murat menteş’in ikinci romanı ;
eminim bir gün sen de hayatının kadınına rastlayacaksın evlat… ve ona şöyle diyeceksin ‘ben evli bir adamım’.’
‘zambaklar tarafından büyütülmüştü sanki. tırnaklarının kenarlarını yemesini gayet iyi anlıyorum. onun kadar güzel kim olsa, tırnak, saç, dudak yerdi. parmaklarındaki tadı hiç bir meyvede bulamıyor olmalı. iradeyi kilit altına alan bir cazibesi vardı; yasalardaki boşluktan faydalanıyordu sanki. hukukun üstünlüğünü aşan güzelliği sayesinde asla hapse girmeyeceği, cinayetten bile yırtacağı kesindi.’
‘seni unutma fikri bile, sana kavuşma umuduna bağlanıyor içimde. senden kaçış varsa bile kurtuluş yok şebnem.’
‘hayatında en az bir aşağılık herifle yakınlaşmadan gerçek kadın olamazsın.’
‘bir bebek doğdu mu, bir baba doğar.’
‘bütün günahlar para kaybettirir.’
’…edebiyat mırıltının ve naranın yerini tayin eder. onlara ayar çeker. eşya, kelimeler karşısında savunmasız, dirençsizdir. zihnimizi edebiyat dekore eder. kalbimiz ile beynimiz arasında işlek kanallar, tüneller, koridorlar açar. ahlaki olgunluğun, vicdan hassasiyetinin, gönül ferahlığının imkanlarını; edebiyat sanatı sayesinde keşfederiz. bir kumandanı, bir deliyi, anneyi, büyücüyü, talebeyi, avukatı, fahişeyi; korkağı, cömerdi, zavallıyı, kurnazı, dahiyi, tembeli, salağı… kelimelerinden tanırız. sağlam bir edebiyat donatımı, bize insanların ruhunu sezme, insanlığımıza hakim olma, sahip çıkma gücü verir. birbirimizi hakikaten tanımamız, sahiden anlamamız, derinden kavramamız edebiyat sayesindedir. cehaletten, zalimlikten, hoyratlıktan, çiğlikten, zayıflıktan başka nasıl sıyrılabiliriz? edebiyat, terbiyenin namütenahi hülasasıdır. görgünün vitaminidir, bizi telef olmaktan kurtaran şifalı iksirdir: bizi, elimizdekinden farklı bir sonsuzluğa sevk eder. hem ağaçları, hem ormanı görmemizi sağlar.yaprakların bakışlarını, meyvelerin soluğunu, gövdelerin çarpıntısını duyarız. ardı arkası kesilmeyen ibret ve hikmet patlamalarının arasında yaşadığımızı fark ederiz. harbin, sulhun, muhabbetin, dostluğun, aşkın, nefretin, emeğin, dikkatin, tedbirin, takdirin… manasını öğreniriz. mana ile anlam arasındaki ayrıma temas ederiz. anlam, bizdeki karşılıktır; mana ise hakikatin kendisidir. böylece, benzer şeyler arasındaki farklar ile farklı şeyler arasındaki benzerlikleri kurcalarız. gönlümüz neye elverir, vicdanımıza ne sığar, aklımız neye erer? edebiyat bilmeyen, soru soramaz, cevap bulamaz, problem çözemez.’
‘çok sevmek, sonsuza dek kavuşmamak için en ideal yöntemdir.’
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?