bir kadının şiir yazması

firambogaz
neden kadin şair yok?

bu soruyu, yıldızlı bir gece yarısı, semaya doğru birbirinden güzel mısralar haykıran dostlara soruverdim apansız...
saatlerdir birbiri ardınca okunan harikulade şiirlerin biri bile kadın şair elinden çıkma değildi.
"bana 3 kadın şair sayın" dedim; zorlandılar.
sonra antolojilere baktım:
memet fuat’ın "çağdaş türk şiiri"nde (adam, 1996) 84 şair arasındaki tek kadın gülten akın’dı:
"ah kimselerin vakti yok / durup ince şeyleri anlamaya / kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar / evler, çocuklar, mezarlar çizerek dünyaya".
ilhami soysal’ın "20. yüzyıl türk şiiri"ndeki (bilgi, 1973) 60 şair arasına, gülten akın dışında bir de türkan ildeniz girebilmişti:
"beni senden zorla kopardılar yiğidim / bir kınamadır tutturdu gözleri / cümlesi bir olup kanıma tükürdüler / zincirlediler ellerimi / seviyorum diye başlayacaktı savunmam / söz hakkı vermediler".
* * *

kadın şair azlığının nedenini tartışırken kadının erkek toplum içinde ezilişinden, ev işlerine mahkûm edilişinden dem vuruldu. bunlar doğruydu da, soruyu yanıtlamaya yetmiyordu:
neden kadın romancı ya da öykücü deyince bir çırpıda 10 isim sayabiliyorduk da şair gelmiyordu aklımıza?
şiiri bu denli erkeksi kılan neydi?
şiirin bir zaafı mı, erkeğin bir vasfı mı?
en maço tabiriyle, "kadın yazmıyor, yazdırıyor" muydu?
* * *

yanıtı doç. dr. nazan bekiroğlu’nun (www.nazanbekiroglu.net) "osmanlı’da kadın şairler" makalesinde buldum:
bekiroğlu, "osmanlı’nın geleneksel döneminde kadın şair yok denecek kadar az. çünkü kadınların şiir biçiminde bile duygularını ifade etmesi, hatta ’vuslat, aşk, muhabbet, sevda, yâr’ gibi sözcükleri kullanması ayıp sayılmaktadır" diyor.
bu durum, kadın ruhunda bir sakınım içgüdüsü yaratıyor. kadın, "maddi cazibe"den, yani başını açmaktan kaçındığı kadar, "manevi cazibe"den yani yüreğini açmaktan da kaçınıyor.
"ya susacak ya toplumsal baskıyı göze alacaktır. ikisini de yapamayan, klişeleri erkeklerce belirlenmiş bir söylemi taklit eder. bu, baştan yenilgidir".
"bugün hâlâ yahya kemal ya da necip fazıl ölçüsünde bir kadın şairimiz yoksa ama yakup kadri ya da kemal tahir ölçeğinde romancılar olarak halide edip ya da adalet ağaoğlu’dan bahsedebiliyorsak bu, gelenek yokluğundadır" diyor bekiroğlu...
kadın şair, tanzimat’ta şiir koşusuna katıldığında erkek meslektaşı 6 asırdır yazıyordu. oysa romanda öyle değil. roman, tanzimat’la başladı. ilk türk romanı intibah (1876) ile fatma aliye’nin muhazarat’ı (1892) arasında sadece 16 yıl var. o yüzden erkeklerle aşık atabiliyor kadın romancılar...
* * *

ancak günümüzde işler değişiyor. kadın, hayatla birlikte şiire de sızıyor.
müjdan cunbur ile neriman saryal’ın derlediği "türk kadınının şiiri" (1997) kitabında lale müldür’den, perihan mağden’e, gülsüm akyüz’den melisa gürpınar’a dek 100’ü aşkın kadın şair adı var.
yılmaz odabaşı’nın "son çeyrek yüzyıl şiir antolojisi" (alfa, 2003), yeni kuşaktaki kadın şair patlamasının belgesi...
sombahar dergisinin "kadın şairler özel sayısı"nda (ocak-nisan 1994) günseli inal "bir toplumda kadın şairin varlığı, o toplumun ilerleme ve uygarlık düzeyi göstergesidir" diyor.
erken yitirdiğimiz nilgün marmara’nın bir çığlığıyla bitirelim:
"ey, iki adımlık yerküre / senin bütün arka bahçelerini gördüm ben..."

can dündar
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol