mağaradakiler

kronstadt
kitabin adi platon’un devlet adli yapitindaki magaradakiler mitosundan gelir.

kitabin onsozu su sekildedir:
bir magara dusun dostum. girisi boydan boya gun isigina acik bir yer alti magarasi. insanlar dusun bu magarada. cocukluktan beri zincire vurulmus hepsi, ne yerlerinden kipirdamalari, ne baslarini cevirmeleri kabil, yalniz karsilarini goruyorlar. arkalarindan bir isik geliyor... uzaktan, tepede yakilan bir atesten. atesle aralarinda bir yol var, yol boyunca alcak bir duvar. gozbagcilari seyircilerden ayiran setleri bilirsin,uzerlerinde kuklalarini sergilerler, oyle bir duvar iste. ve insanlar dusun, ellerinde esyalar: tahtadan, tastan insan veya hayvan heykelcikleri, boy boy bicim bicim. bu insanlar duvar boyunca yurumektedirler, kimi konusarak, kimi susarak. garip bir tablo diyeceksin, hele esirler daha da garip. dogru... o esirler ki omur boyu baslarini ceviremeyecek, kendilerinin de, arkadaslarini da, arkalarindan gecen neneleri de duvara vuran golgelerinden izleyecekler. simdi de magarada seslerin yankilandigini dusun... disaridan biri konustu mu, esirler golgelerin konustugunu sanir, oyle degil mi? kisaca onlar icin tek gercek vardir: golgeler.

tutalim ki zincirlerini cozduk esirlerin, onlari vehimlerinden kurtardik. ne oldu dersin anlatayim.. ayaga kalkmaya, basini cevirmeye, yurumeye ve isiga bakmaya zorlanan esir, bunlari yaparken aci duyardi. gozleri kamasir, golgelerini gormeye alistigi cisimleri taniyamazdi. biri, ona: “omur boyu gorduklerin hayaldi. simdi gercekler karsi karsiyasin” diyecek olsa, sonra da esyalari bir bir gosterse, “bunlar nedir” diye sorsa, sasirip kalir, magarada gorduklerini, simdi gosterilenlerden cok daha gercek sanirdi.

bir de dusun ki tutsagi magaradan cikarip dik bir patikadan gunesin aydinlattigi bolgelere surukledik. bagirdi, yanip yakildi, ofkelendi... kulak asmadik. gun isigina yaklastikca gozleri daha cok kamasti. hicbirini secemez oldu gercek nesnelerin. sonra yavas yavas alisti aydinliga. once golgelerini farketti, arkasindan insanlarin ve cisimlerin suya vuran akislerini. aksam olunca goge cevirdi bakislarini, ayi gordu, yildizlari gordu. zamanla gunesin sulardaki aksine bakabildi. nihayet gokteki gunese cevirdi gozlerini. ve dusunmeye basladi. ona oyle geldi ki mevsimleri de, yillari da gunes yaratiyor, gorunen dunyanin yoneticisi o. esirlerin magarada gordukleri ne varsa onun eseri. ve eski gunlerini hatirladi. ne kadar yanlis anlamislardi bilgeligi. mutluydu simdi, magarada kalan eski arkadaslarina aciyordu. eski hayatina, eski vehimlerine donmemek icin her cileye katlanabilirdi.

adamin magaraya dondugunu tasavvur et. karanliga kolay kolay alisabilir mi? dostlarina hakikati soylese dinlerler mi onu? agzini acar acmaz alay ederler: "sen disarda gozlerini kaybetmissin, arkadas. sacmaliyorsun. biz yerimizden cok memnunuz. bizi disari cikmaya zorlayacaklarin vay haline...”

iste boyle aziz dostum. sana anlattigim hikaye kendi halimizin tasviridir. yer altindaki magara: gorunurler dunyasi. yucelere cikan tutsak, idealar alemine yukselen ruh...

bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol