kadıköy

firambogaz
kadıköy’ün kuruluşu, bizans’tan, yani istanbul’un kuruluşundan 17 yıl kadar öncedir. kuruluş tarihi olarak m.ö. 675 yılı kabul edilir. fikirtepe’den sonraki ilk yerleşme bugünkü moda burnu ile yoğurtçu arasında kalan yerde kurulan halkedon (bakır ülkesi) olmuştur. bu şehirden günümüzen herhangi bir kalıntı ulaşmamıştır. fetih yıllarında küçük bir yerleşim birimi olan kadıköy, fethi takib eden yıllarda da çok büyük bir gelişme göstermemiştir. kadı hızır bey’in, bugünkü osmanağa camii’nin bulunduğu yere yaptırdığı cami, osmanlı’nın buradaki ilk önemli yapısı olmuştur. kadıköy’ün asıl gelişmesi, 19. yüzyılın 2. yarısında, selimiye kışlası, haydarpaşa askeri hastanesi gibi önemli yapıların inşasından sonra başlamıştır. özellikle 1857’de başlayan düzenli vapur seferleri kadıköy’ü yerleşim için daha tercih edilir bir mevki haline getirmiştir. kadıköy’ün bu özelliği günümüze kadar devam etmiştir. kadıköy, 1869 yılında o zamanlar daha büyük ve önemli bir merkez olan üsküdar sancağı’na bağlanmıştır.

uzun süre üsküdar’a bağlı kalan kadıköy, 1930’da ilçe yapılmıştır. kadıköy, şehirleşmesini büyük ölçüde tamamlamış olmasına rağmen nüfusu artmakta olan bir ilçemizdir. 1940 yılında nüfusu 58 bin olan kadıköy, 1970’te 241 bin, 1985’te de 648 bin nüfuslu büyük bir şehir haline gelmiştir. kadıköy’ün 1997 yılındaki nüfusu 699.379’dur. kadıköy’de yaygın olan ekonomik etkinlik ticarettir. kadıköy çarşısı, altıyol, bahariye ve bağdat caddeleri, ticari hareketliliğin yoğun olduğu yerlerdir. kayışdağı’ndan çıkıp, kalamış koyu’na dökülen kurbağalıdere’nin etrafında milattan 1500-3000 yıl önce insanların yaşadığına dair izler, eserler bulunmuş, fakat bugüne kadar ciddi bir kazı ve inceleme yapılmamıştır. sadece fikirtepesi dolayında ufak bir arkeolajik araştırma yapılmış, bir de yol ve apartman inşaatları sırasında ele geçen eserler toplanıp, değerlendirilmeye çalışılmışsa da sonuçlar tatminkar olmamıştır. ele geçen bulgular genel olarak iki metre kadar derinden çıkmıştır. bunlar taştan, camdan, topraktan yapılmış eserlerdir. 1942-1952 yılları arasında söğütlüçeşme caddesi ve gazhane’de yapılan kazılarda bronz çağına ait eserler de bulunmuştur. fikirtepe dolayında bulunan eserler çekiç olarak kullanılan taşlar, inci taneleri, firuze taşı, tunçtan yapılmış ok ucu, balık iğnesi ve diğer çeşit iğnelerdir. moda burnu’nda ise, topraktan yapılmış kandiller, üzerinde boyalı nakışları olan vazolar, öküz heykeli, sakallı erkek başı ve kalkedon kitabesini intiva eden tunç bir levha bulunmuştur.

ne gariptir ki, kadıköy’de bulunan eserlerin benzerleri eski trova şehri olan hisarlık bölgesinde de görülmüş, kadıköy’le trova arasında sanat, kültür ve ticaret bakımından yakınlık olduğu fikri doğmuştur. araştırmalar tatminkar olmasa da fikirtepe’de bulunan çanak, çömleklerin hepsi el yapısıdır. sayıca fazla olmamasına rağmen, kemik ve boynuzdan yapılmış delici aletlerdir. tarım araç ve gereçlerine çok az rastlanmıştır. çok sayıda midye, balık, yabani hayvan kemikleri bulunmuş olması, halkın hayvancılık ve balıkçılıkla geçindiğini düşündürmüştür. fikirtepe’de bulunan çanak çömleklerin benzerlerine eskişehir ovası’nda yapılan kazılarda da rastlanmıştır. bu yüzden fikirtepe halkının orta anadolu kökenli olduğu düşünülmektedir.

