tavandan akan suratlara bakıyorum...soğuğu izliyorum.
belli; bu kı$,"kı$ gibi" geçecek.
özneli/yüklemli cümleler kuramam.
yarına geçmek değil ki maksadım, bugünü de$mek.
kadın ü$üyor soğuk odada, adam ü$üyor babalığını vücudunun derinlerine gömmü$,çocuk ü$üyor bacağındaki "soyuk"ları sayarak büyümü$,kedi ü$üyor...kedi susuyor, kedi ölmü$.
tuz alıyorum avucuma.basıyorum çocukluğuma...
"cıs"
kıkırdamıyor tavandaki suratlar.soğuk bu ev soğuk!
ben gitsem kadın kalıyor, kedi kalıyor.
evini sahiplenen kedi, sahibini sahiplenen köpek.
kararsızım doktor,$a$kınım!
bu ince gecede ne dediğimi bile bilmiyorum .kalın kalın, öyle böyle konu$uyorum.
sürekli odalarım deği$iyor benim,uyandığımda gördüğüm tavan deği$iyor.rahminden dü$tüğüm annem, prensesi olduğum babam...kedim.
fısır fısırım bu gece.gece ince, fısıltılar kalın, soyuklar derin, tuz acılı.
kıvrak zekam kıvrıldığı noktadan dönemiyor, sonuçlar tıkanıyor.
tezlerimi çürütüyorum, onlar beni çürütüyor.
cesetleri gömmek lazım, çürüyorlar.
çürüyor ve kokuyorlar.
bilinsin ki; kimsenin ölü için döktüğü gözya$ı, kurtarmıyor ceseti çürümekten.
tavandan yüzler akıyor,beynim kıvrımlarını dolduruyor, zihnim düzle$iyor ve...
kadın gidiyor, kedi gidiyor, adam gidiyor.
tek celsede bo$anıveriyor normaliteler.
çocuk kalıyor elinde bir tutam tuz, bacağında bir ölüm dolusu "soyuk"...
24 eylül 2007 pazartesi / ev / muque.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?