçmasına yahut bizle hiç alakası olmayan birinin bir başkasını dövmesine kadar değişebilir bu mevzular ve donukluk süreleri. bu süre içerisinde düşünme eylemini yerine getiremez olurken biz, aklımızdan önceden ezberlenmiş korkular geçer belki de, yahut içimize sindirilmiş "sinmiş bünye"ler devreye girer.
sona gelindiğinde, başta söylediğim gibi, yalnız kalınan zamanlarda "ah ulan ah.." diye başlayacak cümlelere sebebiyet verir genelde bu durum ama zaman geçmiş, olay bitmiştir. kendimizi aciz, eksik hissederiz bu durum karşısında ama kimseye anlatmayız elimizden kaçıp gitmiş olan o delikanlılık fırsatını..
olup bitene müdahale etmek istemek ama dona kalmak
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?