kan kırmızısı aşk

rdm
hikayede ki a$ktır:


üniversiteli delikanlı kolejli kıza bir voleybol maçında rastladı. okul
salonundaydı maç. tribünsüz,minik bir salon.. seyircilerle, oyuncular
arasında, sahanın çizgisi vardı sadece..o kadar yakındılar..
delikanlı, bu tatlı, bu güzel, bu dünyalar $irini kızı ilk defa görüyordu
takımda.. ho$landığını, fena halde ho$landığını hissetti. az sonra bir $eyi
daha hissetti. uzun zamandan beri maçı değil, o güzel kızı izlediğini.. kız
servis atarken hemen önünden geçti. göz göze geldiler.. kız gülümsedi..
delikanlı, çok popülerdi o yıllarda.. kız onu tanımı$ olmalıydı. kim bilir,
belki kız da ondan ho$lanmı$tı.. belki de delikanlı öyle olmasını istediği
için ona öyle gelmi$ti.. set deği$ip, takım kar$ıya gidince, delikanlı da
yerini deği$tirdi, o da kar$ıya gitti.. üçüncü sette tekrar eski yerine
döndü.. kız da gidi$ geli$leri fark etmi$ti galiba.. bir defa daha
gülümsedi. manidar.."anladım" der gibi bir gülümseyi$ti bu...
delikanlı o hafta boyu hep bu dünyalar $irini kızı dü$ündü.. pazar günü,
sabahın köründe kalktı, erkenden oynanacak maçı, ne maçı canım, o dünyalar
$irini kızı görmek için..
delikanlı artık kızın hiçbir maçını kaçırmıyordu.. dahası.. ankara
koleji’nin her dağılı$ saatinde, okul civarında oluyordu, onu bir kez daha
görmek için.. kar$ıla$tıklarında, hafif çok hafif bir gülümseme, çok minik
bir ba$ eğmesi ile selamla$ır olmu$lardı.. bir defasında, yaptığına sonra
kendisi de günlerce güldü.. o gün gene tesadüfmü$ gibi, okul dağılı$ı kızın
kar$ısına çıkmı$, gülümseyerek selamlamı$, sonra arka sokaklara dalıp,
yıldırım gibi ko$arak, bir blok ötede gene kar$ısına çıkmı$tı. kız bu defa,
iyice gülmü$tü.. kar$ısında, sözüm ona ağır ağır yürüyen, ama nefes nefese
delikanlıyı görünce..
delikanlı, voleybol takımının kaptanını iyi tanıyordu. arkada$tılar. sonunda
bütün cesaretini topladı, kaptana açıldı.. o kızdan fena halde ho$lanıyordu.
galiba kız da ona kar$ı bo$ değildi. bir yerde, bir $ekilde tanı$maları
gerekiyordu.. o zamanlar, bu i$ler böyle oluyordu çünkü.. kaptan "tabi"
dedi.. "bu hafta sonu güzel bir konser var. biz onunla gitmeye karar
vermi$tik zaten. sen de gel. hem konseri birlikte izleriz, hem de
tanı$ırsınız.."

"mutluluk i$te bu olmalı" diye dü$ündü delikanlı.. "mutluluk i$te bu!.."

