lezbiyen

mad
köken

eski zamanlarda, yunanlı kadın şair sappho’nun yaşadığı lesbos adasından gelir. midilli-lesbos’da yaşamış şair, afrodit’e aşık olduğu için lezbiyen olduğu iddia edilmiştir. "lezbiyen" kelimesinin de "lesbos" kelimesinden geldiği varsayılır.

lezbiyenlik bir cinsel yönelimdir, inanılanın aksine iradi bir "tercih" değildir ve değiştirilemediği kabul edilir.

tercih kullanıldığı durumlarda gerçek bir cinsel kimlik olmanın ötesinde, cinsel deneyim durumu olmaktadır. bu kimliği değiştirmeye çalışmak, bireylere işkence etmekten farksızdır ve anksiyeteye yol açabilir.

lezbiyen kadınlar her yaştan, eğitimden, sosyal sınıftan, dini veya etnik kimlikten olabilir. sanılanın aksine (bütün) lezbiyenler erkeksi değildir. kadınsılık ve erkeksilik toplumun insanlara yüklediği erkek/kadın rolleriyle ilişkilidir. bir kadın, kendi cinsiyle kurduğu ilişkide, karşı cinsin rolünü üstlenebilir (butch lezbiyen), ancak başlı başına bu tavır ve hissiyatta olmak, transseksüel bir eğilim olarak nitelendirilmelidir.

edebiyat

türk edebiyatına "sevici" ve "sevicilik" sözcükleriyle yansıyan "lezbiyen" söcüğünün dilimize yerleşmesinde, günlük yaşamın içinde yer almasına neden olan, belgesel roman yazarı ümit oğuztan’ın rüya eser müstehar adıyla kaleme aldığı, "lezbiyen" adlı belgesel romanı olmuştur.

yaprak yayınları tarafından 1990’da yayınlanan belgesel roman, kısa sürede toplatılmış, "müstehcen" (!) olduğu gerekçesiyle yargılanmış, mahkeme kararıyla yakılarak imha edilmiştir.

yazarı ise; açık ve gizli sansüre kurban edilirken, medya ve edebiyat dünyasının kalemşörleri "sessiz" kalmayı yeğlemeleriyle de dikkat çekici, bir başka tartışma konusunu gelecek kuşaklara "hediye" etmişlerdir.

çağdaş türk romanında lezbiyen ilişkileri cesurca dile getiren bir roman imha edilirken, lezbiyenliğin insan ruhunda ve toplumsal yaşamdaki izleri ile etkilerinin karanlıkta kalması sağlanmıştır.

türk edebiyatı eşcinsel olgunun varlığını gereğince irdeleme ve otopsi masasına yatırma şansına sahip olamamıştır. bunun nedeni de yukarıdaki örnekte açıklanmıştır.

toplumsal konum

genelde eşcinsellik hakkında birçok önyargı vardır. konu kadın eşcinselliği olduğunda da bu önyargılar değişmemekte, ancak toplum tutumu, erkek eşcinsellere göre daha farklı gelişmektedir. erkek egemen toplumlarda, erkek eşcinseller doğrudan bir dışlanmaya veya aşağılanmaya maruz kalırken, kadın eşcinseller cinsel obje olarak görülmektedirler. erkek eşcinsellere karşı fiziksel şiddet girişimleri, kadınlara karşı olanlardan çok daha fazladır. bu da kadın eşcinselliğinin, toplum mentalitesinde bir tehlike unsuru değil, eğlence ürünü olarak görüldüğünün örneğidir. aynı şekilde, bu örnekler cinsel tercih/yönelimlerin saygı görmediğinin de altını çizmektedir.

eşcinsellik pek çok toplumda kabul edilen bir yönelim olmadığı için, çoğu eşcinsel kadın kendini karşı cinsten hoşlanmaya zorlamaktadır. kimi eşcinseller ise bazen aileleri tarafından, bazen de kafalarında bir eşcinsel olarak gelecek kuramadıklarından karşı cinsten kişilerle evlilikler yapmaktadırlar. bu evliliklerinden çocukları da olabilir.

eşcinselliğin bir patoloji olmadığı kabul edilmiştir. sosyolojik açıdan da, eşcinsel bireylerin, heteroseksüel bireylerden farksız oldukları görülmüştür. ancak toplumun çeşitli şekillerde güdümlenmiş önyargısı, eşcinsellerin hayatta pek çok zorluk yaşamasına sebep olmuştur. özellikle son 20 yılda, eşcinsellik medya tarafından hem hedef olarak gösterilmiş, hem de her bireyin kendine entegre edebileceği bir üstkimlik olarak "sunulmuştur". buna karşın, bu süreç içerisinde pek çok sivil örgüt, bu önyargı ve kampanyalara karşı mücadele etmiştir.

ülkemize lambdaistanbul ve kaos gl eşcinsel, biseksüel, transseksüel ve travesti haklarını koruma ve bu gruplar arasında dayanışma amaçlı çalışmakta, seminerler, toplantılar, yürüyüşler ve film gösterimleri düzenlemektedir.


sinema

ilk lezbiyen içerikli film 1931 yapımı mädchen in uniform isimli edebiyat uyarlaması filmdir.film okula giden bir kızın öğretmenine duyduğu aşkı anlatır.bunun ardından lezbiyen göndermesi yapılan birkaç film daha çekildi.ardından 1961 yılında çekilen ve yine bir edebiyat uyarlaması olan the children’s hour geldi.bu film de yine bir okulda geçmekte ve oradaki iki kadın öğretmenin aşkını anlatmaktadır.filmde audrey hepburn ve shirley maclaine başrolleri oynamaktadır.bu filmlerin hepsinde karakterler depresiftir ve filmler genel olarak karanlıktır.

lezbiyenlerin neşeli ve sevimli karakterler olarak sinemada gösterimi 1990’larda başlamıştır.özellikler 1990’ların ikinci yarısından sonra ardarda birçok lezbiyen içerikli film çekilmiştir.bunlardan en bilinenleri bound (1996), chasing amy (1997), fucking åmål (1998), kissing jessica stein (2001) ve rent (2005) adli filmlerdir.ayrıca bir de 2004 yılından itibaren birçok ülkede de gösterilen the l word isimli televizyon dizisi de başlamıştır.
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol