elden gelenlerin bittiği bir hudut var ve belirsiz aslında genelde; hah, i$te tam da ondan sonra ba$vurulan bir stepne feragat kapsulü mevcut: “elimden geleni değil, ölümden geleni yaptım!” cümlesiyle, derin bir tiradın sonuna pırlanta bir kılıç gibi çakılı kalan; ya$amın metresi olan ölüm ve ölümün eğittiği ölümlü bedenlere asılı kalan ölü soru i$aretleri, ölenlerden kalan..
“her üçgenin ortasından katil bir tanjant geçer !”
(azrail`in adını kanser koydular.
dedenin kanserden ölmesi, suların hangi yaralarından döküldüğü meçhul deniz kabuklarıyla doldurdu kıyıları, rıhtım birikintisi bir $or$ak hüzünle sarmalanan kalp, kızgın yağlarla dövülmü$ çekiçlerin "de$onghhk!" diye beynimize ineceğinin sinyallerini verdi. öldü dedem. dedem beni gülhane parkı`na götürmeden öldü. götüremeden öldü. tav$anları gösteremeden.
oysa; hastalara umut vermenin yasaklandığı bir çağda, 367`den cumhurba$kanı yapılan bir devirde ya$ıyoruz: dedem 62`den tav$an ordusu yapardı. donnie darko`da ba$rolü kapardı.)
elden gelenlerin ula$tığı bir $ahika var ve gelirsiz özelde; a-ha!, i$te ondan sonra ba$vurulan bir transpozisyon hamlesi mevcut: “sesimden fazlası ula$sa sana, yırtılır geceliği ölü gelin-cik-lerin!” cümlesiyle, monologların sonuna kanlı bir kama bir saplanan; ya$amın deri deği$tirmesi ölüm ve ölümün seyirttiği ülkelerde yakılı kalan bayrak direkleri, gidenlerden kalan..
“ölen ku$lar $iir olur / ku$ öldürenler $air olur !”
(azrail`in adını kanser koydular evet.
yeğenin kanserden ölmesi, gülsuyu tülbentlere sarılı bıraktı içlerdeki heybetli dağı, heyalanlara ve orman yangınlarına a$ina olan kalp, kolajlanmı$ apselerin "bang bang!" efektiyle di$etlerimizde patlayacağını müjdeledi. öldü gitti küçücük yeğen.
bir bisiklete binemeden. bir misketi tanımamı$ken hem de. henüz dizleri bile kanamamı$ken. oysa; ilaç $i$elerinin berisinden dünyaya bakanların olduğu bir ömür skalasında, üniversitelerinde hâlâ türbanın tartı$ıldığı bir yarımadada ya$ıyoruz: coğrafyamız, topoğrafyamız dahi yarım; yarım kaldı biberonundaki sütü yeğenimin.)
elden gelenlerin karma$ıkla$tığı bir hendese var ve tesirsiz aslında kriminalde; hah, tam da ondan sonra ba$vurulan bir intihar te$ekkülü mevcut: “seksen sekiz martı dola$ır cesedimin üzerinde, takımyıldızlara inat!” cümlesiyle, epilogun dibine kahpe bir hançer gibi tıkalı bırakılan; ya$amın diploması iken ölüm ve ölümün eprittiği belleklerde kurumadan kalan tuzlu matem giryeleri, terkedenlerden kalan..
(azrail`in adını kanser koydular evet ulan.
dayının kanserden ölmesi, gözlerine susmayı öğreten beni, kıyımlara ve intiharlara alı$ık yaratılmı$ $u siktiğimin kalp, naylon po$etlere hapsedilmi$ yağmur tanelerinin "ipil ipil!" aranjmanıyla tenimde söneceğini haber etti. öldü gitti i$te dayı. son rakısını içemeden, sek. son voltasını atamadan, yek. oysa; yakı$ıklı delikanlıların asıldığı bir sömürgede, bankalarında yılan kuyrukları olan bir memlekette ya$ıyoruz amına koyayım: dayım yılanlardan korkmazdı. yalan, derdi. yalandan kork, derdi. son yalanı, gitmeyeceğimdi.)
“bırakmazlar yakamı, bilirim, ben ölmeden !”
(..)
bir gece siktir olur gider tüm sevdiklerin: terkederler bu karton dünyayı.
ama sen,
sen üzülme ey çocuk azazil,
ölünden geleni yaptın sen..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?