günlerden bir gün annem pişi yapmıştı.pişi bizim geleneklsel "komşuya dağıtma zorunluluğu" olan bir yiyeceğimizdir.
asıl zor olan onu pişirmek değil,komşu annelere dağıtmaktı.hava karardığı için de bu görev büyük kardeş olan bana düşüyordu.büyük dediysek daha ilkokula yeni başlamışım.düşün daha iki elimle iki tabaktan fazla taşıyamıyorum.aksilik sokak lambası da bozulmuşhafiften tırsmıyor da değilim.hızlı hızlı birkaç turdan sonra,elde tabak tutmaya alışmanın verdiği güven ile koşmaya başladım.son birkaç yer kalmıştı ki,bir ev var dar bir aralıktan geçip öyle giriyorsun.orda ayağım takımasın mı?takıslın.yani takıldı işte neyse.tabaklar uçtu tabi.ben de yüzüstü yere yapıştım.kalktığımda alnım bir başka acıyordu.elimi sürdüm ulan bişey var orda..anlayamadım.eve bir çıktım,annem gülecek gülemiyor,korktu da biraz beni ağlarken görünce.meğer ters duran gazoz kapağı alnıma saplanmış.alnımın sağ tarafında halâ taşırım bu izi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?