(bkz: kara gozlum)
kara gözlerin
kara gözlerin
gözlerimde şimdi
sana döktügüm gözyaşlarım
bir sen varsın aklımda
bir de karanlık bakan gözlerin
bu kent ağlıyor artık
sensizligin pencesinde
kıvranıyor denizden cıkmış balık gibi
cırpınıyor sensiz kalan aşkım
gittikçe sessizleşiyor
bu kent susma orucunda
şimdi kalbim konuşuyor seni
anlatıyor dünyaya
rüzgarda savrulur kara saçların
biliyorum
ölmek geri getirmeyecek seni
ancak kavuşturur bizi
gökyüzünün mavi koynunda
sana kavuşmak istiyorum
ulaşılması zor yıldızlara
uzanıyorum ellerime değecekmiş gibi
tutsam ellerini
o zaman diner acılarım
ve son bulur kalp sızım...
gözlerimde şimdi
sana döktügüm gözyaşlarım
bir sen varsın aklımda
bir de karanlık bakan gözlerin
bu kent ağlıyor artık
sensizligin pencesinde
kıvranıyor denizden cıkmış balık gibi
cırpınıyor sensiz kalan aşkım
gittikçe sessizleşiyor
bu kent susma orucunda
şimdi kalbim konuşuyor seni
anlatıyor dünyaya
rüzgarda savrulur kara saçların
biliyorum
ölmek geri getirmeyecek seni
ancak kavuşturur bizi
gökyüzünün mavi koynunda
sana kavuşmak istiyorum
ulaşılması zor yıldızlara
uzanıyorum ellerime değecekmiş gibi
tutsam ellerini
o zaman diner acılarım
ve son bulur kalp sızım...
kara gözlerindeki umut
siyah saçları kadar karamsardı
ve kadere küsmüştü o, bir kere
sevgiyi öldürdü diye...
sanki ona uzanan ellerde
keskin bir bıçak
ha vurdu ha vuracak
bu, benim karanlıklarım,
bu benim sırlarım diyor hep
bir gün gelecek
şefkatle kollarına saracaklar...
asılsız sevgilerdi onu yıkan aslında
umutları umduğu gibi çıkmamaış
beklentileri hep korkuları olmuş
sanki bütün hayatı,
kupkuru bir odadaymış kopamadıklarıyla..
gülüşleri bir sigara içimi zamanı kadar az
her nefeste biraz daha kısalırken
bütün beklentileri
duman duman uçuyorlardı.
kurallar koymak isterken dostluklarına,
kuralları bozduğunun farkında değildi aslında...
şimdi o gözlerde,
vakitsiz yağan yağmurlar var,
hasat mevsimi bitmiş bahçelere
sağnak sağnak yağacaklar.,
belki gönlünde gökkuşağı açacak
ama, altından çocuklar geçmeyecekler.
su yerine zehir akacak ırmaklarından,
hiç kimse içmeyecek...
ya ben,
şimdilerde bir bağ bozumu hüznü var içimde,
üzümlerim gazap üzümü
şaraplarımsa gözyaşları...
sen güz güneşinde,sanki kanadı kırık bir kuş,
konmuştu bahçeme,
ona şefkatle eğilirken
pır diye uçtu birden
kırık sandığım kanatlarındaki sahtelik,
ve,inancımla birlikte.
.
ahmet muhip dranas
siyah saçları kadar karamsardı
ve kadere küsmüştü o, bir kere
sevgiyi öldürdü diye...
sanki ona uzanan ellerde
keskin bir bıçak
ha vurdu ha vuracak
bu, benim karanlıklarım,
bu benim sırlarım diyor hep
bir gün gelecek
şefkatle kollarına saracaklar...
asılsız sevgilerdi onu yıkan aslında
umutları umduğu gibi çıkmamaış
beklentileri hep korkuları olmuş
sanki bütün hayatı,
kupkuru bir odadaymış kopamadıklarıyla..
gülüşleri bir sigara içimi zamanı kadar az
her nefeste biraz daha kısalırken
bütün beklentileri
duman duman uçuyorlardı.
kurallar koymak isterken dostluklarına,
kuralları bozduğunun farkında değildi aslında...
şimdi o gözlerde,
vakitsiz yağan yağmurlar var,
hasat mevsimi bitmiş bahçelere
sağnak sağnak yağacaklar.,
belki gönlünde gökkuşağı açacak
ama, altından çocuklar geçmeyecekler.
su yerine zehir akacak ırmaklarından,
hiç kimse içmeyecek...
ya ben,
şimdilerde bir bağ bozumu hüznü var içimde,
üzümlerim gazap üzümü
şaraplarımsa gözyaşları...
sen güz güneşinde,sanki kanadı kırık bir kuş,
konmuştu bahçeme,
ona şefkatle eğilirken
pır diye uçtu birden
kırık sandığım kanatlarındaki sahtelik,
ve,inancımla birlikte.
.
ahmet muhip dranas
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?