kadıköy’de oturmuş tarihi şahıslar

446 yılında ii. teheodes kadıköy’de oturdu. ii. konstantin döneminde kadıköy’de yapılan sarayın güzelliğinden villehardouin uzun uzun bahseder. yeri tam olarak bilinmemekle beraber yeldeğirmeni sırtlarında olduğu tahmin edilmektedir. zira burada yapılan apartmanların temel kazılarında çok kalın duvar kalıntılarına rastlanmıştır. eflatun’un talebelerinden ksemokrates m.ö. 4 yılında kadıköy’de doğmuştur. o zamanlar kadıköy kalabalık değildi; ama boğazları ve anadolu yakasını içine alan bir hükümet merkeziydi. bizans imparatoru jüstinyanüs ve eşi theodora fenerbahçe’de yaptırdıkları sarayda yılın önemli bir bölümünü geçirirlerdi. bizans’tan sonra osmanlı padişahı kanuni sultan süleyman ve onu takiben bazı padişahlar fenerbahçe’deki şadırvan köşkü’nda yaz mevsimlerinde oturmuşlardı.

tarihte kadıköy ile ilgili olaylar

tacitus publicus cornelius isimli latin tarihçisine göre; avrupa’nın bittiği yerde bizans kuruldu.

imparator valens : kadıköy’ün surlarını söktürerek, konstantinopolis’in hamamlarını, bozdoğan kemeri’ni yaptırdı. ( 328 - 378 )

kedrenos ve zonaras ( 12. ve 13. yy. ) : yazdığı bir efsaneye göre; konstantin döneminde kargalar kadıköy’de çalışan işcilerin elinden taşları alıp, bizans tarafına geçirmişlerdir.

ksenophon : 355 - 430 yılları arasında yaşayan bu general " onbinlerin ric’atı " adlı kitabında, acem kralı ciros’un paralı askerlerinin iznik dolayında birçok hayvan sürüsünü ganimet olarak toplayıp üsküdar’a geldiklerini, orada bunları satıp karşıya bizans’a geçtiklerini yazar.

geoffrey de ville hardouin ( 1160 - 1223 ) : bu bir fransız asilzadesi idi. ehlisalibe katılarak istanbul’a gelir. bu sırada latinler de istanbul’a yerleşmiştir. fransız asilzadesi zengin bir adamdır. " konstantinopol"ün fethi " isimli kitabında şöyle yazar :

" istanbul’un surlarını görünce prens adalarına çekildiler. imparator alex’in kadıköy’deki muhteşem sarayının önüne demirleyen donanmadan askerler çıktı ve gemilere buğday doldurdular. ertesi gün güzel bir rüzgarla donanma bu sefer üsküdar’da başka bir sarayın önüne gitti. bu saray da alex’e aitti. "

latinler iki defa istanbul’u kuşatma altına aldılar.

birincisi : 11 temmuz 1203 - kasım 1203; ikincisi : kasım 1203 - nisan 1204

kadıköy adını nereden aldı ?

bugün tunus’un bulunduğu yerde m.ö. 825 yılında sur şehrinden gelen fenikeliler (tyrienler) bir şehir kurmuş , sonraları kartaca adını alan bu yerleşim merkezine "karchedon" adı verilmişti.

fenikeliler kadıköy’e yerleşmeye başlayınca buraya "yenişehir" anlamına gelen chalkedon demişlerdir.karchedon ve chalkedon kelimelerinin ikisi de fenike ismidir.birbirine yakınlığı da gayet açıktır ve böylece kalkedon’un bir fenike şehri olduğu kanaati açıklık kazanır.

kadıköy’e kalkedon ismini verenlerin fenikeliler olmasın rağmen , ilk yerleşenlerin fenikeliler mi yoksa megaralılar mı olduğu önceden de bildirildiği gibi tam olarak belli değildir.

1350 yılında; kadıköy osmanlılar tarafından istila edildikten sonra ismi "kalıcı dünya" olmuş , fakat bu deyim fazla kullanılmamıştır.

daha sonraki yıllarda istanbul türkler tarafından zaptedilmiş ve kadıköy , fatih’in ilk kadısı olan hidir bey’e makam ödeneği karşılığı arpalık olarak verilmiştir.böylece kadıköy ismi yerleşip , günümüze kadar gelmiştir.

sayın mithat sertoğlu’nun araştırmalarına göre fatih’in kadısı celalzade hidir bey meşhur nasrettin hoca’nın kızının torunudur.1453’den sonra kadıköy’de her alanda bir gerileme başlamıştır.

1540 yılında istanbul’u ziyaret eden fransız gezgin pierre gylies "kadıköy artık bir köydür" der.

ancak 19. yüzyılda hristiyanların kadıköy’e gelmesiyle yeniden bir canlılık başlar.

kaynakça : dr. müfid ekdal
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol