dünya armağan adına ya da tadında bir şey sunacaksa bana, en çok göçmen olmayı istedim, ait olmamayı diledim hep arzularımla, hırslarımla.
bir zaman o tepede, bir başka mevsim o kentte, bir de bakmışım bir dağ evinde, birden bire şehrin en kalabalık istikametinde, merkezinin tam göbeğinde; kâh kırsallıklarda, kâh kalabalıklarda, kaybolmakla ait olamamanın huzursuzluğunda, ille de kendini arayışta, yeniliklere hep yelkenler açmada, yeni insanları ve kültürleri tanımada, üretmeyi bu pervasızlıkta, çoğaltmayı, köklerinin hesabını sormak için yeltendiğimde kendimi anlamsızca paylayıp, ardından kahkahalar atmayı, huzursuz bir ruh ile o diyardan bu diyara koşmayı, bu uğurda yorulmayı, tükenmeyi ve beraberinde üretmeyi çok istedim.
hep bir gıpta vardı kanatları ile yaşayanlara, hep bir derin özlem bu denli özgür olmaya.
ancak öte yandan koşullanmış bir kök salmışlık, tuhaf bir girizgâh aitlik hissi kuşatıyor ayrıca. önümü-arkamı-sağımı-solumu sobe yapıyor acımasızca.
karar zulasını elle yokladığımda, ya biri ya da diğeri diyor tercihler kumkuması.
oysa ne çok isterdim ilahinaye olacak tercihler silsilesini.
gergefe gerilen bir patiska üzerine işlenen o emekler dolusu binlerce işleme taneleri olmayı, her bir parçamın ayrı yere dağılmasını…
yalan söylüyor olabilir mi köklerinin olmadığını iddia eden havva kızları, adem oğulları?
“bir yanım orada, öteki yanım şu yanda” diyen anka kuşları?
öyle ya, varsa bu tarz insan evladı, yeniden doğuyordur küllerinden her seyrüsefer ringlerinde. her aitsizlik, bir başka keşfi getirmekte, her keşif bir başka heyecanı sunmakta bergüzar tadında, her armağan bir başka kapı açmakta hayat yollarına. ve her hayat yolu, yeniden doğmayı, üretmeyi, bünyede kozmopolitliği barındırıyor son tahlilde.
imkânı var mı köksüz kalmaya? cennetin tuba ağacı olmaya? kökleri havada olacak şekilde yaşamaya? her keşifte yeni bir ben bulmaya? her ‘benlik’ buluşlarda hayata daha bir karışmaya, daha bir çoğalmaya?
dünya armağan adına ya da tadında bir şey sunacaksa bana, en çok göçmen olmayı istedim, ait olmamayı diledim hep arzularımla, hırslarımla.
ama hayat tam tersini sundu bana.
köklerim öyle bir yerleşti ki toprağa, ne ben istedim çıkarmayı, ne de hayat öngördü bunu. saplanmışlığı yaşadım çokça.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?