bundan yıllar önce eric clapton adındaki genç gitarist, çalıştığı yardbirds grubunu bırakıp john mayall’ın bluesbreakers topluluğuna katılmıştı. yapılan albüm ve verilen konserlerden sonra seyircinin ve müzik basınının üzerinde uzlaştığı tek bir slogan vardı; "clapton tanrıdır!"
clapton 30 mart 1945’te ingiltere’nin ripley kasabasında evlilik dışı doğduğunda bu durumun sonraki hayatını nasıl etkileyeceğini tahmin edemezdi. büyükannesi tarafından büyütüldü. yani daha o zamanlar içinde "blues" vardı. fiziksel yönden zayıf olduğundan, sanata, daha da çok müziğe eğilimliydi. herkes gibi buddy holly ve elvis presley dinliyordu. ta ki 14 yaşına gelip "kendimi buldum, yeni bir dünya..." diye tanımladığı blues müziği ile tanışıncaya dek. müzik eğilimi muddy waters ve robert johnson dinledikten sonra bir tutku halini almaya başlamıştı. ailesini ilk gitarını almaya ikna ettiğinde 16 yaşındaydı. gitar efsanesinin tohumları bu basit ve ucuz akustik modelle atılırken saatler süren çalışmaları onu tanınmış bir gitarist yapmaya başlamıştı bile.
1963 yılında ingiltere’nin önemli gruplarından yardbirds’e davet edilmesiyle profesyonel müzik hayatı başladı. grupta birkaç ay ritm çaldıktan sonra öncü (lead) gitarist oldu. bu arada ilk elektro gitarını da almıştı ama bu da ses tesisatlarının ve diğer aletlerin kalitesiyle orantılı olarak kötü bir gibson taklidinden öteye gitmiyordu. ancak yardbirds’ün son zamanlarında bir fender telecaster ve gibson 335 edinebildi. yardbirds ile "five live yardbirds" ve "sonny boy williamson and the yardbirds" albümlerini yaptıktan sonra grubun popa kayıp, ticari müzikle uğraşması eric’in gruptan ayrılması sonucunu doğurdu. bundan sonraki adımı bluesun ingiltere’deki temsilcilerinden john mayall olacaktı. mayall ve grubuna katılmasıyla gibson les poul, ağırlıklı olarak kullandığı gitar oldu. beraber "john mayall bluesbreakers with eric clapton" albümünü kaydettiler. bu albümdeki gitar soloları, stili, wah wah pedalını kullanışı, "clapton tanrıdır!" sloganının doğmasına neden olmuştu. fakat clapton’a grupta tanınan özgürlük ona yeterli gelmemeye başlamıştı, sınır tanımaya niyeti yoktu. işte bu sırada mayall’ın basçısı jack bruce ve baterist ginger baker ile bir araya geldi. grubun adı cream’di. cream, eski blues parçalarını yeniden yorumluyor, emprovizasyon yapıyor, 2-3 dakikalık stüdyo şarkıları konserlerde gitar ve bateri sololarıyla 20-25 dakikaya kadar çıkıyordu. kişisel ve müzikal anlaşmazlıklar, ne yazık ki, heavy metalin bir anlamda led zeppelin’den önceki ilk temsilcisi olarak da tanımlanabilen cream’in sonunu getirdi. "fresh cream", "disreali", "gears", "wheels of fire" ve "goodbye", gruptan kalan albümler olarak raflardaki yerini aldı.
