belki doğu kültürü, belki arabesk toplumun getirisi, belki genlerin etkisi, sosyolog değilim bilemem ama gördüm ki bu başlığı gerçekleştirmek çok zor.
en mutlu anların içerisinde, uzaklara dalan gözler ya da "bir zaman sonra"nın endişesi ya da ayrılığın korkusu.. "mutlu aşk yoktur"lu şarkıların iç burkuntusu..
katıksız mutlu olamıyoruz ve hüznü mutluluğumuza katık ediyoruz.
garip olansa bunu mutluluğumuza gölge değil, bilakis hüzün ki en çok yakışandır bize dizelerinde olduğu gibi bir haz olarak görüyoruz.
"ben sensiz ne yaparım?" sorusu süslerken o mutlu mutlu bakan gözleri, anlatılan da bu değil mi? sensiz kalma ihtimalimi düşünerek çok mutlu olduğumuz şu "an"ın üzerine bir tutam maydonoz koyarak süs yapıyorum demek değil mi bu?
"aşk acısı" aşkı anlamlandırma yöntemimiz olduğundan, en çok acı çektireni, en aşık olduğumuz kişi kabul etmiyor muyuz?
bu yüzden değil mi keskin bıçak olan aşklar için "kör bıçak" olmalarımız..
oysaki hemen gelip hemen gidiveren bir şeyse mutluluk, en azından onun yaşandığı anların içerisinde hüzünden uzaklaşmak ve mutluluğu sek olarak almak gerekmez mi?
hüzün katiksiz mutluluk
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?