-kuva yı milliye nin mücadeleye devamı konusunda kamuoyunun yoklanması-
nutuktan...
efendiler, bugünlerde duyulan ihtiyaç üzerine rauf beye, aynı tarihte şu telgrafı da yazdım. bu ihtiyaç, heyet-i
temsiliyenin ve kuva-yı milliyenin mücadeleye devamı konusunda kamuoyunu yoklamaktı. rauf beye yazdığım bu telgrafı, erzurumdaki kâzım karabekir paşaya da çektirmiştim.
çok ivedi ve günlüdür. 21.2.1920
rauf beye özel:
anadolu ve rumeli müdafaa-i hukuk cemiyetinin durumunu değiştirmeye yetkili olacak kongrenin toplanması, tüzüğünün sonuncu maddesi gereğince, meclis-i mebusanın yasama görevini tam bir güvenlik ve serbestlik içinde yerine getirdiğinin meclisçe açıklanmasına bağlıdır.
heyet-i temsiliyenin genel teşkilâtının başında, barış yapılıncaya kadar eski şeklini koruması gereği, bütün arkadaşlarımızın onayı ve ısrarı üzerine kabul edilmiştir.
oysa, hükûmet tarafından âdeta teşvik edilen muhalif gazetelerin hücumları, âyân meclisinin açık saldırıları, hükûmetin tutum ve işleri ve özellikle sadrazam paşanın bildirisi, meclis-i mebusanda kuva-yı milliyenin kanun dışı olduğunu alkışlattıran nutuklar, kamuoyunu millî teşkilât aleyhine çevirmekte ve heyet-i temsiliyemizi güç bir duruma sokmaktadır.
bir yandan padişahın isteğine uyarak zeynelabidin, hoca sabri, sait molla gibi kimselerin, sırf kuvayı milliyeyi yok etme maksadıyla her tarafta kurmaya çalıştıkları teâlî-i islâm cemiyeti adı altındaki kuruluşlar, millî teşkilâta doğrudan doğruya saldırılara başlamışlardır. söz gelişi, niğde ve nevşehirde, bu ayın on dokuzuncu günü, «meclis-i mebusan açıldı.
millî teşkilâtı padişahımız istemiyor» gibi sözlerle, halkı açık toplantı ve gösterilere sürüklemişlerdir. bu durum sadrazam paşanın bildirisini alan bazı memurlar tarafından da teşvik edilmiştir.
bu olayın konyaya ve daha başka yerlere de yayılması uzak bir ihtimal değildir. bu bakımdan:
1 — hükûmetin, kuva-yı milliyenin devamına taraftar olup olmadığını kesin olarak bildirmesini kendisinden istemek gerekir.
2 — felâh-ı vatan grubunun, söz konusu edilen tam bir güvenlik ve serbestliğe sahip olduğunu, bu bakımdan, kuva-yı milliyeyi dağıtmak lüzumuna inanıp inanmadığını bildirmesi gerekir. eğer bu kuvvetin devamına lüzum görüyorsa, ona göre hükûmetin dikkatini çekmekle birlikte, bunu, mecliste de gerektiği şekilde savunmalıdır. bu konunun, grupça görüşülmesi ve tartışılması düşüncesindeyiz.
3 — vatanın çıkarları açısından, millî teşkilâtın ve kuva-yı milliyenin ortadan kaldırılması tercih edildiği takdirde, izmir, maraş ve öteki cephelerde bulunan düşman kuvvetlerine karşı da hükûmetçe gerekli tedbirlerin alınmasını sağlama bağlamak söz konusudur.
yukarıda arzedilen düşüncelerin büyük bir önem ve ciddiyetle dikkate alınıp gereğinin yerine getirilmesini, bizi şahsen de güç durumdan kurtarmak için, sonucun bir an önce bildirilmesini rica ederiz.
istanbuldaki bazı arkadaşların, bunca emeklerle meydana getirilmiş olan millî birliğe ve kuva-yı milliyeye vurulan darbelere karşı kesin tedbir alma konusunda, sonuna kadar gayret ve ciddiyet göstermekten çok, dışarıdaki uzak kuvvetlerden büyük ümitlere kapılarak teselli buldukları zannı uyanıyor. biz, elimizdeki kuvveti iyi koruyamadığımız takdirde, dış kuvvetlerin de bize değer vermeyeceklerini hatırlatmak isteriz.
heyet-i temsiliye adına
mustafa kemal
kâzım karabekir paşa, bu telgrafa verdiği 23 şubat 1920 tarihli cevabında, «istanbulda meclis-i millîde beliren akıma karşı, heyet-i temsiliyenin ve kuvayı milliyenin ters ve hükmedici bir tavır almasını hiç de uygun bulmuyorum.
yalnız, heyet-i temsiliyenin bu işin içinden vekarla çekilmesini, işin sorumluluğunu ve durumun takdirini, meclis-i millînin namusuna ve vatanseverliğine bırakmayı sürdürmelerine «kuva-yı milliyenin ve heyet-i temsiliyenin varlığını sürdürmelerine meclis-i millî taraftar olmazsa... kongrelerin aldığı kararlar gereğince, tam bir güvenlik içinde yasama ve denetleme yetkisine sahip ve hâkim olduğundan, heyet-i temsiliye, kararların uygulanmasını meclis-i millî ye bırakarak dağılır, faaliyetine son verdiğini yazar ve bir de teşekkür eder.» «fakat, meclis-i millînin, böyle bir sorumluluğu yüklenerek, durumunun ve geleceğinin güvenilir olduğu yolunda bir karar alarak bunu duyuracağı pek şüphelidir. rauf beyefendi bu teklifi yapar ve bu kararları aldırır da, heyet-i temsiliyenin işbaşından çekilmesi gereğini bildirirse, o zaman heyet-i temsiliye bunu isteyerek kabul eder. basına ve millete ilân ederek faaliyetten uzaklaşır.
şerefli ve onurlu yerini de meşru bir şekilde korumuş olur. şüphesiz ki, bir yıldan beri milletin ısrarı ile kurulmuş olan aydın cephesi, ne dağılıp kendi kaderini yunanlıların eline teslim eder ve ne de hükûmet bunları dağıtabilir. o mücahitler kendiliklerinden ve eskiden olduğu gibi savaşa devam ederler.
fakat, bu durum o cepheye bağlı kalır ve kolordu komutanları kendi bölgelerinde bunu durum ve maksada göre iyi bir şekilde yürütürler. ondan sonra da gelecekteki durum ve faaliyetlerimizde olayların akışına ayak uydurulur... işte benim âciz görüşümün bundan ibaret olduğu arzedilir» diyor (belge: 238).
devamı için:
(bkz: olayların akışına ayak uyduramazdık)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?