"üstünlerin hukuku"'nu dayatan bir resmi ideoloji var ve egemen iken bir de mutlu olabilme ön-koşullu etnik kimlik dayatması meşrulaştırıldığı süre ve süreç boyunca pek göremeyeceğimiz.
hukukun üstünlügu ve insan hakları
friedrich von hayekin en meşhur eseri olan the road to serfdomdan bir bölüm.
bir memleketin hür olduğunu gösteren ve onu keyfi surette idare edilen memleketlerden ayıran en emin kıstas, "hukukun hâkimiyeti" kaidesi diye anılan büyük prensiplere hürmet edilmesidir. teknik teferruat bir tarafa bırakılırsa, bunun ifade ettiği mana sudur: devlet, bütün faaliyet ve hareketlerinde, sabit ve önceden ilan edilmiş bir takim kaidelerle bağlıdır; öyle kaideler ki, icra kuvvetinin, belirli durumlarda belli bir şekilde hareket edeceğini önceden kesin olarak görmek imkânını temin eder. böylece, herkesin, hattı hareketini ona göre ayarlaması kabil olur. idare ajanları gibi kanun koyucular da hataya düşebileceklerine göre, bu idealin tam olarak gerçekleşmesine imkân yoktur. bununla beraber, zorlayıcı kuvvet kullanmak hususunda icra organlarına bırakılan takdir salahiyetinin asgari hadde indirilmesinin lazım geldiği aşikârdır. kanunlar, vatandaşların gayelerini tahakkuk ettirebilmek için kullanabilecekleri vasıtaları tahdit etmek suretiyle, ferdi hürriyeti bir dereceye kadar sınırlandırırlar. fakat, diğer taraftan, hukukun hakimiyeti rejimine tabi olan bir hükümet ani tedbirlerle ferdi gayret ve faaliyetlere set çekmek imkanından mahrumdur. oyunun kaideleri bu suretle önceden belli olunca, fert, bu kaideler dairesinde, serbestçe kendi gayelerini takibedir. bilir ki, hükümet iktidarı, şahsi gayretlerinin semerelerini uluorta elinden almak yolunda kullanılmayacaktır.
devamlı bir hukuk yapısı kurarak, bu çerçeve dâhilinde istihsal faaliyetini ferdi teşebbüslere bırakan sistem ile, istihsal faaliyetinin merkezi bir otorite tarafından idaresi arasındaki fark, kanun hakimiyeti ile keyfi idare sistemi arasındaki umumi tefrikin hususi bir görünüşünden ibarettir. birinci şıkta, hükümet, mevcut kaynakların hangi şartlar altında isletilebileceğini tespitle iktifa eder. bu kaynakları hangi gayeler için kullanacaklarını kararlaştırmak hakki, fertlere bırakılır. ikinci şıkta, hükümet, istihsal vasıtalarının muayyen gayeler için kullanılmasını bizzat emreder. hukuk rejiminde, kaideler apriori olarak herhangi bir insan kategorisinin emel ve ihtiyaçlarını göz önünde tutmaksızın sabit kaideler seklinde tespit olunur. bu kaideler, sadece, bütün fertlerin değişik ihtiyaçları için kullanabilecekleri "aletler" mesabesindedir. ve bunlar uzun zaman yürürlükte kalacaklarına -veya kalmaları lazım geldiğine- göre, filan insan zümresinin mi, yoksa başka insanların mı isine yarayacaklarını önceden kestirmeye imkan yoktur. bu kaideler, insana, işbirliği edeceği bütün şahısların hattı hareketlerini önceden görmek imkanını sağlayan bir nevi "istihsal aleti" olarak telakki edilebilir; yoksa bir takim hususi ihtiyaçların tatmini için alınmış tedbirler olarak değil.
hukukun hakimiyeti kaidesi, ister bazı memleketlerde olduğu gibi vatandaş haklarını tespit eden bir beyanname (bill of rights) veya bir anayasa seklinde tecelli etsin; ister sağlam bir şekilde teessüs eden geleneklerle nesilden nesile intikal eylesin, bunun fazla ehemmiyeti yoktur. fakat derhal görülecektir ki, hangi sekle bürünürse bürünsün, hukukun hâkimiyeti kaidesi, tesrii salahiyetlerin sınırlandırılmasını, ferde vazgeçilmez bazı hakların tanınmasını, insan haklarının dokunulmazlığını tazammum eder.