takvimler 1969’u gösterdiğinde, clapton, steve winwoad, rick grech ve ginger baker ile beraber blind faith grubunu oluşturdu. grubun ömrüne tek albüm sığabildi. dağılmanın ardından clapton’ın solo yıllarının başlangıcı olan ve arkadaşlarının ısrarı sonucu çıkarttığı "eric clapton" albümü piyasaya çıktı. albüm iyiydi, ancak "layla" çıkana kadar kimse bunun fırtına öncesi sessizlik olduğunu düşünmemişti. 1970 sonbaharında, arkadaşı jimi hendrix’in ölümüyle büyük üzüntü yaşayan clapton’ı kötü bir sürpriz daha bekliyordu. dostu george harrison’un eşi pattie’ye aşık olmuştu. bu ortamda "layla" şarkısı ve aynı adlı albüm ortaya çıktı. eric’in kalbini açtığı inanılmaz bir giriş solosu ile başlayan "layla", çığlık çığlığa devam ediyordu. sevdiği o kadın hakkındaydı... çok uzakta olan o kadın... böylece uyuşturucu problemiyle dolu 3 yıllık sessizliği başladı. onu geriye döndürmek için pete townshend’in düzenlediği "rainbow concert" ve george harrison’un "bangladesh" konserleri haricinde hiç bir yerde görünmedi.
yıl 1974 olduğunda ise uyuşturucuyu bıraktı, sevdiği kadını elde etti ve geri dönüş albümü "461 ocean boulevard"ı piyasaya çıkarttı. arkası çorap söküğü gibi geldi. "there’s one in every crowd", "e.c was here", "no reason to cry", "slowhand" ve "backless"... 79’a gelindiğinde alışılmış stilinde bir yumuşama ve akustiğe geri dönüş hissediliyordu. daha sonraki dönemde bunu sıkça aldığı alkolün sonucu olarak tanımlayacaktı, ta ki 1985’teki "behind the sun" albümüne kadar... albümde kendini bulmuş ve geriye dönmüş bir clapton karşımıza çıktı. gitarı ve karakteri yeniden ön plandaydı. 86’daki "august" ve 89’daki "journeyman" bunu pekiştirmiş, 88’de "crossroads" adlı 4 cd’lik bir en iyiler derlemesiyle geri dönüşünü ölümsüzleştirmişti. 92’de ise trajik bir biçimde ölen oğluna yaktığı ağıt olarak nitelendirebileceğimiz "tears in heaven" şarkısının da bulunduğu "unplugged" çalışması yayınlandı. bu çalışmayla yılın grammy ödüllerinin bir çoğunu almayı başaran sanatçının son albümü ise 1994’te piyasaya çıkan ve blues köklerine geri döndüğü "from the cardle" oldu. daha sonra içerisinde toplamaların ve canlı performansların da yer aldığı bazı albümleri çeşitli etiketlerle beğeniye sunuldu.
solo ve çalıştığı gruplarla çıkardığı 34 albüm ve sayısı bilinmeyen katkılarının olduğu diğer çalışmalar... teknik olarak kendini çok iyi bulmayan clapton, esas önemli olanın duygu olduğunu savunuyor. blues sololarında ilk ve en büyük etkilenimleri freddie king ve b.b king iken, dobro tekniğinde ise en çok duane allman’dan etkilenmiştir. wah wah pedalı, cream zamanında çok kullanılmakla beraber son zamanlarda pek görülmemiştir. gitar ayarı ise her zaman sabit 1/8’dir. efsanevi gitarist "blackie"yi üç fender staratocester’ı birleştirerek elde etmiştir. 1989’lara kaddar esas gitarı olan "blackie" o yıl emekliye ayrılmış, yerini "eric clapton serisi" adı altında çıkarılan yeni bir stratocaster almıştır. les paul ve gibson diğer sevdiği gitar türleri olmasına karşın clapton adı, stratocaster ismiyle özdeşleşmiştir. 1980’lerden bu yana ingiltere’nin royal albert hall konser salonunda klasikleşmiş konserler veren clapton’u dinleme şansına sahip olanlar, hayatta en sevdiği işi yapan bir adamla karşılaştılar; müzik yapan bir adamla... yaşadığı acıları, mutlulukları, aşkları, uyuşturucuyu, alkolü, armonileri ve rifleriyle bizlere anlatan ve çoktan evrenselliği yakalamış bir adamla... o, eric clapton...
http://www.muzikkutusu.com
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?