bilgiçlerin hikayeleri

sipsi
ehliyetimi parmaklıkların yanına bıraktım. diğer tarafa geçtim gözlerim sımsıkı kapalı. titremeksizin üşüyorum. ’açma sakın sözlerini’ dedim kendi kendime. ’açma sakın gözlerini, açma korkarsın!’

oldum olası korkak bir insandım ben. karanlıktan, palyaçolardan, böceklerden, en küçük tıkırtılardan, gök gürültüsünden, şimşek çakmasından, insanlardan korktum yaşamaya çalıştığım anlarda. kanat çırpan kuşun yüzüme çarpmasından, işe geç kalmaktan, çok içince midemin bulanmasından, adımın yanlış söylenmesinden, eyeliner sürerken gözlerimin yaşarmasından, ama en çok da balkanlardan gelen soğuk hava dalgasından korktum. ’ellerim üşüdü ısıtır mısın?’ dedim, ısıtmadı.

’açma sakın gözlerini, açma korkarsın!’

bir melodiye saplanıp kaldım, bak hala kulaklarımda. ben mi sallanıyorum, köprü mü sallanıyor? dünya mı sallanıyor, bu şehir mi sadece? evren sabit dururken sallanmak kolay, önemli olan o sallanırken sabit durabilmek. başaranlardan olamadım, belki de bir şey olamamak daha iyidir kimi zaman. bir melodiye saplanıp kaldım, bak hala kulaklarımda. ’daylight dims leaving cold fluorescence, difficult to see with this light..’

’zorla kendini, açma gözlerini, etrafındaki seslere aldırma, polisler gelmedi, bir kaç dakikan daha var, açma sakın gözlerini, açma korkarsın!’

eğlence çıkardım yine elaleme. genel olarak eğlenceli bir insanımdır. rakı mı içilecek, hemen çağrılırım, muhabbetim iyidir. sinemaya mı gidilecek, haber verilir, sinema konusunda bilgiliyimdir. durduk yerde gülerim, durduk yerde ağlarım, durduk yerde düşerim.. düşmeye geldim yine, durduk yerde..

’açma sakın gözlerini, açma korkarsın!’

kokulara derin bir hassasiyetim oldu hep -köpek esprisi yapanı boğarım-. yeni bir kitabı, eski bir kitabı, ojelerimi, pudralarımı, yazın denizi, kışın havayı kokladım. yeni bir hayatı, eski bir hayatı içime çektim. ben mi yanıyorum, köprü mü yanıyor? dünya mı yanıyor, bu şehir mi sadece? evren yanmazken yanmak kolay, önemli olan o yanarken yanmadan kalabilmek. yanmayanlardan olamadım, belki de yanmak daha iyidir kimi zaman. kokulara derin bir hassasiyetim oldu hep -köpek esprisi yapanı boğarım-.

’açma sakın gözlerini, açma korkarsın!’

içimdeki sesi dinleyen biriyimdir işime geldiğinde. her insan gibi.. işime gelmezse ’hadi oradan’ diyebildim ama. bu manzaraya son bir kez bakmalıyım belki de. daha önce bu köprünün üzerinde durmadım hiç böyle. avrasya maratonu’na katılmadım, kalabalığı sevmem. zorunlu olmadıkça ilklerimi başkalarıyla paylaşmak huyum değildir. gözlerimi açtım. ’gün ışığı donuklaşıyor soğuk bir floresana dönüyor, seni bu ışıkta görmek ne zor..’

’o kadar çok üşüyorum ki, böyle bir üşümek görülmemiştir!’

siren sesleri mi bunlar, beynimin alarmları mı çalıyor ansızın? ’uzatma artık, televizyonlarda şov yapanlara benzemek istemezsin.’ şov yapabileceğim bir malzemem yok ki. polisten, devletten, annemden, babamdan isteyeceğim bir şey yok. çaresiz kalmadım yaşadığım anlarda, bu ana çaresizlikle gelmedim. nasıl geldiğimi bilmiyorum. bazen bir bakarsınız, oradasınızdır. hayat böyledir işte, sadece tek bir an...

’o kadar çok üşüyorum ki, böyle bir üşümek görülmemiştir!’

adımımı attım boşluğa. gözlerim yeniden sımsıkı kapalı. düşüyorum, öyle güzel düşüyorum ki şaşar kalırsınız. ne zaman bitecek bilmiyorum. bitecek mi, onu da bilmiyorum. bilmem kaç tonluk etkiyi hissettiğim an suya çarpışta, önce hangi kemiğim kırılacak acaba? beynim dağılacak mı? hiçbir zaman derli toplu tutamadım zaten. gülümsersem film sahnesi gibi olur, gülümsemeliyim, filmden fırlamış numarası yapmak iyidir kimi zaman..

’o kadar çok düşüyorum ki, böyle bir düşmek görülmemiştir!’
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol