incecikten bir kar yagar

nickten yana sansim yok
karacaoğlan’a ait bir şiirdir.

incecikten bir kar yağar
tozar elif elif diye
deli gönül abdal olmuş
gezer elif elif diye

elif’in uğru nakışlı
yavru balaban bakışlı
yayla çiçeği kokuşlu
kokar elif elif diye

elif kaşlarını çatar
gamzesi sineme batar
ak elleri kalem tutar
yazar elif elif diye

evlerinin önü çardak
elif’in elinde bardak
sanki yeşil başlı ördek
yüzer elif elif diye

karac’oğlan eğmelerin
gönül vermez değmelerin
iliklemiş düğmelerin
çözer elif elif diye

şiirin anlamı yıllarca yanlış yorumlanmış. şiirin gerçek anlamı şu yazıda ;

"halk edebiyatının usta nefesi karacaoğlan’ın o ünlü şiirini bilmeyeniniz, hatırlamayanınız var mıdır? özellikle de ilahi formunda bestelenmiş ve hele hele münip utandı tarafından seslendirilmişse insanı yasemin fırtınalarının içine fırlatır atar bu doğurgan mısralar:

incecikten bir kar yağar
tozar elif elif diye
deli gönül abdal olmuş
gezer elif elif diye

***
elif in uğru nakışlı
yavru balaban bakışlı
yayla çiçeği kokuşlu
kokar elif elif diye

ne var ki, ben de sizler gibi bu şiirin başında yer alan “incecik” kelimesini karın “incecikten” yağması şeklinde anlamış, bir başka deyişle karın bulgur gibi ‘ince ince’ yağdığını hayal etmişimdir. oysa işin aslı hiç de bildiğimiz gibi değilmiş.

nasılmış peki?, diye sorduğunuzu duyar gibi oluyorum. anlatayım izninizle…

deneme ustası salâh birsel, 28 mayıs 1954 tarihli günlüğüne şu ilginç satırları düşmüş:

kapıdere’den sonra 58 kilometre otobüs yolculuğu.

yolların ne kadar bozuk olduğunu anlatmak için şunu söyleyeyim: bir insanın yaya olarak 12 saatte varabileceği elbistan’a biz otobüsle tam 4 saatte geldik.

(…)

yanımda, yere bağdaş kurmuş bir afşar delikanlısı, incecik’in elbistan köylerinden biri olduğunu, incecik’li kızlardan çoğunun elif diye anıldığını söylüyor. “karac’oğlan, diyor, bu dolaylarda uzun boylu kalmıştır. karac’oğlanın şiirindeki incecik sözcüğünün bir köy adı oluşunu öğrenişim beni ona daha da ısındırıyor. şiiri, yeniden, içimden, hem de içercesine, içimden içercesine okuyorum.[1]



yukarıdaki satırları okumadan önce şiirde geçen “incecik”in bir sıfat değil, maraş’ın elbistan ilçesine bağlı merkez köylerinden biri olduğu kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. ancak maraşlı dostlarımın yardımlarıyla araştırdım, hakikaten doğru çıktı. dahası, incecik köyünün öğretmeni hüseyin yılmaz’la 27 ocak 2008’de yaptığım telefon konuşması da salâh birsel’in 54 yıl önce o “afşar delikanlısı”ndan işittiklerinin doğruluğunu ortaya koyuyordu.

incecik köyü dağın üst yamacındaymış ve elbistan’da ilk kar incecik köyüne yağarmış. karacaoğlan da incecik’ten bir elif’e sevdalanınca köyün civarından ayrılmaz olmuş. derken kış bastırmış ve kar yağmaya başlamış. kar “incecik”teki sevdalısının üzerinden geçerek geldiği için rüzgârın da etkisiyle “elif elif diye toz”uyor ve nihayet karacaoğlan’ın başına düşüyormuş.

biliyorum, alışmak biraz zor olacak ve zaman alacak ama şahsen karacaoğlan’ın şiirini bu yeni anlam kümesiyle birlikte yeniden okumaya, onu ağır ağır içime sindirmeye çalışıyorum şu günlerde.

ve düşünüyorum:

bildiğimizden bu denli emin olduğumuz bir konuda bile böylesine yayan kalabiliyorsak, emin olmadıklarımız ne haldedir, kim bilir? "

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol