bir kaç derin konudan sonra doğa hayatına dair yanlış inanışlardan birisini daha yalan olarak savalım…
böcek fobisi olanların “kulağakaçan” isminden bile ne kadar rahatsız olduğunu , hele ki kulağakaçanın o arkasındaki kıskacıyla boy göstermesinin yaratacağı tepkiyi az çok tahmin edebiliyorum. zira böceklerin sevimli canlılar olmadığını kabul ediyorum.
öte yandan böcekler canlı bilimiyle ilgilenenlerin ilgisini pek çok yönden çekmeye muktedirdirler: verimlilikleri, kabiliyetleri, uzmanlıkları, yaşamları vb.
kulağakaçan böceğinin ise ismi çok cazip. ingilizce'de “earwig”, yani “kulak yaratığı” olarak anılan forficula auricularia, eklembacaklıların deri kanatlılar takımından hem otçul hem de etçil bir tür. menşei avrupa ve batı asya olarak tahmin edilen tür, bugün amerika kıtasında da görülüyor.
halk arasında yaygın olan inanışa göre kulağakaçanlar, kulaktan beyne girerler ve beyinde yuva yapıp keyif çatarlar. fakat böylesine bir senaryo ancak la fontane fablında ağustos böceğine nispet yapmak için olurdu.
1700'lerin avrupa'sına baktığımızda kulağakaçan'ın kötü bir şanı olduğunu görüyoruz. o dönemde kulağakaçanı ihtiva eden bir yayında onun kulaktan içeri girdiği, bulduğu bir yerde demirleyip orayı yiye yiye içeriye kadar gittiği ve en nihayetinde de çıldırmaya sebep olduğu yazıyor .
kulağakaçan böceğinin bir çok kültürde kulakla ilişkilendirilmesinin muhtemel bir sebebi, böceğin arkasındaki kıskacıyla beraber, çok eski zamanlardan beri kulak delmeye yarayan antik bir alete benzemesidir. dişisinin ayrı, erkeğinin ayrı tipte kuyruk uzantıları olan kulağakaçanın erkeğinin kıskaçları aynı zamanda da makasa benzer ve bu benzerlikten dolayı italyanca'da kulağakaçan böceğine verilen isim forbicina, yani “küçük makas” anlamına gelirken, ispanyolca'da verilen iki isim contraplumas ve tijereta, sırasıyla “çakı” ve “makas darbesi” anlamlarına gelir . en az altı avrupa dilinde bu böyledir.
ben de işte tam bu satırları yazarken bizdeki “kulağakaçan” kelimesinin “kulakta delik açan alet” ile bir benzeşim kurularak, “kulak-açan” kelimesinden türetilip türetilmediğini merak ettim. tdk büyük sözlükte “kulakaçan” diye aratıldığında, bolu, düzce yöresinde bu böceğin “kûlakaçan” olarak anıldığını görüyoruz. küpe takmak anadolu'da da çok eski bir gelenek olduğuna göre, tıpkı avrupa dillerinde olduğu gibi belki de kulak deliği açmakta kullanılan alete benzerliği bu böceğin ismine kaynaklık etmiş olabilir.
kulaga kaçan
aklıma geldiğinde tüylerim diken diken olur.
gövdelerinin arkasındaki pense şeklindeki kıskaçlarla tanınırlar. erkeklerde bu kıskaçlar büyük ve gösterişli olur. kulağakaçanlar, diğer böcekleri yakalayan ve yiyen haşerelerdir. bu böceklerden kalıcı olarak kurtulmak için, iç alanlarda değil dış alanlarda barınaklarını bulmak ve uygulama yapmak gerekmektedir.[1] ağaç kavukları içinde veya zemin şekilleri arasında bir arada yaşarlar. binaların dış cephelerindeki yarık çatlaklarda barındıkları da görülür. kulağa kaçan böceklerinin 2 penisi vardır ve biri kırıldığında diğerini kullanabilirler. bu böcekler insanlar uykudayken kulak,burun,ağız gibi bölgelerine girerler. sakıncalıdır.
?
?
vücudu kahverengi,başı demir pası kırmızısı,bacaklarıysa sarımsıdır.gündüzleri değişik cisimlerin altında gezinir.geceleri besin arar.her şeyi yer.olgun meyveleri çok sever.erginler ve yavrular kışın oyuklarına çekilirler.dişi yumurtaları korur.
fındık ağaçlarında bolca bulunan böcek. öyle çimlerin üzerinde uyumak güzeldir fakat sağır eder adamı bu böcekler.
anadolu da mahillagu da derler, neden sebep türemiştir bu kelime bilmem. çoğu zaman gevenlerin içerisinde yaşarlar. her geven yaktığımda bir vicdan azabı duymama sebebiyet verir.
genelde yuvalarını kozalakların içine yapan böcüktür
suan kendisiyle cebelleştigım kahverengi kuru agaçların icinde yaşayan korkutucu böcek.
latincesi dermapteradir. oynak boceklerdir. kuyruklarinda makasi andiran islevli kiskaclari vardir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?