giacomo puccini, 1858-1924 yılları arasında yaşamış ve verdi sonrası italyan operasının en büyüğü ve de son büyüğü kabul edilmiş bestecidir. aileden müzikçidir puccini. öğrenimini bazzini ve ponchielli gibi tanınmış ustaların yanında milano konservatuarı’nda yapmıştır. kilisede org çalmak gibi görünmektedir kaderi, ta ki 18 yaşında bir gün verdi’nin aidasını seyredene kadar. o andan sonra hayatını operaya adamaya karar verir. 1884 yılında ilk operası olan milano’da teatro del verme’de temsil edilen “le villi”yi yazmıştır. bunu 1889 yılında “edgar”, 1897 yılında ise “manon lescaut” izlemiştir. ilk eserlerinde şahane bir başarı göstermemiş, ama sonradan yavaş yavaş açılmıştır puccini. “tosca”, “la boheme”, “madame butterfly” ve tamamlayamadan ölmek zorunda kaldığı, sonradan öğrencisi alfanonun 1926 yılında bitirdiği, başyapıtı sayılan “turandot” bugün tüm dünyada opera repertuarının vazgeçilmez parçalarıdır. “madame butterfly” operası ilk olarak 1900 yılındaki ilk sunumunda başarısızlığa uğramıştır. 1904 yılında tekrar değiştirilerek oynatılmış ve bu sefer başarılı olmuştur.
operaları çoğu zaman aşırı melodramatik, vıcık vıcık bir duygusallıkta olmakla tenkit edilmiştir puccininin. çok zengin bir hayal gücü, geniş bir yaratıcılığı yoktur, konuları, karakterleri, müzikal derinliği kısıtlıdır belki, evet. misal nerdeyse her operası aşk için yaşayan ve aşk için ölen bir kadının etrafında döner, bir “madame butterfly” olsun, bir “liu” olsun, bir “minnie” olsun. “il tabarro” operasında sokak satıcısının söylediği "chi há vissuto per amore per amore si morì" (kim aşk için yaşadıysa, aşk için öldü) özetler belki bu tarzı. 12 operasının 7si isimlerini baş kadın karakterlerden alır sonra mesela, bir sınırlılık vardır kısacası. ama budur puccini sonuçta, seveni de boldur.
melodi yaratma konusunda bir numara, seyirciyi elinde tutma olayını çözmüş, bir de mükemmeliyetçi bir insandır. oyuncularının her yaptığına karıştığı, librettolardan tutun da ışığa, perdenin iniş kalkışına kadar her şeyi obsesif bir şekilde kontrol ettiği anlatılır. nicelik değil niteliğe prim vermiş, bir verdi 28 tane opera bestelemişken, o 12de kalmıştır.
özel hayatında hafif hedonist bir insandır, av partilerinden, kadınlardan haz almış, teknolojinin yeni olanaklarına çok ilgi duymuş bir insandır. araba kullanmış, nerdeyse italyanın ilk trafik kazalarından birinde ölmekten kıl payı kurtulmuştur bu şekilde. hayatının çalkantılarından ve o dönemin şamdanlarını süsleyen sansasyonel olaylarından biri de eşinin, evlerindeki hizmetçi kızı pucciniyle ilişkiye girmekle suçlayıp evden kovması, buna dayanamayan kızın intihar etmesi ve ölümünden sonra bakire olduğunun anlaşılmasıdır. aslında tam bir puccini operasına yakışacak bir konudur bu, öyle değil mi?
toskanada tatlı bir kasaba olan luccada doğmuş, bestecilik hayatının çoğunu floransa yakınlarında, torre del lagodaki villasında geçirmiş (ki şimdi müzedir), ölümünden bir süre önce kasabada kurulan fabrikadan kaçarak viareggio adlı yazlık beldeye gitmiş, ve de brükselde 65 yaşında ölmüştür.
tosca, puccininin en sevilen eserlerinden biridir. fransız oyun yazarı sardou’nun “la tosca” adlı oyunundan alınarak, “luigi illica” ve “giuseppe giacosa” tarafından metni hazırlanan “tosca”, puccini’nin tüm dünyada en çok beğenilen ve oynanan eserlerinin başında geliyor. ilk kez 14 ocak 1900’de roma’da sahnelenen eser, ülkemizde ilk kez 2 nisan 1941’de ankara’da sahnelenmiştir. “tosca” operası, 19. yüzyıl başlarında roma’da geçen; gerilim, korku, tutku, cinsellik, sadizim ve din olguları konularından harmanlanmaktadır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?