güzeli ve güzel sanatların doğasını inceleyen felsefe dalı. estetiği bağımsız bir bilim olarak ilk ileri süren ve adlandıran alman düşünürü alexander baumgarten’dir. baumgarten’in verdiği anlamda estetik, duyusal bilginin bilimidir, konusu duyusal yetkinliktir. gerçekleştirmek istediği de güzel üstünde düşünme sanatıdır. bununla beraber estetik bir felsefe kolu olarak alman düşünürü kant ile önem kazanmıştır.
estetik, insanın dış dünyaya gösterdiği, “güzel” ve “çirkin” sözcükleriyle dile gelen tepkileriyle ilgilidir. ama “güzel” ve “çirkin” terimlerinin kapsamları belirsiz, anlamları da öznel ve görelidir. üstelik, etkileyici bir doğa görünümüyle ilgili gözlemlerde ya da sanat eleştirilerinde kullanılan nitelemeler yalnızca güzel ve çirkinle sınırlı değildir; anlamlı, dengeli, uyumlu, ürpertici, yüce gibi bir dizi başka kavram da değerlendirmeye girer.estetik kuramı, bir yandan güzelin yalnızca öznel olmayan, nesnel bir içerik de taşıyan bir tanımını yapmaya, bir yandan da bu değişik terimler arasındaki bağıntıları belirlemeye çalışır. temel sorunları ise estetiğin öznesine, estetiğin nesnesine ve estetik yaşantıya ilişkindir.
estetik alımlayıcı(özne): estetik alımlayıcı sanat yapıtından ya da bir doğa görünümünden haz duyan, estetik tat alan bir varlıktır. estetik tat almak, sanat yapıtı üretmek ve değerlendirmek, güzel ve çirkin gibi yargılarda bulunmak ancak belirli varlıklara özgü bir yetidir.
estetik nesne: estetik nesne terimine iki farklı anlam verilebilir: maddi nesne ve ereksel nesne. ereksel nesne, nesneye insanın yüklediği anlamdır; zihin içindedir. oysa maddi nesne öznenin zihninden bağımsızdır. estetik nesne, ereksel anlamıyla tanımlanırsa, estetik kuramının asıl konusu da estetik yaşantı olur. oysa kant felsefesinin öznelliğine karşı çıkanların amacı, estetiğin duygular ve öznel yaşantılar alanından çıkararak estetik nesnenin kendi özellikleri üzerinde temellendirmektir.
estetik yaşantı: estetik yaşantı birbirini tamamlayan iki önermeyle tanımlanabilir:1) estetik nesne duyusaldır; görülür, işitilir ya da duyusal biçimiyle zihinde canlandırılır; insana bu duyusal özellikleri nedeniyle haz verir. 2) estetik nesne aynı zamanda düşünülen, seyrine dalınan bir nesnedir; yalnızca duyulara hoş geldiği için değil, bir anlam içerdiği, bir değer taşıdığı için de ilgilendirir.
bu önermelerden ilki, estetik sözcüğünün kaynağına (duyum) işaret eder. ikinci önerme ise beğeni yargılarının temelini oluşturur. seyretmeye değer bulunan nesnelerin değersiz bulunanlardan ussal olarak ayırt edildiğini gösterir.
kant’a göre estetik yaşantının ayırt edici özelliği “çıkarsız” oluşudur.çağdaş estetiğin çıkış noktası olan bu önerme, estetiği ahlaktan da bilimden de ayırır. ahlaki davranışlarda bir “çıkar” öğesi vardır; evrensel sayılan bir davranış ölçüsü bütün insanlara benimsetilmek istenir. bilimde nesnelerin iç yapılarını, işleyişlerini ve neden-sonuç ilişkilerini araştırır; nesneleri denetim altına almak, insanın hizmetine koşmak ister. oysa estetik yaşantının öznesi, estetik nesneyle bir merakını gidermek için ilgilenmez; estetik nesneyi başka bir amaca hizmet eden bir araç olarak da görmez. estetik yaşantı da insan, karşısındaki nesneyi hep belli bir uzaklıktan seyreder: estetik yaşantı kullanma, sahip olma, tüketme ve ahlaki açıdan yargılama gibi davranışları dışarıda bırakır.
kant’a göre estetik us, kuramsal us’la uygulayıcı us arasında bir köprüdür ve kuramın uygu alanındaki denetçisidir. estetik us, bir yargı gücüdür ve doğru düşüncenin iyi uygulandığını güzel yargısıyla yargılar. kant’a göre güzel olan, doğrunun iyilikte gerçekleştirilmesidir. kant’ın bu düşüncesinde yunan felsefesinde olduğu gibi güzel’i iyi ile birleşik kılan bir ereklilik belirse de, kant bunu biçimsel bir ereklilik “ereği olmayan ereklilik” olarak tanımlar. daha açık bir deyiş ile güzel’in ereği kendisidir; güzel, güzel olduğu için istenilir. güzel’in ereği başkaca hiçbir erek gözetilmeksizin, gene kendisinden doğan estetik hazdır. güzel, burada bir ereğe koşulmuş olduğundan değil, sadece bir ereğin biçimi olduğundan güzeldir. buysa, hiçbir karşılığı gerektirmeksizin, salt bir hazdır. kant’a göre estetik yargı, bir beğeni yargısıdır. güzel bir yargının nesnesidir. kant bu yargıyı genellikle geçerli kılmak ister ve ortak estetik bir duygunun varlığını ileri sürer. ona göre bu yargı, herkeste ortak olan ideal bir ölçüyü yansıtır. bu yüzdendir ki kant “beğeniler tartışılamaz” anlayışına karşı çıkmakta ve beğenilerin tümel geçerli olmasını savunmaktadır.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?