karacaahmet
necip fazıl’ın, istanbul şiirindeki:
"...
beyoglu tepinirken
ağlar karacaahmet
..."
mısralarını hatırlatır.
"...
beyoglu tepinirken
ağlar karacaahmet
..."
mısralarını hatırlatır.
ceza kodalı rapçimizin son mekanı olacağını düşündüğü yer.
(bkz: hasat zamanı)
(bkz: mekanım üsküdar ve en son karacaahmet anla)
(bkz: hasat zamanı)
(bkz: mekanım üsküdar ve en son karacaahmet anla)
osmanlı usulü nekropoldür. sanki ayrı bir dünya ayrı bir kudret içerir benliğinde. geceleri evlerinden çıkan sakinleri konuşurlar kendi dillerinde.
mezarlıktır mezarlarının üzerinde çiçekleri çok fazladır huzurlu bir yerdir.
istanbulda bulunan buyuk bir mezarlik. osmanli hanedanlarindan şakirin ailesi tarafindan anneleri ve babalarinin hayri amacli icerisine yaptiracaklari caminin modern olmasini hedeflemis olduklarindan tasarimini zeynep fadilliogluna yaptırma kararlari dogrultusunda projesine taniklik ettigim, sirf tasarim icin en son 5 milyon dolarin harcandigini ve bu rakamin da yeterli olamayacaginin soylendigi, ayrica icinde bir adet de eski eserlerin sergilenecegi muzenin yer alacagi mekan.
necip fazıl kısakürekin okunası şiiri. şöyledir:
deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
al sana, derya gibi sonsuz karacaahmet!
göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
onda sırların sırrı: bulmak için kaybetmek.
parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;
taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;
ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm...
hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
bu mu dersin, taşlarda donmuş sukuta sebep?
kavuklu, başörtülü, fesli, başacık taşlar;
taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
söyle karacaahmet, bu ne acıklı talih!
taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih
deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet!
al sana, derya gibi sonsuz karacaahmet!
göbeğinde yalancı şehrin, sahici belde;
ona sor, gidenlerden kalan şey neymiş elde?
mezar, mezar, zıtların kenetlendiği nokta;
mezar, mezar, varlığa yol veren geçit, yokta...
onda sırların sırrı: bulmak için kaybetmek.
parmakların saydığı ne varsa hep tüketmek.
varmak o iklime ki, uğramaz ihtiyarlık;
ebedi gençliğin taht kurduğu yer, mezarlık.
ebedi gençlik ölüm, desem kimse inanmaz;
taş ihtiyarlar, servi çürür, ölüm yıpranmaz.
karacaahmet bana neler söylüyor, neler!
diyor ki, viran olmaz tek bucak, viraneler,
zaman deli gömleği, onu yırtan da ölüm;
ölümde yekpare an, ne kesiklik, ne bölüm...
hep olmadan hiç olmaz, hiçin ötesinde hep;
bu mu dersin, taşlarda donmuş sukuta sebep?
kavuklu, başörtülü, fesli, başacık taşlar;
taşlara yaslanmış da küflü kemikten başlar,
kum dolu gözleriyle süzüyor insanları;
süzüyor, sahi diye toprağa basanları.
onlar ki, her nefeste habersiz öldüğünden,
gülüp oynamaktalar, gelir gibi düğünden.
onlar ki, sıfırlarda rakamları bulmuşlar,
fikirden kurtularak, ölümden kurtulmuşlar.
söyle karacaahmet, bu ne acıklı talih!
taşlarına kapanmış, ağlıyor koca tarih
bi de mezarlığı vardır ki insan bazen ölsem de gitsem der.
türbesine akil hastalarinin baglanarak tedavi edilmeye calisildigi beldem.
afyon un ihsaniye ilcesine bagli belde
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?