gec kalinmis affi uzerine radikal’de ersin tokgoz tarafindan kaleme alinmistir. buyrun:
devletin vidan turnusolu - guler zere
sayın muktedir iktidarın yetkilileri; tamam... hocanızdı, hepiniz onun rahle-i tedrisatından geçmiştiniz. size eleştirel bir bakışla yaklaşanları bir kaşık suda boğacak kadar tahammülsüzken sizi yerden yere vuran erbakan’ı evindeki lüks tutsaklık hayatından kurtarmada hiç tereddüt göstermediniz. risk, böyle zamanlarda alınırdı zaten. eleştirilere kulaklarınızı tıkadınız ve hocanızı anında salıverdiniz. vefanın bu kadarına gözlerimiz yaşardı.
sayın ergenekonsever yargı... tamam... çoğunuzun gönüllerinizdeki hocası, kanaat önderi, en saygın kişisi... perde arkasındaki en üst elit. kast’a olan saygınız ve bağlılığınızdan ‘taburcu olabilir’ raporuna rağmen mehmet haberal’ı hastaneden çıkartıp cezaevi kapılarından geçirmek aklınızın ucundan bile geçmedi. sınıfsal dayanışmanız muhteşem. bu ihtişam önünde eğildik.
çok sayın paşalar... tüm hukuka bağlılık yeminleriniz kulaklarımızda çınlarken ‘nezaketen’ emniyetlere, cezaevlerine ziyaretler düzenlediniz... nezaketten tesadüfler doğdu ve tolon ile eruygur çok fena hastalanıp sivilliğin üzerine sarılmış haki raporlarla cezaevinden kuş gibi uçuverdi. saygımız sonsuz. korumanın böylesine şapkamızı çıkardık.
ya orada ya burada mutlaka bir çıkara dayanan ve bir sebep bulup ses çıkarmayan, alkış tutan medya. bu; “bendense sus, değilse boğ” çürümesinin sacayaklarından biri olmanız bir yana hesapçılığınızı her zaman takdir ettik.
ama...
hepimiz ve hepiniz tüm bunlara rağmen ortak bir vicdan, birleşmiş bir merhamet, herkese eşit mesafede hukuk, asgarisinden de olsa insani duyarlılık etrafında birleşebilirdik.
bakın... güler zere ölüyor.
gerektiğinde jet hızıyla çalışan adalet adamları; cumhurbaşkanı gül zere’yi affetmek için bunca zaman göndereceğiniz dosyayı beklediğini söyledi ve gelir gelmez de affetti. bunca zaman neyle meşguldünüz ki bu kadar geciktiniz?
yeri geldiğinde mutlaka bir boşluk bulup bağımsızlık ilkesini her türlü hukuktan bağımsızlığa kadar ilerletebilecek kadar bağlantısız yargı. o kara kitabın her yeri delik deşikti. o boşluklardan birini bulup neden bir kez olsun kötüden iyi çıkarmadınız?
üzerine vazife olmayan binlerce işe büyük bir iştahla atılan işbitirici genelkurmay. bir eksik bir fazla ne fark ederdi? ilgimiz yok demeyin lütfen, ne yaptığınızı biliyoruz. bir kez yine görev tanımınız dışına çıkıp siviller üzerinde o karşı konulmaz tahakkümünüzü gerçekleştirmek için neden duraksadınız?
dördüncü ya da birinci, güç sıralamasında mutlaka yer kapan ve istedi mi tuttuğunu kopartan medya... bir kez, bari bir kez olsun işe yarar bir birleşme içine girip zere’nin meselesini birkaç gazetenin silik mücadelesi halinden neden uzaklaştırmadınız?
tamam... medyasından ordusuna, siyasetçisinden hukukçusuna hepinizin bir hesabı vardı. günah defterleriniz bu hesaplarla hayli kabarıktı. oysa bir fırsattı zere. belki sizi sırat köprüsünde üzerine alıp geçirecek o iyilik fırsatı. ister daha sonra işin pazarlamasını yapıp daha çok satabilir, ister bu olasılığı değerlendirebilirdiniz. neden bunca zaman sustunuz?
yapacağınız şey çok kolaydı oysa. insanı insan yapan özdeki insafı, duyarlılığı, merhameti, affedebilme erdemini bir kerecik olsun her türlü giydirilmiş öfkenize, hesabınıza, kitabınıza baskın kılacaktınız.
çünkü aslında insandınız ya... çünkü aslında insandık ya... ve insan diğer varlıklardan hesapçılığıyla değil vicdanıyla ayrılırdı hani. o yüzden.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?