(alışverişsiz, dedikodusuz tanrı sofrası gökten iniyordu)
81. mûsâ kavmi içinde birkaç kimse terbiyesizce “hani sarmısak, mercimek” dediler.
82. ondan sonra gökyüzünün sofrası, ekmeği kesildi; ekme, bel belleme, ortak sallama kaldı.
83. sonra isa şefaat edince hak, yemek sofrası ve tabaklarla ganimetler gönderdi.
84. yine küstahlar edebi terk ederek sofradan yemek artığını aşırdılar.
85. isa bunlara yalvardı. “bu devamlıdır, yeryüzünden kalkmaz.
86. bir ulu kişinin sofrası başında kötü zanna düşmek ve harislik etmek küfürdür” dedi.
87. o rahmet kapısı, hırslarından dolayı bu görmedik dilencilerin yüzlerine kapandı.
88. zekât verilmeyince yağmur bulutu gelmez, zinadan dolayı da etrafa veba yayılır.
89. içine kasavetten, gussadan ne gelirse korkusuzluktan ve küstahlıktan gelir.
90. kim dost yolunda pervasızlık ederse erlerin yolunu vurucudur, namert odur.
devamı:
(bkz: mesnevi 91 100)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?