friedrich august von hayek, kolelik yolu (the road to serfdom, 1944), sayfa 76-89
bir memleketin hür olduğunu gösteren ve onu keyfi surette idare edilen memleketlerden ayıran en emin kıstas, "hukukun hâkimiyeti" kaidesi diye anılan büyük prensiplere hürmet edilmesidir. teknik teferruat bir tarafa bırakılırsa, bunun ifade ettiği mana sudur: devlet, bütün faaliyet ve hareketlerinde, sabit ve önceden ilan edilmiş bir takim kaidelerle bağlıdır; öyle kaideler ki, icra kuvvetinin, belirli durumlarda belli bir şekilde hareket edeceğini önceden kesin olarak görmek imkânını temin eder. böylece, herkesin, hattı hareketini ona göre ayarlaması kabil olur. idare ajanları gibi kanun koyucular da hataya düşebileceklerine göre, bu idealin tam olarak gerçekleşmesine imkân yoktur. bununla beraber, zorlayıcı kuvvet kullanmak hususunda icra organlarına bırakılan takdir salahiyetinin asgari hadde indirilmesinin lazım geldiği aşikârdır. kanunlar, vatandaşların gayelerini tahakkuk ettirebilmek için kullanabilecekleri vasıtaları tahdit etmek suretiyle, ferdi hürriyeti bir dereceye kadar sınırlandırırlar. fakat, diğer taraftan, hukukun hakimiyeti rejimine tabi olan bir hükümet ani tedbirlerle ferdi gayret ve faaliyetlere set çekmek imkanından mahrumdur. oyunun kaideleri bu suretle önceden belli olunca, fert, bu kaideler dairesinde, serbestçe kendi gayelerini takibedir. bilir ki, hükümet iktidarı, şahsi gayretlerinin semerelerini uluorta elinden almak yolunda kullanılmayacaktır.
devamlı bir hukuk yapısı kurarak, bu çerçeve dâhilinde istihsal faaliyetini ferdi teşebbüslere bırakan sistem ile, istihsal faaliyetinin merkezi bir otorite tarafından idaresi arasındaki fark, kanun hakimiyeti ile keyfi idare sistemi arasındaki umumi tefrikin hususi bir görünüşünden ibarettir. birinci şıkta, hükümet, mevcut kaynakların hangi şartlar altında isletilebileceğini tespitle iktifa eder. bu kaynakları hangi gayeler için kullanacaklarını kararlaştırmak hakki, fertlere bırakılır. ikinci şıkta, hükümet, istihsal vasıtalarının muayyen gayeler için kullanılmasını bizzat emreder. hukuk rejiminde, kaideler apriori olarak herhangi bir insan kategorisinin emel ve ihtiyaçlarını göz önünde tutmaksızın sabit kaideler seklinde tespit olunur. bu kaideler, sadece, bütün fertlerin değişik ihtiyaçları için kullanabilecekleri "aletler" mesabesindedir. ve bunlar uzun zaman yürürlükte kalacaklarına -veya kalmaları lazım geldiğine- göre, filan insan zümresinin mi, yoksa başka insanların mı isine yarayacaklarını önceden kestirmeye imkan yoktur. bu kaideler, insana, işbirliği edeceği bütün şahısların hattı hareketlerini önceden görmek imkanını sağlayan bir nevi "istihsal aleti" olarak telakki edilebilir; yoksa bir takim hususi ihtiyaçların tatmini için alınmış tedbirler olarak değil.
hukukun hakimiyeti kaidesi, ister bazı memleketlerde olduğu gibi vatandaş haklarını tespit eden bir beyanname (bill of rights) veya bir anayasa seklinde tecelli etsin; ister sağlam bir şekilde teessüs eden geleneklerle nesilden nesile intikal eylesin, bunun fazla ehemmiyeti yoktur. fakat derhal görülecektir ki, hangi sekle bürünürse bürünsün, hukukun hâkimiyeti kaidesi, tesrii salahiyetlerin sınırlandırılmasını, ferde vazgeçilmez bazı hakların tanınmasını, insan haklarının dokunulmazlığını tazammum eder.
friedrich august von hayek, kolelik yolu (the road to serfdom, 1944), sayfa 76-89
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?