ve konser gününe kadar geceleri hiç uyuyamadı.. konser gününü de hiç ama hiç
unutmadı.. o ne heyecandı öyle.. konserin verildiği sinemanın kapısında
tanı$tılar.. el sıkı$tılar.. o güzel ele dokunduğu anı da hiç unutmadı
delikanlı.. kaptan, salona girdiklerinde, ustaca bir manevra daha yaptı.
delikanlı ile dünyalar $irini kız yanyana dü$tüler.inanamıyordu delikanlı..
onunla nihayet yanyana oturduğuna, onun sıcaklığını hissettiğine, onun
nefesini duyduğuna inanamıyordu.. biraz önce tanı$ırken tuttuğu el, bir
karı$ ötesinde öylesine duruyor, delikanlı, sahnede dünyanın en romantik
$arkısı söylenirken o an dünyanın bütün $arkıları dünyanın en romantik
$arkısıydı ya- o eli tutmak için öylesine büyük bir arzu duyuyordu ki
içinde.. ama uzatamıyordu i$te elini.. her $ey böyle iyi giderken, yanlı$
bir hareketle, onu ürkütebileceğinden, incitebileceğinden öylesine
korkuyordu ki..
sonunda dayanamadı, sanki kolu uyu$mu$ gibi, uzandı..kolunu kızın koltuğunun
arkasına koydu.. kızın omzuna değil.. koltuğun üzerine.. sonra kız arkaya
yaslandı.. bir kaç saç teli, delikanlının elinin üzerine dokundu.. kalbi
yerinden fırlayacak gibi atıyordu artık genç adamın.. dünyalar $irini kızın
saçları eline dokunuyordu çünkü.. konserden çıkarken, kız, $akala$tı.. "sizi
her maçımızda görüyoruz. alı$tık nerdeyse.. yarın adana’da da maçımız var..
gözlerimiz sizi arayacak.."
hayır, aramayacaktı. delikanlı o anda kararını vermi$ti çünkü.. cebinde onu
otobüsle adana’ya götürüp getirecek, hatta öğle yemeğinde bir de adana kebap
yedirecek kadar para vardı.. gece yarısı kalkan otobüse bindi.. sabah
erkenden adana’ya indi. maç saatine kadar ba$ı bo$ dola$tı. salona erkenden
girdi, en ön sıraya tam servis kö$esine en yakın yere oturdu.. takımlar
sahaya çıkarken, salondaki en heyecanlı seyirci oydu. maç falan değildi
sebep tabii.. ilk sette kız farkında bile değildi onun.. nerden olsundu ki..
ikinci sette öbür tarafa gittiler.. döndüklerinde, ügüncü sette kız fark
etti delikanlıyı..yüzünde çok ama çok $a$kın bir ifade, biraz mutluluk,
biraz da gurur vardı sanki.. ankara’nın hele kolejde çok popüler bu
delikanlısının onun için ta oralara geldiğini bilmenin gururu..
maç bitti. kız soyunma odasına, delikanlı garaja gitti. tek kelime
konu$madan.. konu$maya gelmemi$ti ki.. kız "ke$ke orada olsaydın" demi$ti. o
da olmu$tu i$te.. hepsi o.. ona o kadar çok $ey söylemek istiyordu ki
aslında..
bir gün üniversite kantininde gazete okurken, iç sayfalarda bir $iire
rastladı. daha doğrusu bir $iirden alınmı$ bir dörtlüğe.. söylemek istediği
her $ey bu dört satırda vardı sanki.. bembeyaz bir karta yazdı o dört
satırı.. öğleden sonrayı zor etti, kolejin önüne gitmek için.. kızın
kar$ıdan geldiğini gördü. ko$arak yanına gitti. "bu sana" diye kartı eline
tutu$turdu ve kayboldu ortadan.. kız, necip fazıl’ın dört satırını okurken..
"ne hasta bekler sabahı
ne taze ölüyü mezar...
ne de $eytan bir günahı
seni beklediğim kadar!.."
ertesi gün öğleden sonra, tarif edilemez heyecanlar içinde kolejin önündeydi
gene.. kız kar$ıdan geliyordu.. bu defa yanında arkada$ları yoktu.
yalnızdı.. yakla$tığında i$aret etti delikanlıya.. gözlerine inanamadı genç
adam.. onu yanına mı çağırıyordu yoksa.. evet, çağırıyordu i$te.. kalbinin
duracağını sandı yakla$ırken.. "sana bir $eyler söylemek istiyorum" dedi
kız.. o da heyecanlıydı, belli.. "bak iyi dinle.. dünkü satırlar için çok
te$ekkürler.. herhalde hissettin, ben de senden ho$lanıyorum. ama senden
evvel tanıdığım birisi daha var. ondan da ho$lanıyorum ve henüz karar
veremedim, hanginizden daha çok ho$landığıma.. ve de $u anda, onu terk etmem
için bir sebep yok.."
"o zaman karar verdiğinde ve de eğer seçtiğin ben olursam, hayatında ba$ka
kimse olmazsa, ara beni!" dedi, delikanlı ikiletmeden.. ayrıldı kızın
yanından.. bir daha voleybol maçına gitmeden, bir daha okul yolunda önüne
çıkmadan.. bir daha onu hiç görmeden..
yıllarca sonra levent yüksel’in söyleyeceği $arkıdaki sezen aksu’nun
sözlerini o zaman biliyordu sanki. a$k "onurlu" olmalıydı.. günlerce,
haftalarca, aylarca bekledi.. tıpkı, kıza verdiği o dörtlükteki gibi
bekledi.. hastanın sabahı, $eytanın günahı beklediği gibi bekledi..
heyecanla bekledi. hırsla, arzuyla bekledi. umutla, umutsuzlukla bekledi.
bazen öfkeyle bekledi.. ama bekledi.. ba$ka hiç kimseye bakmadan, ba$ka hiç
kimseyi bulmadan bekledi. bir gün bir $iir antolojisinde $iirin tamamını
buldu.. iki dörtlüktü $iir.. ilki kıza verdiğiydi.. bir ikinci dörtlük daha
vardı orada.. o dörtlüğü de bir kartın arkasına dikkatle yazdı.. cebine
koydu..
bekleyi$ sürüyor, sürüyordu.. okullar kapandı, açıldı.. aylar, aylar
geçti..bir gün delikanlı kızı aniden kar$ısında gördü.. "günlerdir seni
arıyorum" dedi kız. "günlerdir seni arıyorum. i$te sana haber.. artık
hayatımda hiç kimse yok!.."
"yaa" dedi delikanlı.. "yaa" dedi sadece.. kalbi heyecandan ölesiye
çarparken, aylardır ölesiye beklediği an gelip çatmı$ken, ağzından sadece bu
ses çıkmı$tı: "yaaa!.."
cebindeki artık iyice eskimi$ kartı uzattı kıza.. "sana bir $iirin ilk
dörtlüğünü vermi$tim ya bir gün.." dedi. "bu da sonu onun..."
sonra yürüdü gitti, arkasına bile bakmadan.. kız ikinci dörtlüğü oracıkta
okurken..
"geçti istemem gelmeni
yokluğunda buldum seni.
bırak vehmimde gölgeni
gelme artık neye yarar!.."


anında edit: hikaye değil gerçekmi$. hıncal uluç’un bir a$k hikayesiymi$. te$ekkürler goetica
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol